Top
Zeynep Gürcanlı

Zeynep Gürcanlı

zgurcanli@sozcu.com.tr

25/03/2019

Suriye’nin başımıza açtıkları…

Suriye krizi Türkiye'de en çok 4 milyon Suriyeli ve Fırat'ın doğusunda PKK terör örgütünün uzantısı PYD-YPG tarafından kurulmakta olan “devletçiğin” yarattığı tehlike ile anılıyor.

Bunların yanısıra bir de henüz tam olarak görülmeyen, ancak Türkiye'yi çok büyük sıkıntıya sokacak Suriye kaynaklı sıkıntılar var:

– ARAPLAR ARASI -ZATEN ÇOK ZAYIF- DAYANIŞMA YOK OLDU: Suriye krizinin özeti şu; bir Arap ülkesinde yaşanan çatışmada, diğer Araplar “karşı cepheye” yerleştirildi. Araplar önce Türkiye ve ABD ile birlikte, cihatçıları “eğit-donattan” geçirmek için Esad'ın karşısına geçti.

Sonraları ABD, Türkiye yerine Suriye'deki PKK uzantılarını “müttefik” olarak seçince, Amerikan yanlısı Araplar da elbette hemen taraf değiştirip, petro-dolarları PYD-YPG için akıtmaya başladı.

Sonuçta, Araplar arasında zaten pek zayıf olan “dayanışma ruhu” da iyiden iyiye dağıtıldı.

– İSRAİL GÜÇLENEREK ÇIKTI: Suriye'de Araplar, Arapları kırarken, en çok İsrail kazandı.

Kudüs, ABD tarafından resmen “İsrail'in başkenti” olarak tanındı. Darmadağın Araplardan çıt bile çıkmadı. AKP hükümeti ise -sert tepki adı altında- sadece Ankara'daki İsrail Büyükelçisi'ni evine göndermekle yetindi. Elbette İsrail bunu tınmadı bile.

Suriye savaşıyla Esad'ın zayıflaması, İsrail'i de 1967'de işgal ettiği Golan'ı geri vermemek konusunda cesaretlendirdi. İlk kez üç yıl önce İsrail Başbakanı Netenyahu “Golan ebediyen İsrail'in kalacak” açıklaması yaptı. Bu hafta da ABD, Golan'ın resmen İsrail toprağı haline gelmesi için Başkan Donald Trump eliyle düğmeye bastı.

– FİLİSTİN DAVASI ÇÖKMEK ÜZERE: İsrail'in güçlenmesi, Arapların darmadağın olması, AKP hükümetinin “Orta Doğu'da bizim haberimiz olmadan yaprak kımıldamaz” retoriğinin ise tam anlamıyla “şaka” haline gelmesiyle, Filistin davası da korumasız kaldı.

Trump'ın damadı şimdilerde Filistin davasını “çözmek” için plan hazırlıyor.

Planın ayrıntıları henüz açıklanmadı. Ama söylentiler, İsrail'in Batı Şeria'yı da ilhak etmesi, buna karşılık Ürdün'den Filistinliler için toprak istenmesi, Gazze'nin ise Mısır'a verilip Filistin davasının tamamen yok edilmesi üzerinde yoğunlaşıyor.

Kısacası, Türkiye'nin en başından beri savunucusu olduğu Filistin hakları, AKP hükümetinin iktidar olduğu dönemde ABD ve İsrail tarafından “çözüm bulacağız” adı altında resmen yok ediliyor.

– TÜRKİYE EGE VE AKDENİZ'DEN SİLİNMEYE ÇALIŞILIYOR: Suriye krizi ile cesaretlenen İsrail, Türkiye'nin Ege ve Akdeniz'deki etkinliğine karşı da adımlar atıyor. Yunanistan ile İsrail, Girit Adası'nda “ortak radar sistemi” kurmak için anlaştı.

İsrail, Kıbrıslı Rum ve Yunan liderlerinin, yanlarına ABD Dışişleri Bakanı da alıp zirveler düzenlemeleri, Türkiye “hiç yokmuş” gibi, Akdeniz'i paylaşmaya kalkmaları da yine geçen hafta, AKP hükümet sözcüleri “beka beka” diye ülkedeki siyasi partilere yüklenirken oldu.

AKP hükümetinin tüm bunlara karşı tavrı ise Yunanistan Dışişleri Bakanı'nı Türkiye'de ağırlamak ve birkaç kuru açıklama yapmakla kaldı.

– TÜRKİYE'YE “TERÖR DESTEKÇİSİ” SIFATI YAPIŞTIRILMAYA ÇALIŞILIYOR: Türkiye için Suriye savaşıyla birlikte ortaya çıkan en büyük tehlikelerden biri ise “terör destekçisi” yakıştırması: Önce batı basını Türkiye ile Suriye'deki IŞİD, El Nusra, El Kaida örgütlerinin adını yanyana anmaya başladı. Geçen hafta ise iş Avrupalı bir liderin, Çekya Cumhurbaşkanı Miloş Zeman'ın “Türkiye ile IŞİD müttefik” açıklaması geldi.

Türkiye hala, Osmanlı dönemindeki Ermeni tehciri kullanılarak Türklere yapıştırılmaya çalışılan haksız sıfatlardan kurtulmaya çalışıyor. Suriye kriziyle birlikte Türkiye'nin ismi şimdilerde “terör” ile birlikte anılmak üzere. Eğer bu yakıştırma tutarsa bunun sonuçları, Türkiye'deki şu ya da bu hükümet için değil, tüm Türk vatandaşları için son derece ağır olacak.

– TÜRKİYE'NİN NATO İTTİFAKINDAKİ YERİ TEHLİKEDE: Yine Suriye krizi ile bağlantılı olarak, Türkiye'nin NATO içindeki müttefiklik ilişkileri de tehlikeye girmiş durumda.

AKP hükümetinin Suriye'de “üç günde namaz” diyerek başlattığı politika bir dönem öyle bir güven patlaması yaptı ki iş Rus savaş uçağının düşürülmesine kadar vardı. Rusya'nın bu olaya karşı ağır tepkisi ile geri adım üzerine geri adım atan AKP yönetimi -daha önce pek çok dış politika konusunda da yaptığı gibi- ifrada kaçtı. Hem enerjide, hem de savunmada Rusya'ya bağımlı olmaya varabilecek adımlar atıldı. (Burada ‘NATO üyesi ülkeler Türkiye'nin mücadele ettiği terör örgütlerini destekliyor o yüzden Türkiye Rusya'ya kaydı' itirazı gelebilir. Peki Rusya PKK konusunda ne yapıyor? Acaba Moskova'daki PYD-YPG ofisi kapatıldı mı? Ya da Rusya'daki PKK militan, dernek, kuruluş, hatta kamplarına karşı Putin yönetimi tarafından hangi adım atıldı?)

Rusya'dan S-400 füzelerinin satın alınması, şimdilerde Türkiye'nin NATO ittifakıyla bağlarının sorgulanmasına kadar varabilecek bir yolu açtı. S-400'ler konusunda en açık ve yüksek sesli itiraz Washington'dan duyuluyor. Ancak diğer NATO ülkeleri de S-400 rahatsızlıklarını Türk hükümetine kapalı kapılar ardında iletmeye devam ediyorlar.

Tüm bunlara 4 milyon Suriyeli ile sınırımızın hemen güneyindeki PYD-YPG “devletçiği” tehlikesine, İdlib'deki cihatçı grupların yaratmakta olduğu beka sorununu da ekleyin;

Suriye krizi, Türkiye'nin “bekası” açısından cumhuriyet tarihindeki en büyük tehlikeyi yaratıyor.

Ancak “beka beka” diye seçim öncesi en çok bağıran iktidar sözcülerinin, bu krizi bizzat çıkaranlar olduklarını da unutmamak gerekiyor…

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp