Top
Dr. C. Ahmet Akışık

Dr. C. Ahmet Akışık

c.ahmetakisik@gmail.com

05/06/2021

İslâmofobi Sempozyumu Siyonist Yahûdilerle Hristiyanların İslâm ve Müslüman Düşmanlığı

 
Diyanet İşleri Başkanlığı, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Erciyes Üniversitesi, TRT ve Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) iş birliğiyle düzenlenen 1. Uluslararası Medya ve İslâmofobi Sempozyumu, 25-26 Mayıs 2021’de Ankara’da yapıldı.
Sempozyum’un ana teması, Batı başta olmak üzere dünyanın pek çok yerinde baş gösteren İslâm düşmanlığı idi.
Biz de makalemizde bu konuyu şu başlıklar altında ele almayı uygun gördük:
 
AÇILIŞ KONUŞMASI
 
“Sözlerime İslâm korkusu değil, düpedüz İslâm düşmanlığı olduğunu söyleyerek başlamak istiyorum. İslâm düşmanlığı hastalığı, tıpkı kanser hücresi gibi hızla yayılmaktadır. Anadolu'yu ve Kudüs'ü ele geçirme hülyasıyla gerçekleştirilen Haçlı seferleri, yıkımlarla dünya tarihinin seyrini değiştirmiştir. Batı, Türklerin şahsında somutlaştırdığı Doğulu toplumlara karşı kinini, oryantalizm adı altında korumuştur.
“Yakın tarihte İslâm düşmanlığının yol açtığı acıların, Bosna'daki katliamlara, Türkistan'dan Filistin'de yaşanan trajedilere kadar pek çok örneği vardır.
“Amerikan yönetiminin 11 Eylül saldırılarının ardından başlattığı 'Müslümanları şeytanlaştırma' stratejisi, pek çok toplumun kültürel yapısında zaten var olan İslâm düşmanlığı virüsünü tetikleyen bir işlev görmüştür.
“Kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’e, Peygamber efendimize, Müslüman kadınların ve erkeklerin kıyafetleri başta olmak üzere dinî tercihlerini ifade eden sembollere yönelik saldırılar, bizzat devletler tarafından himaye edilmekte ve desteklenmektedir.
“Tüm vatandaşlarının güvenliğini sağlamakla sorumlu kamu otoriteleri, âdeta bir İslâm düşmanlığı yarışına girişmiştir. Tarih boyunca İspanya'dan Almanya'ya kadar Yahudi düşmanlığının mahcubiyeti ile Batı ülkeleri, şimdi aksi istikamette hızla yol almaktadır. Yahudi soykırımını kendilerince özel bir paranteze alanlar, hedef tahtasına Müslümanları yerleştirmişlerdir. 
“Batı’yı bir yana bıraktık, kendi ülkemizde bile bu hastalığın çeşitli tezahürleriyle karşılaştığımız gerçeğini unutmamalıyız. Nüfusunun çok büyük bir bölümünü Müslümanların oluşturduğu bir ülkede, ezana, camiye, başörtüsüne, dini ibadetlere tahammül edemeyenlere rastlayabiliyoruz. Ülkemizde yıllardır süren laiklik tartışmalarının gerisinde, dinî özgürlüklerin korunmasından ziyade yasaklanması niyetlerinin yol açtığı gerilimler vardır. Devletle vatandaşını karşı karşıya getiren bu çarpık zihniyet, darbelerin en büyük bahanelerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır.” (C. Başkanı, R.T. Erdoğan, 1. Uluslararası Medya ve İslâmofobi Sempozyumu, Açış Konuşması, 25 Mayıs 2021- Ankara)
Açılış konuşmasında Batı’nın Haçlı Seferleri, Oryantalizm, Kamu Otoriteleri ve Devlet Yönetimleriyle Mukaddes kitabımız Kur’an-ı Kerim’e, Peygamber efendimize, Müslümanların kıyafetlerine ve mabetlerine yapılan sözlü ve fiilî saldırıları olduğu gibi kendi ülkemizde dahi ezana, camiye, başörtüsüne ve ibadetlere tahammülsüzlüğün çarpık bir zihniyeti ortaya koyduğu ve sonuçta İslâm Düşmanlığı’nın bir tezahürü olarak görüldüğü vurgulanmıştır.
 
İLGİLİ KAVRAMLAR
 
1. İslâmofobi
İslâmofobi, kelime anlamı olarak "İslâm korkusu" demektir. İslâm dinine ya da Müslümanlara karşı duyulan nefret, ayrımcılık, düşmanlık ve kin besleme anlamına gelir.
Kelime ilk kez 1991 yılında kullanılmış olup 11 Eylül saldırıları ile gündeme gelmiştir. İslâmofobi’yi “İslâm ve Müslümanlar hakkında toplumsal bir kaygı” şeklinde tanımlamışlardır.
Batı’da sosyal bilimciler, bu tanımı benimsemiş ve İslâmofobi’nin, İslâm ve Müslümanlara yönelik toplumsal damgalamanın etkili bir parçası olarak anlaşılması gerektiğini söylemişlerdir.
2. Siyonizm
Siyon, Kitab-ı Mukaddes’in Ahd-i Atîk kısmında Hazret-i Dâvûd tarafından fethedilip devletin merkezi yapılan Kudüs şehrine verilen bir isimdir. Zamanla kapsamı genişletilerek bütün İsrail topraklarını (Arz-ı Mev’ûd’u) içine alacak şekilde kullanılmaya başlamıştır.
Arz-ı Mev’ûd, Mûsevilikte ilâh Yehova tarafından İsrailoğulları'na va’dedilmiş topraklardır.
Siyonizm, Yahudi halkının dinden kaynaklanan “tarihî yurtlarına dönüşü”nü anlatan Filistin’de Yahudi Devleti kurmayı hedefleyen uluslararası siyasî ve ırkî bir hareketi ifade eder. 1897’de İsviçre’nin Basel şehrinde Theodore Herzl’in topladığı Dünya Siyonist Kongresi ile tarih sahnesine çıkmıştır.
Siyonizm, kısaca ırkî bağı esas alan Yahudi milliyetçiliğidir. Ancak her Yahudi, Siyonist değildir. Hatta İsrail devletini reddeden Ortodoks Yahudiler de vardır.
3. Misyonerlik
Misyonerlik, terim olarak Hristiyanlığı yaymayı amaç edinen görevliler için kullanılır. Ancak herhangi bir dini inancı yaymaya çalışanlar için de kullanıldığı görülmektedir.
Misyoner kelimesi, Latince kökenlidir. Hristiyanlık tarihinin ilk misyoneri olan Pavlus gibi, pek çok din adamı misyonerlik faaliyetinde bulunmuştur.
On iki havariden biri olmayan Yahûdi Pavlus, kendisini havâri ilân etmiş, tevhid esasına dayalı İncil ve Îsevîliği değiştirmiş ve temelinde teslis “Baba-Oğul-Ruhu’l-Kudüs” inancı olan Hristiyanlık dinini kurmuştur.
 
YAHÛDİ VE HRİSTİYANLAR
 
Ayet-i kerimeler’de inanç ve davranışları şöyle açıklanır:
1. Hakkı Gizlerler
Kendilerine kitap verdiklerimiz (Yahûdi ve Hristiyanlar), onu (Peygamberim Muhammed’in geleceğini), öz oğullarını tanıdıkları gibi (sıfatlarını bilir ve) tanırlar. Buna rağmen onlardan bir grup, bile bile gerçeği (Peygamberimin geleceğini) gizlerler (Bakara, 146).
2. Allah’a iftira ederler
Söyledikleri Allah katından olmadığı hâlde: Bu Allah katındandır derler. Onlar (Yahûdi ve Hristiyanlar), bile bile Allah’a iftira ederler (Âl-i İmran, 78).
3. Bilginlerini ve rahiplerini “rab”ler edinirler
(Yahudiler) Allah’ı bırakıp bilginlerini (hahamlarını); (Hristiyanlar) da rahiplerini ve Meryem oğlu Mesîh’i (İsayı) rabler edindiler. Hâlbuki onlara ancak tek ilâha kulluk etmeleri emrolundu. O’ndan başka ilâh yoktur. O (Allah), bunların ortak koştukları şeylerden uzaktır (Tevbe, 31).
4. Haksız olarak mal edinirler
Ey iman edenler! (Biliniz ki), hahamlardan ve rahiplerden birçoğu insanların mallarını haksız yollardan yerler ve (insanları) Allah yolundan (Müslüman olmaktan) engellerler (Tevbe, 34)!
5. “Allah’ın oğullarıyız” derler
Yahudiler ve Hristiyanlar “Biz Allah’ın oğulları ve sevgilileriyiz” dediler. (Resûlüm,) de ki: Öyleyse günahlarınızdan dolayı size niçin azap ediyor? Şüphesiz siz de O’nun yarattığı insanlardansınız (Mâide, 18).
6. Hakkı batıla karıştırırlar
Ey ehl-i kitap! Neden hakkı batıla karıştırıyor ve bile bile hakkı gizliyorsunuz? (Âl-i İmran, 71).
7. “Allah, çocuk edindi” iftirasında bulunurlar
(Ehl-i kitap), “Allah, çocuk edindi” dediler. Hâşâ! O, bundan münezzehtir, uzaktır. Göklerde ve yerde olanların hepsi O’nundur (O, yaratmıştır), hepsi O’na boyun eğmiştir  (Bakara, 116).
8. Allah’ın âyetlerini inkâr ederler
Ey ehl-i kitap! (Hakikati) görüp bildiğiniz (son Peygamber’in isim ve sıfatları kitaplarınızda yazılı olduğu ve size vahyi tebliğ ettiği) hâlde, niçin Allah’ın âyetlerini inkâr edersiniz? (Âl-i İmran, 70).
9. Çoğu fâsıklardır
Siz insanların (iyiliği) için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten meneder ve Allah'a îman edersiniz. Ehl-i kitap da inansaydı, elbet bu, kendileri için çok iyi olurdu. (Gerçi) içlerinde iman edenler var; (fakat) çoğu fâsık olmuş (hak yoldan çıkmış)lardır (Âl-i İmran, 110).
10. Birbirinin dostlarıdır
Ey iman edenler! Yahudileri ve Hristiyanları (inançlarını ve ibadetlerini beğenerek, İslâmî değerlerinizi ve kimliğinizi bir tarafa bırakarak) dost edinmeyin. Çünkü onlar birbirinin dostlarıdır (birbirinin tarafını tutarlar). İçinizden onları (inanç ve ibadet yönünden üstün görerek) dost edinenler, onlardandır (onlardan olur. “Kişi sevdiği ile beraberdir” esasını unutmayın “Buhârî, Edeb 96”). Şüphesiz Allah, (İslâm hakikatini kabul etmeyen) zâlimler topluluğunu hidayete erdirmez (Maide, 51).
11. “Resûlümden asla hoşnut olmazlar”   
(Resûlüm, sen) onların dinlerine uymadıkça, Yahûdiler ve Hristiyanlarsenden asla razı olmayacaklardır. De ki: Hidayet (doğru yol ve Ahiret’te kurtuluşa erme), ancak Allah’ın (Kur’an’da bildirdiği İslâm’a iman etme ile kazanılacak sonsuz saâdet) yoludur (Bakara, 120). 
 
ORYANTALİZM
 
Misyoner Oryantalist Lovis Massignon (ö.1962), Oryantalizm’i şöyle özetler:
Ehl-i sünnet itikadı, başta gelen düşmanımızdır. Bu itikadı geçmişte sapık itikadlara yönlendirdik. Son yıllarda ise Müslüman görünen bazı İlahiyatçılarla, ondört yüzyıllık itikadlarını, ibadetlerini tartışılır hâle getirdik. Müslümanları İslâmiyetten uzaklaştırdık. İslâmiyeti öğrenmeyi, yaşamayı, namaz kılmayı ve Müslümanların her şeyini tahrif ettik/bozduk. Dinleri, inançları, ahlâkları, dine bakışları ve insanî duyguları mahvoldu. Onları, kendimize (Hristiyanlara) benzettik. Artık çoğu tam olarak, hiçbir şeye inanmıyor. (Bkz. Attila İlhan, 2005: http://wowturkey.com/forum/viewtopic.php?t=17380)
Hiçbir Oryantalist, İslâm’a, Kur’an’a ve Peygamber Efendimiz’e inanmaz.
Ülkemizde yüz yıldan beri Müsteşriklerin eserleri tercüme edilmekte, yayınlanmakta ve İlahiyat Fakültelerinde bu çalışmalara dayanılarak mukaddes kitabımız Kur’an, Hadisler, Mezhep imamları ve Müctehidler, tenkit edilmekte ve “Geleneksel İslâm” söylemiyle aşağılanmaktadır. İlâhiyat camiasında “Ecdadımızın temsil ettiği İslâm”a bağlı değerli Hocalarımıza karşı böyle çarpık zihniyette olan küçümsenmeyecek bir grup mevcuttur.
 
İSLÂM KORKU DEĞİL, BARIŞ SUNUYOR
 
Resûlüm söyle: Ey ehl-i kitap (Yehûdiler ve Hristiyanlar), hepiniz bizimle sizin aranızda eşit olan bir kelimeye (esasa) gelin. (O da şudur:) Allah’tan başkasına tapmayalım. O’na hiçbir şeyi eş tutmayalım. Allah’ı bırakıp da kimimiz kimimizi, rabler (ilâhlar) edinmesin (Âl-i İmran, 64).
Hepiniz toptan sımsıkı Allah’ın (gönderdiği kurtuluş) ipi (olan Kur’an-ı Kerim’e, İslâm dini)ne sarılın. (Resûlüllah’ın sunduğu ve Eshâb-ı kirâm’ın naklettiği İslâm konusunda) parçalanıp ayrılmayın (Âl-i İmran, 103).
(Şirk dâhil bütün günahlarından) tevbe edip iman eden ve iyi amel (ve ibadetler)de bulunanlar müstesna (onlar, cehennem azabını görmeyeceklerdir). İşte Allah, (tevbe edince) onların günahlarını, iyiliklere çevirir. Allah, günahları çok afveden, çok merhamet edendir (Furkan, 70).
 
KİM DOST, KİM DÜŞMAN?
 
İslâm dini’nde dost/veliy/Mü’min ve düşman/ehl-i küfür kavramları, imanî açıdan çok önemlidir. Çünkü imanı muhafaza, bunların doğru bilinmesine ve inanılmasına bağladır. Dost olarak nitelenen kişi, inancından dolayı sevilir, düşman olarak nitelenen ise sevilmez. Dost, Allah’a iman etmiş, O’nun farz kıldıklarını farz, haram kıldıklarını haram bilen, inanan ve bu çerçevede İslâm âlimlerinin bildirdikleri “zarurî dinî bilgiler”e riayet eden kişidir. Düşman, bu yapıda olmayandır. Bir kalpte aynı anda iman ve küfür bulunmaz. Bir kişi ya Mü’mindir veya kâfirdir. İtikaden Münafık, küfrünü gizleyen kişidir. Bundan dolayı hadis-i şerif’te imanı korumak için sık sık kelime-i tevhid söylenmesi tavsiye edilir.
Bu ölçüler, Akâid ve Fıkıh âlimlerinin âyet ve hadislere dayanarak açıkladıkları hükümlerdir. İman ve küfür, kalple ilgili bir durumdur. Dolayısıyla iman ve küfür, ancak tezahürlerle “dil ile ikrar ve davranışlarla” anlaşılır. Aynı “terörist” kavramı gibi. Bir kişi terörist olduğunu söyler veya terör eylemiyle yakalanırsa, o zaman terörist damgasını yer. Bu konuda zan ile hareket edilmez. Bir kişi, Peygambere, âyete, ahirete inanmadığını söyler veya bu inancını makale ve kitaplarla ortaya koyarsa, o kişi, İslâm’a göre kâfirdir. Terörist yakalanırsa mevcut kanunlara göre cezalandırılır, ama kâfirin cezası âhirette verilir.
Bununla beraber, İslâm toplumunda Müslümanların Müslüman olmayanlarla ticarî, âilevî ve insanî ilişkilerinin ölçüleri, İslâm Fıkhı ve Ahlâkı’nda İnsan Hakları kapsamında ele alınarak hükme bağlanmıştır. Buna göre İslâm toplumunda bir Yahudi ve Hristiyan’ın kâfir oldukları bilindiği hâlde, yüzlerine “sen kâfirsin” denilmez ve gıybeti yapılmaz (haramdır). Kadınları -mekruh olmakla birlikte- nikâhlanır, fakat onlara kız, verilmez. Ticaret yapılır, hastaları ziyaret edilir ve dinimize uygun ikramları kabul edilir. Ancak bir Müslüman, haç gibi dinî sembollerini kesinlikle üzerinde bulunduramaz ve İslâm esaslarına aykırı inanç ve ibadetlerini asla sevemez, beğenemez.
Ne mutlu, İslâm’ın aydınlık yolunda olanlara!
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp