Top
Zeynep Gürcanlı

Zeynep Gürcanlı

zgurcanli@sozcu.com.tr

27/07/2020

Biz bu S-400’ü neden aldık?

S-400'ler Türk dış politikasındaki pek çok “kara delik” içinde, en en büyüğü olmaya aday.

Bir kere somut; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının vergileriyle parası ödendi. Türkiye'ye de geldi.

Yani “Üç günde Şam'da namaz” gibi soyut ve sonradan inkar edilebilecek, insan ve toplum hafızasının unutma eğilimine bırakılabilecek bir şey değil.

Ya da Mavi Marmara gibi, hamaset üzerine hamaset yapıp, sonradan “Gazze'ye giderken bana mı sordunuz” diyerek çark edilebilecek gibi de değil.

S-400'ler Türkiye topraklarında -elbette aktive edilmeden- durmaya devam ettikçe, “niye aldınız” sorusu da  son derece meşru bir soru olmaya devam ediyor.

Hatırlayın;

AKP'liler, yandaşlar, her milli hamaset propagandasında ucunu başını düşünmeden AKP'nin yanında duran ulusalcılar neler neler söylemişlerdi S-400'ler satın alındığında;

“Türkiye'nin bağımsızlığı için” dediler;

“Acil ihtiyaç” dediler;

“En gelişmiş silah sistemi, Türkiye'ye bu yakışır” dediler.

Hatta “ortak üretim yapacağız” balonunu bile uçurdular.

S-400'ler alındı, ama Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bizzat vaadettiğinin aksine, “Nisan ayında” aktive edilmedi. Ortak üretim balonu ise, bizzat Rus yetkililerin kamuoyuna açık sözleriyle patladı gitti.

O zaman şimdi şu soruları sormak zamanı;

*Madem “acil” ihtiyaçtı, neden hala aktif değil?

* Şimdi S-400'leri aktive etmediğimiz için, bağımsızlığımız gitmiş olmuyor mu?

* En gelişmiş silah sistemini, kutusunda dursun diye mi aldık?

AKP'NİN DIŞ POLİTİKA HAMLELERİNDE ATEŞLEYİCİ ABD, SINIR KOYUCU RUSYA

Lafı dolaştırmaya gerek yok;

Vatandaş parasıyla milyarlarca dolara alınıp, aktive edilmeyen S-400'lerin asıl gösterdiği, AKP hükümetinin dış politikada bağımsız davranamaması, savrulmasıdır.

Suriye'deki iç savaştan, Libya'ya, AKP hükümetinin “büyük dış politika ataklarının” ateşleyicisi hep ABD, bu “atakları” sınırlandıran ise Rusya olmuştur.

Suriye'de iç savaşın ilk günlerinde, ABD'nin “ateşlediği”, AKP hükümetinin de balıklama atladığı “Eğit-donat” gibi ucube projeleri zihinden çıkarabilmek, unutma eğilimindeki insan hafızası için bile çok yakın tarihli.

Yine ABD'nin “gazıyla” 29 Ekim günü Türkiye topraklarından, PYD-YPG kontrolündeki Kobani'ye Peşmerge geçirtilmesi, bir de üzerine vatandaş vergileriyle lahmacun ısmarlanması da unutulur gibi değil.

ABD'nin o ateşlemeleri sayesinde Suriye -AKP hükümetinin de büyük katkısıyla- karıştı. Şimdi sınırımızda, Mehmetçiğin canını ortaya koyduğu sınırötesi operasyonlara rağmen, bir “PKK devletçiği” oluşmakta.

Sonradan ne yaptığını anlayan AKP hükümeti, yine Mehmetçiği kullanarak bunu engellemeye kalktığında ise bu kez karşısına “sınırlayıcı” olarak Rusya çıktı.

O kadar ki, İdlib'de 36 mehmetçik Rus uçaklarının saldırısında şehit olduğunda, AKP'liler ancak Moskova'ya gidip “İdlib anlaşması” imzalayıp döndüler. O anlaşma ile Rusya, İdlib'de Türk askerinin “ne yapıp ne yapamayacağını” kalın çizgilerle çizdi, üstüne bir de kontrol etmek için “ortak devriye” unsurunu geliştirdi.

LİBYA'DA DA RUSYA ÇİZGİYİ ÇİZDİ

Benzer bir durum şimdi de Libya'da yaşanıyor. Libya'da AKP hükümeti hem müteahhit alacaklarını tahsil etmek, hem AKP hükümetinin gözde sektörü inşaat için yeni alanlar yaratmak, hem de mümkünse Libya'nın zengin petrol rezervlerine oturabilmek hevesiyle Libya macerasına atıldı. Bu maceraya, özellikle ulusalcı grupların desteği için elbette bir kılıf bulunması gerekiyordu, o da “Mavi vatan” sloganı altında bulundu.

Libya'ya Rusya'nın da Suriye'den sonra yeni üsler için göz diktiğini gören ABD de elbette hemen AKP hükümetine gerekli “ateşlemeyi” yaptı. Washington'dan AKP'nin Libya söylemine destek üzerine destek gelmeye başladı. O gazla TSK'nın destek verdiği Trablus hükümeti kontrol ettiği toprakları biraz ilerletir gibi oldu. O özgüvenle gözler, Libya'nın asıl petrol zengini bölgesinin kavşağındaki Sirte'ye çevrilmişti ki, Rusya'dan “sınırlama” geldi.

Bakın 22 Temmuz'daki Libya konulu Türk-Rus Yüksek İstişare toplantısından ne karar çıktı;

* Libya'daki krizin askeri çözümü yoktur.

* Libya'da ateşkes için Libyalı tarafları teşvik edilmesi dahil, ortak çabaların sürdürülmelidir.

Bu diplomatik ifadeleri herkesin anlayacağı şekilde yazalım;

Öncelikle;

* AKP hükümetinin de onay verdiği bu bildiride yer alan, ateşkes için teşvik edilecek “Libyalı taraflar”dan biri elbette AKP'nin desteklediği Trablus hükümeti. Peki “öteki taraf” kim? Erdoğan'ın bizzat “darbeci” dediği, “terörist” olmakla suçladığı Hafter.

* “Libya'da krizin askeri çözümü yoktur” ifadesi ise, tam da AKP hükümetinin Sirte'ye operasyon için yığınak yapmakta olduğu bu günlerde özellikle manidar. Bir yandan “askeri çözüm olamaz” derken, Sirte'ye operasyon yapmak mümkün olabilir mi? Belli ki Rusya yine belirledi sınırları.

İşin en acısı da şu;

ABD'nin Suriye özel temsilcisi Jim Jeffrey'nin “Suriye'yi Rusya için bataklığa çevireceğiz” cümlesinden de mi hiçbir şey anlamadınız?

ABD'nin Suriye'den asker çektikten sonra, Rusya'yı oraya “neyle” bataklığa çevirmeyi planladığını idrak edemediniz mi?

Amerikalıların Suriye'deki “Rusya için bataklığa çevirme” taktiğini şimdi Libya için uyguladığını hiç mi görmüyorsunuz ?

Hadi şimdi bir daha soralım;

Neden aldınız S-400'leri?

Neden aktive etmediniz?

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp