Top
Ahmet Demirbas

Ahmet Demirbas

ahmet.demirbas@tg.com.tr

17/01/2020

"Sözlerin hâkimi ve sultanı ancak sensin yâ Rabbî!.."

"Yâ Rabbî, dualarımızda sana lâyık olmayan sözleri bilmeyerek söyleyip hatalarda bulunmuş isek, o kelimeleri sen ıslâh et ve duamızı kabul buyur."
 
Mevlâna Celaleddin-i Rumi hazretleri 1207 yılında Belh'de doğdu, 1273 yılında Konya’da vefat etti. Soyu baba tarafından Hazret-i Ebu Bekr-i Sıddîk’a ulaşmaktadır... Bu mübarek zat, tasavvuf deryasına dalmış bir Hak âşığıdır. İlmi, teşbihleri, sözleri ve nasihatleri bu deryadan saçılan hikmet damlalarıdır. Onun, herkesi hayran bırakan merhameti, insan sevgisi, tevâzuu, gönül okşayıcılığı gibi üstün vasıfları, dillere destan olmuştur...
Bir gün şöyle dua etti:
"Ey affı çok olan, günahları örten Rabbim, o günahlar dolayısı ile bizden intikam alma. Bize azâb etme.
Ey mahlûkâtın, yaratıkların canlıların ihtiyacını gideren Rabbim! Sen varken hiçbir kimseyi hatırlamak ve ondan bir şey ummak lâyık değildir.
Ey ihsânı çok olan Rabbim! Cefâ içinde geçip giden ömre merhamet et.
Ey affetmeyi seven Rabbim! Bizi affeyle. İsyân derdimize çâre eyle.
Ey yardım isteyenlerin yardımcısı! Bizi hidâyete çıkar.
Ey âlemin yaratıcısı! Kasvetli, kararmış, katılaşmış âdetâ taş gibi olmuş olan kalbimizi mum gibi yumuşat, feryâdımızı, âh-u vâhımızı, hoş eyle ki rahmetini çeksin.
Yâ Rabbî, hâlimize göre muâmele etme. Kendi ikrâm ve ihsânına göre muâmele et.
Kerem ve lütfünle hidâyet ettiğin kalbi tekrar sapıklığa meylettirme.
Yâ Rabbî, dua ve yakarışlarımızda sana lâyık olmayan sözleri bilmeyerek söyleyip hatalarda bulunmuş isek, o kelimeleri sen ıslâh et ve duamızı kabul buyur. Çünkü sözlerin hâkimi ve sultanı ancak sensin..."
              ***
Hazret-i Mevlâna'nın muhterem hanımı anlatır:
-Bir gün namaza durdu. Kur'ân-ı kerim okuyor, bir taraftan da gözlerinden yaşlar akıtıyordu. Evdekilerle birlikte onun bu hâline hayretle bakıyorduk. Namazdan sonra her zamanki gibi tesbihini çekip duasını yaptı. Onun bu hâli bana çok tesir etti, ağlamaya başladım. Sonra;
-Ey efendi, biz günahkârların ümîdi sensin. Bu kadar çok ibadetinle, böyle korkar, ağlar, yalvarırsan, biz bu tembel hâlimizle kıyâmette ne yaparız, dedim. Yemîn ederek şöyle söyledi:
-Allahü teâlânın bana verdiği nîmetlerin, ihsânların yanında benim yaptığım ibadet, yalvarışlar ve bütün hareketlerim, ziyâde kusur ve nihâyetsiz eksiklikten başka bir şey değildir. Bütün bu korku ve yakarışlarımla; "Ey kerîm olan Allah'ım! Benim gibi bir âcizin, bir çâresizin kuvveti ve tâkati ancak bu kadardır, mâzur buyur yâ Rabbî" demek istiyorum. Yoksa Ona lâyık bir ibadeti kim yapabilir?
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp