Top
Dr. C. Ahmet Akışık

Dr. C. Ahmet Akışık

c.ahmetakisik@gmail.com

17/07/2021

FETÖ “Diyalog” ve “Ilımlı İslam” Projeleriyle Hâlen İçimizde mi?

 
 
FETÖ, 15 Temmuz 2016’da kahraman ve vatansever Silahlı Kuvvetlerimiz içinde dış destekli hain bir yapılanma sonucunda ülkemizde bir darbe girişiminde bulunmuştur. Bu menfur başkaldırı, asırlarca savaş meydanlarında düşmanlarıyla kahramanca savaşmış Alpaslan ve Fatih’in torunları Türk milletine karşı yapılmıştır. Asil Türk Milleti, vatanına, bayrağına, dinine ve namusuna el uzatan “açık” düşmanlarına karşı koyduğu gibi, bu silahlı “kripto” düşmanlarına da genç-ihtiyar, kadın-çocuk demeden halkımız, sokağa, caddelere ve meydanlara inerek karşı koymuştur. Milletimiz, bu hain darbeye karşı 251 şehit vermiştir. 2196 kahraman vatan evlâdı da yaralanmış, gazi olmuştur.
Biz bu makalemizde FETÖ yapılanmasının dinî boyutunu, dış bağlantıları ve içimizdeki -fikrî ve akademik çalışma, resmî faaliyet, kitap ve makale neşri, sempozyum düzenleme gibi mevzuata uygunluk formatında, halkın da normal/yasal gördüğü, fakat aslında yabancı bir ideolojik merkez bağlantılı- uzantılarıyla ele almak istiyoruz.
Konu, şu başlıklar altında ele alınabilir:
 
DİNLERARASI DİYALOG
 
Papa XXIII. John, 25 Ocak 1959 tarihinde hazırladığı bir genelgeyle II. Vatikan Konsili'nin yapılacağını ilan etti. O tarihten Konsil’in açılış günü olan 11 Ekim 1962'ye kadar yaklaşık üç yıl hazırlık yapıldı.
Yahudi tarihçi Jules Isaac, 13 Haziran 1960 günü Papa ile görüştü ve Yahudiler hakkında bazı yanlış inanış ve kararların kaldırılmasıyla ilgili kendisine bir rapor sundu.
Papa VI Paul, 17 Mayıs 1964 günü "Hristiyan Olmayan Dinler Sekretaryası" adıyla bir kuruluş oluşturdu ve başkanlığına Kardinal Paola Marella'yı atadı. Marella, “Kilisenin Hristiyan Olmayan Dinler İlişkisi Hakkında Deklarasyon" adıyla bir metin -Dinlerarası Diyalog- hazırladı ve bu metin, 14 Ekim 1965 günkü Konsil'in Genel Kurul’unda kabul edildi. 
Sonra bu metnin içeriği zenginleştirildi. Fransız oryantalist Louis Massignon'un etkisiyle İbrahimî Dinler kavramı, ilgili metin ve uygulanacak strateji içinde yer aldı. Bu kavramla, Yahudilik ve Hristiyanlık, İslamiyet ile aynı statüye getirilmiş ve Müslümanların iman ve zihinlerindeki “son din İslam” algısı, köreltilmiş oldu. Artık İslam, ilâhi din olarak, “tek başına değil, diğer dinlerle birlikte “hakk”ı temsil etmektedir” algısı, yerleştirilmiş oldu. Buna dayanılarak 1980’li yıllardan itibaren "Dinî çoğulculuk/Her Din, Haktır" görüşü/inanışı, İslam ülkelerinde hızla yayılmaya ve Üniversitelerde bu konuda kitaplar neşredilmeye başlandı.

Dinlerarası Diyalog Stratejisi

1. Dinlerarası diyalog, Kilise’nin bütün insanları Kilise’ye döndürme amaçlı misyonunun bir parçasıdır. Bu misyon aslında Mesih’i ve İncil’i bilmeyenlere ve diğer dinlere mensup olanlara yöneliktir (II. Paul’ün 1991 yılında ilan ettiği Redemptoris Missio “Kurtarıcı Misyon” isimli genelgesi).
2. Diyalog, Kilise’nin İncil’i yayma amaçlı misyonunun çerçevesi içinde yer alır (1973 yılı Pietro Rossano, Sekreterya’nın yayın organı Bulletin’den).
3. Birinci bin yılda Avrupa, Hristiyanlaştırıldı. İkinci bin yılda Amerika ve Afrika Hristiyanlaştırıldı. Üçüncü bin yılda hedefimiz de Asya’yı Hristiyanlaştırmaktır (Papa II. Paul’un 2000 yılı mesajından).
4. Oryantalist Papaz W. Montgomery Watt’a göre diyaloğun ilk şartı “Benim dinim son dindir” inancından vazgeçmektir: Dinlerin karşılaştırılması, yani üstünlük ve aşağılık açısından herhangi bir değerlendirmeye gitmemektir. Taraflardan biri “Benim dinim son dindir” derse, bu olmaz; çünkü buradaki “son” kelimesi, diğer dinlerden üstün olma veya diğer dinleri geçersiz kılma anlamlarına gelir. Bunun için, “benim dinim diğerlerinkinden daha üstündür” inancının terk edilmesi gerekir (1969: Modern Dünyada İslam Vahyi” adlı çalışmasından).

Ülkemizdeki Paydaşları veya Temsilcileri

1. 1998’de Papa’yı ziyaretinde F. Gülen şöyle demiştir:
Papa 6. Paul Cenapları tarafından başlatılan ve devam etmekte olan Dinlerarası Diyalog İçin Papalık Konseyi (PCID) misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz.” (Zaman,10.2.1998)
2. Dinlerarası Diyalog projesinin önde gelen temsilcilerinden Prof. Dr. Niyazi Öktem, 2003’te yaptığı bir konuşmada şunları söylemiştir:
1980’li yıllarda başlattığımız “Dinlerarası Diyalog” projesinde hayli mesafe aldık. Bu konuda bize en büyük desteği Diyanet verdi. Sayın Başkanın -Prof. Dr. Ali Bardakoğlu- gün boyu aramızda bulunması, bunun en güzel ispatıdır. Sivil kuruluşlardan ise destek, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’ndan geldi. Vakfın onursal başkası Fetullah Gülen Hoca bize büyük destek verdi. Bütün bunların üstünde, Diyalog konusunun Türkiye’deki mimarı, öncüsü Prof. Dr. Mehmet Aydın’dır. Her birine huzurunuzda teşekkür ediyorum. (23/24.10.2003’te Alman Konrad Adenauer vakfının, Armada otelinde düzenlediği konferans)
3. Papalığın “Dinlerarası Diyalog” fikrini açıkça ortaya atmasından önce Saidi Nursi’nin bu konuda, 1951’de Papa XII. Pius ile yazışmaları vardır (1999: F. Gülen, Hoşgörü ve Diyalog İklimi)
4. Özellikle F. Gülen'in Amerika'ya sığınmasıyla birlikte dinlerarası diyalog, özel Hıristiyanlık-Nurculuk diyaloğuna dönüşmüştür. Bu diyaloğu Vatikan'ın yanı sıra ABD resmî ve özel kurumlarının ve kuruluşlarının diyalog taraftarları -Vatikan, F. Gülen ve ABD- üçe çıkmıştır. Gerek Amerika içindeki, gerek dışındaki Evangelist misyoner teşkilatları Gülenci diyaloglarda ağırlığını hissettirmektedir. Bugün Gülencilerin diyalog insiyatifi Vatikan'dan ziyade ABD kurumlarının eline geçmiştir (Dinlerarası Diyalog ve Tarihçesi, Mehmet Bayraktar, 2007).
5. Vatikan Dinlerarası Diyalog Sekreterliği’nin Türkiye ile ilk teması, 1984 yılı ortasına rastlamaktadır. Vatikan'ın ve Sekreterliğin diyalog için Türkiye’de ilk temas kurdukları kişi, eski CHP genel sekreteri Kasım Gülek, olmuştur. K. Gülek, F. Gülen’i yetiştirmiştir. 1986 yılında o günkü Dinlerarası Diyalog Sekreterliği Başkanı Kardinal F. Arinze ve bir heyet, Türkiye'ye gelmiştir. İstanbul'daki piskoposlar konferansına katıldıktan sonra, İstanbul'da F. Gülen'i ziyaret etmiştir. Daha sonra Ankara'ya gelmiş ve Ankara Üniversitesinde bir konferans vermiştir.
İlgili Sekretarya, YÖK, AÜ İlahiyat ve MÜ İlahiyat Fakülteleri ile çeşitli zamanlarda irtibatlar kurarak faaliyetlerini sürdürmüştür.
6. 1998 yılında F. Gülen, Vatikan'da Papa II. John Paul'u ziyaret ederek, “Papalığın hazırladığı Hristiyanlığın yayılmasını hedef alan Dinlerarası Diyalog çalışmanızı can-ı gönülden destekliyorum” diyerek bir nevi tekmil vermiştir.
7. Diyanet İşleri başta olmak üzere, birçok devlet kurumu, köklü bir araştırma yapmadan Vatikan’ın İslam’ın imhasını hedef alan bu menfur projeye bilfiil katılmıştır. Buna göre, 1999’da Diyanet İşleri Başkanlığı’nda Dış ilişkiler Dairesine bağlı bir Diyalog Birimi kurulmuştur. O tarihte başkan: Mehmet Nuri Yılmaz idi. (Dinlerarası Diyalog ve Tarihçesi, Mehmet Bayraktar, 2007).

FETÖ ve Diyalog Hakkında Ne Dediler?

Ülkemizde Üniversiteler, özellikle İlahiyat Fakülteleri Dinlerarası Diyalog projesini övme ve yayma konusunda âdeta yarışa girmişlerdir. Ancak ecdadımız Selçuklu ve Osmanlının temsil ettiği İslam’a ve kültürel değerlerine bağlı olanlar, bu projenin karşısında yer almışlardır.
1. Hayrettin Karaman Prof. Dr. “Dinlerarası Diyalog Nedir?” isimli kitabı bulunmaktadır. Karaman, kitabında Müslüman ve Hristiyanların bir araya gelip normal olarak karşılıklı konuşmasından bahsetmiş ve bunun dine aykırı olmadığını uzun uzun anlatmıştır. Fikri, âdeta spordaki “top çevirme” gibi uzatıp durmuştur. Vatikan ve M. Watt’ın açıklamalarını hiç dikkate almamıştır. Açık ve net olarak, “Bu, İslam’a kurulan bir tuzaktır” diyememiştir. Senelerce FETÖ kurumlarında danışman ve fetvacı olarak çalışan bir İlahiyatçı dinimiz İslam’ın katledilmesine nasıl seyirci kalabilmiştir? Vatikan’ın ve Müsteşrik önderlerinin, “son din ve son peygamber” söylemlerini bir tarafa bırakmazsanız, aramızda Diyalog olmaz, dediklerini, nasıl duymazlıktan gelmiştir? Abant Toplantılarında İslam’ı âdeta açık artırma ile satışa çıkaran Oryantalist ruhlu kişilerle nasıl birlikte olmuş ve “bu işte, ben yokum!”, diyememiştir?
2. Mehmet Oruç. Kitabının ismi: Dinlerarası Diyalog Tuzağı ve Dinde Reform. Sünnî Akâid’e bağlı kalınarak yapılmış kıymetli bir çalışmadır. Alanında ilk eserdir. Ancak genç yaşta ani vefatı, çevresinde şüphe ile karşılanmıştır. Aynı Prof. Dr. Burhan Kuzu’nun yürüyerek gittiği hastaneden birkaç gün sonra cenazesi çıktığı gibi. Allahü teâlâ bütün şehidlerimize ve bu iki Mü’min arkadaşımıza rahmet eylesin! Amin!
3. Yümni Sezen Prof. Dr. Kitabının ismi: Dinlerarası Diyalog İhaneti / Dini - Psikolojik - Sosyolojik Tahlili. Tanıtım kapağından: Dinlerarası Diyalog, Müslüman'a kurulan bir tuzaktır. Hristiyanlığı Müslüman'a sevdirme faaliyeti olarak da söylenebilir. Bu kitapta Said Nursi ile ilgili ilginç açıklamalar vardır.
 4. Faruk Beşer, Prof. Dr. Kitabının ismi: Fetullah Gülen Hocaefendi’nin Fıkhını Anlamak. Bu ilâhiyatçı kitabında F. Gülen’i Müctehid ve Müceddidliğe çıkararak bakın ne diyor: Bu sebeple Hocaefendi, en çok sevdiğim insan oldu. Benim gözümde o, “vahidü dehrih/zamanın tek adamı” ve “ferîdü asrih/asrın tek adamı” hâline geldi. Hatta “ya Rab! Benim sağlığımdan al, onun sağlığına kat” diye bilmem kaç kere dua ettim. Bunları söylemenin bir hakkı teslim görevi olduğuna inanıyorum (s.13), demiştir. Evet, sevgi, tartışılamaz. Biz de bir şey, diyemeyiz. Ancak unutmamak lazımdır ki, “kişi, sevdiği ile beraberdir -H. Şerif –‘’. Beşer hocaya tek bir soru: İslamiyet yerine, Ehl-i Salîp sevgisini kalbine koyan ve bunu defalarca açıklayan bir kişinin Fıkhından, hatta Müslümanlığından bahsedilebilir mi? İnsanın basiretinin bağlanması, ancak bu kadar olabilir! Burada insanın “(Onlar,) sağırdırlar (İslâm’ın getirdiği hakkı işitmezler), dilsizdirler (hakkı ve hayrı söylemezler), kördürler (hidâyet yolunu görmezler) - Bakara, 18 - âyetini hatırlamaması mümkün değildir.
 
ILIMLI İSLAM
 
İslam dinine Batı standartlarına göre şekil ve muhteva/içerik veren Amerikan menşeli bir projedir. Diğer bir ifadeyle İslamiyet’i modern çağa uyarlama planıdır. Amerika’da 11 Eylül 2001’de ikiz kulelere yapılan saldırılardan sonra İslam -doğu dinlerini de içine alacak şekilde- bir ılımlı/light İslam projesi tasarlanmıştır. Projenin teorisyenleri arasında Türkiye karşıtı ve İsrâil yanlısı akademisyen ve yazar Daniel Pipes, bulunmaktadır. 2003’te RAND Corporation adlı kuruluşun hazırladığı raporda, İslam Ülkerinde dört ana akım -kökten dinciler, gelenekçiler, modernistler ve laikler- tespit edilerek projenin hedefleri belirlenmiştir.
 
Ilımlı İslam’da Strateji
 
İslam’da, diğer dinlerde olduğu gibi ruhban sınıfı olmadığı için herhangi bir kişi kendini dini lider olarak adlandırabilir. Bu yüzden CIA, bazı din adamlarını para ile satın aldığı gibi, sahte dinî liderler de çıkarttı. CIA, kendilerini din adamı olarak tanıtan ve Müslüman olmayanlar hakkında daha yumuşak dinî mesajlar verecek görevlileri -Üniversite’de akademisyenleri ve Kamu’da itibarlı kişileri- işe aldı ve bunların kamuda -Başkan, Gnl. Md., Prof., Dekan, Rektör gibi- yüksek Yönetici ve etkili kişi durumuna gelmelerini sağlandı (CIA ve ABD Federal Soruşturma Bürosu FBI hakkında yazdığı kitaplarla tanınan Ronald Kessler: “The CIA at War/CIA Savaşta, 2000”.)
Ronald Kessler, bu söylediklerini daha açık hâle getirerek, şunları yazmıştır:
İslam’ı modernize edebilmek, esaslarını değiştirmek, ahkâmsız, cihadsız ve ruhsuz hâle getirmek ve onun Hristiyan dünyasına karşı tehlikesini yok edebilmek için, İslam dünyasında ajan elemanlar yetiştirdik, Modernist akademisyen ve Sünni İslam Karşıtı olanları her yönden destekledik ve zor durumda kaldıklarında -F. Gülen gibi- bize sığınmalarını garanti altına aldık (bk. Aynı kaynak).
 
DEĞERLENDİRME VE SONUÇ
 
“Dinlerarası Diyalog” ve “Ilımlı İslam” projeleri ile İlgili:
Tanım: İlgili projeler, küresel Misyoner Oryantalizm ve Büyük Ortadoğu gibi ana Projelerin dinle ilgili kesimleridir. Her iki proje, CIA destekli Vatikan ve ABD ürünüdür.
Hedef: Özellikle İslam, Kur’an, Peygamber, Vahiy, Hadisler, Ehl-i Sünnet yapılanması, Mezhepler, Müctehid imam ve âlimlerdir. Bu kavram ve umdeler, tezyif, tahkir, tahrif ve tebdil edilecektir.
Strateji: İslam’ı eleştiri, tahkir ve tebdil: Çağdaşlık, ıslahat, iyileştirme, kadın hakları, sekülerizm/laiklik ve bilimsellik ileri sürülerek yapılacaktır.
Olgu: Özet olarak şöyle diyebiliriz:
Ülkemizde, tamamen Misyoner Müsteşriklerin kitapları, hedefleri ve Vatikan’ın projeleri doğrultusunda:
1. Peygamberi ve Hadisleri devreden çıkarmak için “Kur’an Müslümanlığı” ve  “Kur’an Bize Yeter” çalışmaları yapılmış ve bu konuda kitaplar yayınlanmıştır.
2. “Geleneksel İslam” dedikleri bütün Sünni İslam camiası -Müctehid âlimleri ile birlikte- suçlu durumuna düşürülmüş ve aşağılanmıştır.
3. 1300-1400 yıllık İslam Akaid ve Fıkhı, çöpe atılmak suretiyle Goldziher, Lovis Massignon, M. Watt, Gibb, Simon gibi Müsteşriklerin oluşturduğu ve Fazlurrahman, Hasan Hanefî ve Muhammed Arkoun, Afganî, Abdüh ve Reşid Rıza gibi Modernistlerin önüne koydukları İslam, Çağdaş ve Yaşanabilir İslam olarak takdim edilmiştir.
4. FETÖ, bütün teşkilatı ve destekçileriyle birlikte Sünni İslam’ın karşısında, Hristiyan, Yahudi ve diğer bâtıl inanışların ise daima yanında yer almıştır. Bire bir Modernist İslamcılarla birlikte çalışmış ve Vatikan’ın talimatlarını harfiyyen uygulamıştır. Bu durumda tarihteki “Mescid-i Dırar” teşebbüsü ve Bâtınîliği çok gerilerde bırakarak, tarihte emsaline rastlanmayan bir ihanet şebekesi olmuştur.
Sonuç: Onlar (kâfirler,) ağızlarıyla Allah'ın nurunu (İslam dinini) söndürmek (geçersiz kılmak) istiyorlar. Hâlbuki kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacak (Kıyamet’e kadar onu koruyacak)tır.  (Saff, 8)
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp