Top
Ahmet Demirbas

Ahmet Demirbas

ahmet.demirbas@tg.com.tr

28/01/2023

Kurtuluş yolunun rehberi Abdülhâlık-ı Goncdüvânî

Abdülhâlık-ı Goncdüvânî hazretleri, Silsile-i aliyyenin dokuzuncusudur. Vilâyet yolunun rehberlerindendir. Buhâra'da Goncdüvân köyünde doğdu.  575 (m. 1180) senesinde aynı yerde vefat etti. Yirmi iki yaşında Yûsüf-i Hemedânî hazretlerinin sohbetlerinde kemâle gelen bu mübarek zat, İmâm-ı Mâlik hazretlerinin soyundandır...

Babası Abdülcemil Malatyalı idi. Hızır aleyhisselâm babasına, "Ey Abdülcemil! Senin bir erkek evladın olacak, ismini Abdülhâlık koyarsın" buyurdu.
Abdülcemil daha sonra Buhara'nın Goncdüvân kasabasına yerleşti. Çok geçmeden bir erkek evladı oldu. İsmini Abdülhalık koydu...

Abdülhalık, beş yaşına geldiğinde ilim öğrenmesi için Buhâra'ya gönderildi. Büyük âlim Hâce Sadreddin hazretlerinden Kur'ân-ı kerim ve tefsirini öğrenmeye başladı. Bir gün okuma esnasında, "Rabbinize gizli dua ediniz!" mealindeki âyet-i kerimeye gelince hocasına, "Bu gizliden murat nedir? Eğer zikir ve dua, aşikâr, sesli bir şekilde dil ile olursa riyadan korkulur. Eğer kalb ile olursa, damarlarda dolaşan şeytan duyar. Ne yapayım?" diye arz etti. Hocası, Sadreddin hazretleri, bu yaştaki bir çocuğun böyle bir sual sormasına hayret edip, "Bu mesele, kalb ilimlerinin bir konusudur. İnşallah, sana bu ilimleri öğretebilecek bir üstada kavuşursun. Böylece bu müşkülün halledilmiş olur" buyurdu. O da bu zatı beklemeye başladı... Bir gün Hızır aleyhisselam yanına geldi. Ona, Allahü teâlâyı gizli ve açık anma yollarını öğretip; "Kalbinden Lâ ilâhe illallah, Muhammedün Resulullah kelime-i tayyibesini şöyle söyle!" diye tarif etti.

Yûsüf-i Hemedânî hazretleri Buhara'ya gelince, Abdülhâlık-ı Goncdüvânî onun hizmetine girdi ve bu hizmette bir süre kaldı. Bunu şöyle anlatır:

12 yaşında idim. Hızır aleyhisselam bana Yûsüf-i Hemedânî’den ilim öğrenmemi tavsiye etti. Onun Buhâra'ya geldiğini işiterek derhâl yanına gittim. Ondan pek çok istifadem oldu.
Ders anlatırken, bir genç içeri girdi. Az sonra söz isteyip, "Müminin firasetinden korkunuz. Çünkü o, Allah'ın nuru ile bakar" hadis-i şerifinin sırrı nedir diye sordu. Gence heybetle bakıp, "Önce belindeki zünnarı kes ve Müslüman ol" dedi. Genç, telaşla; "Ben Müslümanım zünnarım yok" dedi. O zaman bir talebesine gencin hırkasını çıkarmasını işaret etti. Talebe o gencin üzerindeki hırkasını çıkarınca, belindeki Hristiyanlara ait zünnar denilen ip, kuşak görüldü. Genç, çok mahcup oldu. Üstada sevgi duymaya başladı. Böylece evliyanın, Allahü teâlânın nuruyla baktığının ne demek olduğunu çok iyi anladı. Kelime-i şehadet getirip Müslüman olmakla şereflendi... Sonra Üstad, talebelerine, "Bu genç maddi zünnarı kesti, biz de kalbdeki zünnarı keselim. O da, kibir ve gururdur" buyurdu...

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp