Top
Dr. C. Ahmet Akışık

Dr. C. Ahmet Akışık

c.ahmetakisik@gmail.com

24/04/2021

Dünyaya İlâhî Mesaj İslam’da İnsan Hakları -3-

MADDE 16: İslam dini, renk, ırk ve statü farklılığından dolayı insanlara onur kırıcı olumsuz duygu, düşünce, davranış ve iletişimde bulunmayı yasaklamıştır.
 
Bütün insanlar, -beyaz, siyah, sarı gibi- yüce Allah’ın kullarıdır. İnsanlar, iradeleri dışında olan ırk, renk, doğdukları bölge ve ülkelerinden dolayı ayrıma ve farklı aşağılayıcı işlemlere tabi tutulmaları, dine göre suç ve vebaldir. Bu tutum ve davranış, yüce Allah’ın takdirine karşı bir isyan ve en büyük saygısızlıktır.
Ayet-i kerime ve hadis-i şeriflerde buyruluyor:
Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir kadından (Hazret-i Âdem ve Havva’dan) yarattık. Birbirinizi tanımanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, takvaca en ileride olanınız (Allah’tan en çok korkanınız)dır (Hucûrat,13).
Dikkat edin! Arab’ın Arap olmayana, Arap olmayanın Arab’a; beyazın siyaha, siyahın beyaza bir üstünlüğü yoktur. Şeref ve üstünlük, ancak takva/Allah’tan çok korkma iledir (Ahmed, Müsned, Hadis No. 22391).
Yönetici olarak başınıza Habeşli bir köle dahi gelse, ona itâat ediniz (Dârimî, Mukaddime, 16; İbn Mâce, Mukaddime 6, Cihâd 39).
Şüphesiz köleleriniz sizin kardeşleriniz, sizin hizmetçilerinizdir, Allah onları sizin emrinize (idarenize) vermiştir. Her kimin eli altında kardeşi (hizmetçisi) bulunursa, ona yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin. Onlara güçleri yetmeyecek işler yüklemesin (Buhârî, Itk/Köle 15).
Medeniyetin beşiği kabul edilen Batı dünyası, yüz yıllar boyunca insan haklarını ihlâl ederek kölelere zulmetmiş, renk ayırımını okullara ve mahallelere kadar taşımıştır. Tarih bunun şâhididir. Ancak 18. ve 20. yüzyıllarda (1789-1948) kâğıt üzerine geçirebildikleri, “insan hakları”nı bir türlü kalplerine indirememişlerdir. Renk ayırımını ABD çok şiddetli bir şekilde hâlen sürdürmektedir. Şu günlerde İngiltere Kraliyet ailesinden Prens Harry, - “bebek, beyaz mı, siyah mı doğacak/bir de siyah doğarsa..?” endişe ve söylentilerine dayanamayarak- bütün unvanlarını bırakarak ülkesini terk etmiştir.
İslam dünyasına gelince, kölelere zulüm şöyle dursun, onlar, toplumun en yetkilisi Resûlüllah tarafından koruma altına alınmış ve “efendi” makamına/statüsüne çıkarılmıştır.
Bir köle olan Bilâl Habeşî radıyallahü anh, âzat edilerek Peygamber aleyhisselâm’ın müezzini olmuştur.
Hazret-i Ömer radıyallahü anh buyurdu: "Ebû Bekir, efendimizdir, o, seyyidimiz/efendimiz olan Bilâl’i âzat etmiştir (Buhârî, Fedâilü'l-Ashâbı'n-Nebi 23).
Bilâl Habeşî hazretleri, 44 hadis rivayet etmiştir. Buhârî ve Müslim’de rivâyetleri bulunmaktadır.
Atâ’ ibn Ebî Rabâh/Mekke; Tâvus/Yemen; Yahya ibn Ebî Kesîr/Yemâme; Hasan-ı Basrî/Basra; İbrâhim en-Nehaî/Kûfe; Mekhûl/Şam; Atâ el-Horasânî/Horasan ehlinin fakîhi/âlimi idiler. Hepsi mevâlî/âzatlı olup Mutlak Müctehid derecesine çıkmışlar ve Müslümanların baş tâcı olmuşlardır.
İşte İslam medeniyeti, bu! İslam toplumunda, yönetim ve eğitim sisteminde köle ailesi ve çocuklarına, farklı bir muamele uygulanmamıştır. Acaba bu, hangi din ve medeniyette vardır? Köle ailesinin çocukları, okuyabilmişler, bir engelle karşılaşmamışlar, âlim/ilim adamı olmuşlardır. Hatta bunlar, dört mezhep imamının -yaşları ve ilimleri itibarıyla- hocaları durumundadırlar.
 
MADDE 17: İslam aile ve toplumunda cinsiyete dayalı bir üstünlük yoktur. Ancak idarî yönden “statü farklılığı” belirtildiği gibi, başta ilim insanları olmak üzere, adaletli, yardımsever ve merhametli kimseler övülmüş ve bunların “faziletli” oldukları açıklanmıştır. Çalışkanlığın ve güzel ahlâkın övgü ve takdirle karşılanması, bir ayrımcılık değildir.
 
İslam fıkhında/şeriatında Müslüman âile bireylerinden anne, baba, çocuklar ve yakın akrabanın hem bireysel, hem de karşılıklı hak ve görevleri bulunmaktadır. Bu şekilde keyfî talimat ve davranışların önüne geçilmiştir. Her bireyin görev ve sorumluluğu bellidir. Hak ve görevlerin doğru kullanılması ve idaresinde erkek/baba, ailenin reisi olarak, yükümlü kılınmıştır (Nisâ,34). Ayrıca karı-kocanın birbirlerine karşı ve çocuklarla ilgili görev ve sorumlulukları vardır. İslamî âilede karı-koca birbirinin ne rakîbi, ne de kölesidir. Sevgi, saygı, hakkaniyet ve haklara riayet, aile bireyleri arasında ortak paydadır.
Diğer tarafta Batı dünyasının ve bazı Müslüman entellerin kadınla ilgili -salt cinsiyet açısından- öne sürdükleri “pozitif ayrımcılık” kavramının, İslam dininde bilimsel bir temeli yoktur. Müslüman, kendi dininin esas ve talimatları doğrultusunda Müslümandır. Kendi dininden mahcubiyet duyarak, âyet ve hadisleri arkasına alan, üzerinden İslam elbisesini çıkarmış olur. Batı’nın süfli değerleri arasında bulunan ve kadını istismar için kullanılan “feminizm” de, demokrasi ve insan hakları söylemleri kadar sahtedir. Bugün Batı’nın çeşitli İslam ülkelerindeki, katliam ve zulmü, bunun en açık delilidir. Kendi raporlarında ( RBB ve Lost in Europe) ifade ettikleri, son iki yıl içinde ve devletin sözde koruması altında olan (çoğunluğu Fas, Cezayir ve Eritre uyruklu) 18 bin 292 sığınmacı çocuğun Avrupa ülkelerinde kaybolması, Batı’nın insan hakları konusunda gerçek vahşî yüzünü göstermektedir.
 
MADDE 18: İslam dini, 1400 küsur sene önce bütün dünyada yürürlükte olan kölelik sistemini ortadan kaldırmak için Müslümanın işlediği bazı suç ve günahların kaldırılması ve affedilmesi yönünde, “köle azat etme”yi bir yaptırım olarak öngörmüştür.
 
Ayet-i kerimelerde buyruluyor: 
Kadınlarından zıhar yaparak ayrılan, sonra da söylediklerinden (pişman olup) dönecek olanlar, birbirlerine dokunmadan önce, bir köle azat etmelidirler (Mücadele,3). 
Yanlışlıkla bir Mü’mini öldüren kimsenin Mü’min bir köle âzat etmesi ve ölenin ailesine teslim edilecek bir diyet vermesi gereklidir (Nisâ, 92).
Allah sizi kasıtsız olarak yaptığınız yeminlerden dolayı sorumlu tutmaz, ama bilerek yaptığınız yeminlerden ötürü sorumlu tutar. Böyle bir yemini bozarsanız, onun kefâreti, çoluk çocuğunuza yedirdiğiniz orta halli yemek çeşidinden on fakir doyurmak, yahut on fakiri giydirmek veya bir köleyi hürriyetine kavuşturmaktır (Mâide, 89).
 
MADDE 19: İslam yargı mevzuatının -âyet, hadis ve ictihadların- fertler/bireyler hakkında belirlediği suç ve cezaî hükümleri, yargıda, hiçbir ayrıcalığa meydan vermeden eşitlik çerçevesinde uygulanır. Bu uygulama, bireylerin kanun önünde eşitliğini ifade eder.
 
Adalet, hukuk önünde, zengin fakir, güçlü güçsüz, rütbeli rütbesiz farkı gözetilmeksizin herkesin hakkını yerli yerinde almasını sağlayan bir mekanizmadır. Adale­tin olmadığı yerde, zulüm vardır. Mülk sahibinin mül­künde dilediği tasarrufu yapması ya da ihsanda bulun­ması, adalete aykırı değildir.
Ayet-i kerime ve hadis-i şeriflerde buyruluyor:
Allah size, mutlaka emanetleri ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder (Nisâ,58).
Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutan, kendiniz, ana-babanız ve akrabanız aleyhinde de olsa, Allah için şahitlik eden kimseler olun. (Haklarında şahitlik ettikleriniz) zengin olsun, fakir olsun, Allah onlara (sizden) daha yakındır. Hislerinize uyup adaletten sapmayın, (şahitliği) eğer, büker (doğru şahitlik etmez), yahut şahitlik etmekten kaçınırsanız, (biliniz ki,) Allah, yaptıklarınızdan haberdardır (Nisâ,135).
İstemeden ve gelmesini beklemeden, sana bir şey verilirse, onu al. Dilersen onu yersin, dilersen sadaka verirsin! Olmayan mala, nefsini bağlama (Buhârî, Ahkâm 17, Zekât 51; Müslim, Zekât 110).
 
MADDE 20: İslam toplumunda bireylerin fikir, öğrenim ve öğretim hak ve hürriyeti/özgürlüğü vardır.
 
Müslümanın düşüncesini açıklaması, hem bir hak, hem de bir sorumluluk ve ödevdir. İslâm’ın esaslarına uygun, başkalarına zarar vermeyen ve hakaret içermeyen her söz, saygıya değerdir.
    Fikir hürriyetinde, şunlara dik­kat edilmelidir:
Fikir, İslâm imanına ve esaslarına uygun olmalıdır. Allah ve İslâm dini inkâr edilmemelidir. Kur’ân, Peygamber, din ve diyanete dil uzatılmamalı­dır.
Ayet-i kerime ve hadis-i şeriflerde buyruluyor:
Sizden, hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten vazgeçirmeye çalışan bir topluluk bulunsun. İşte onlar, kurtu­luşa erenlerdir (Âl-i İmrân,85).
(Resulüm!) Sen, Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et (Nahl,125).
(Güzel ahlâktan) af yolunu tut, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir (A’râf,199).
(Besmele çekerek) yaratan Rabbinin ismiyle oku (Alâk,1)!
Allah sizden iman etmiş olanlarla ve kendilerine ilim vermiş bulunanların derecelerini artırır (Mücâdele,11).
Yüce Allah, melekler, gök ehli, deliğindeki karıncadan, denizdeki balıklara kadar yer ehli, halka hayrı (ilmiöğretene (ve yayana), af olması için istiğfarda bulunur (Tirmizî, İlim 19).
Bu ümmetin sonradan gelenleri, önce gelenlerine (Hulefâ-i Râşidîn ve ehl-i sünnet âlimlerine) lânet ettiği/onların nakillerine güvenmedikleri zaman, kim bir Hadis-i Şerif’i (İslâm’ın hükmünü) söylemez, gizlerse, Allah’ın indirdiğini gizlemiş olur (İbn Mâce, Mukaddime 46).
Kim bir ilimden sorulur, o da onu gizlerse, kıyamet günü ona, ateşten bir gem vurulur (Tirmizî, İlim 3; Ebû Dâvud, İlim 9).
 
MADDE 21: Müslüman; mal, mülk edinme, ticaret yapma ve seyahat etme hak ve özgürlüğüne sahiptir.
 
İslâm dini, özel mülkiyet hakkını tanımıştır. Müslüman, mal ve mülk edinebildiği gibi, özel teşebbüs kurmada da bulunabilir.
Alışverişin sahih olması için, malın mütekavvim olması lâzımdır (Bk. Mecelle).
Mütekavvim mal, kullanması mubah ve mümkün olan maldır. Müslümanlar için, domuz ve besmelesiz kesilen veya kesmeden öldürülen hayvan, denizde tutulmamış balık, mütekavvim değildir (Bk. Mecelle).
 
MADDE 22: İslam dininde Müslümanın özel hayatın gizliliği, aile mahremiyeti ve konut dokunulmazlığı hak ve özgürlükleri bulunmaktadır.
 
Ey iman edenler! Kendi evinizden başka evlere, seslenip (izin alıp) ev halkına selâm vermeden girmeyiniz. Eğer düşünürseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.
Eğer evde kimseyi bulamazsanız, yine de size izin verilmedikçe içeriye girmeyiniz. Size, “dönün!” denirse, dönün. Çünkü bu sizi daha çok temize çıkarır. Allah, (niyetinizi ve her) yaptığınızı bilir (Nûr,27-28).
Ey müminler! Ellerinizin altında bulunan (köle ve cariyeleriniz/hizmetçileriniz) ve içinizden henüz ergenlik çağına girmemiş olan (fakat ergenliğe yakın çocuk)­lar, sabah namazından önce, öğleyin elbisenizi çıkardığınız/değiştirdiğiniz sırada ve yatsı namazından sonra (yanınıza gireceklerinde) sizden üç defa izin istesinler. Bunlar, mahrem (kapanmamış) hâlde bulunabileceğiniz üç vakittir. Bu vakitlerin dışında, ne sizin için, ne de onlar (ev halkı) için bir mahzur yoktur. Birbirinizin yanına girip çıkabilirsiniz.
Çocuklarınız ergenlik çağına girdiklerinde, kendilerin­den öncekiler (kendilerinden önce büluğa erenlerin) izin istedikleri gibi, onlar da izin iste­sinler. İşte Allah, âyetlerini size böyle açıklar. Allah, (her şeyi) bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir (Nûr,58-59).
Şimdi düşünelim, başka din ve sistemlerde, böyle kişisel haklara saygımahremiyet ve ahlâk ölçüleri var mıdır? Acaba medeniyet, Batı’da olduğu gibi, her türlü aile mahremiyet ve hukukunu LGBT ile yok eden, “tek dişi kalmış canavar” hayatı ve anlayışı mıdır? Senelerce ülkemizde başörtülülerin önderliğinde, LGBT’ye geçit veren İstanbul Sözleşmesi savunulmuştur. Müslüman kimliği, nüfus idaresinden alınmaz. O, yüce Allah’ın ve mübarek Resûlü’nün bildirdiklerini, şeksiz ve pazarlıksız kabul eden ve bu esaslara bağlı kalarak İslam Hukuku’nu tanzim eden Müctehid âlimlerinden -onların kitaplarından- alınır. Açıklanan bu esaslara hür iradesiyle inanan bir kişi, Müslüman kimliği’ne kavuşmuş olur. Cumhûr ulemayı devre dışı bırakarak, aklını ve gönlünü Oryantalistlere kaptıran, ilgili Sözleşme için fetva veren ve Yönetim’den ödüller alan İlahiyatçılardan da alınmaz. Onlardan bazıları, şu anda yurt dışında, fakat çoğu, içimizdedir. Müslüman akıllı kişidir. Bir yanlışlığa düşmüşse, tevbe kapısı açıktır. Yüce Allah, pişman olup tevbe edenleri çok affedicidir.
 
MADDE 23: Müslümanların vefat eden kardeşleriyle ilgili yükümlülükleri vardır.
 
Ölen kimseye yapılması gereken görevler ara­sında, dine uygun şekilde yıkamak, kefenlemek, cenaze namazını kılmak, defnetmek/gömmek ve günahlarının affı için dua etmek gelmektedir. Bunlar, ona saygıyı ifade eder. İbadet, ancak Allah’a yapıldığı hâlde, saygı, insan olmanın gereği; diriye, ölüye, kişilere, mübarek yerlere, hatta hay­vanlara karşı sevgi ve iyilik duygusunun belirtisi bir davra­nış olarak ortaya çıkar. Bu konuda Vehhâbîlerin tuzağına düşmemelidir.
…..
Not: İslam’da İnsan Hakları konusu, 25 Mart 2021’de Türkiye Gazetesi “Geniş Açı”da 9 Madde; 10 Nisan 2021’de 6 Madde olmak üzere toplam 15 Madde yayınlandı (C.A. Akışık).
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp