Top
Yılmaz Özdil

Yılmaz Özdil

yozdil@hurriyet.com.tr

29/03/2020

Testi kırılmadan… Tarımda Bilim Kurulu oluşturmak zorundayız

Hem “evde kal” diyorlar.

Hem “işe git” diyorlar.

O şehirden bu şehire bol bol seyahat edilsin diye uçak biletlerindeki kadeve'yi indiriyorlar, sonra şehirlerarası otobüsü yasaklıyorlar.

Aynı evde yaşayan ailenin 65 yaşındaki fertlerine sokağa çıkma yasağı getiriyorlar, geriye kalan fertlerin toplu taşıma araçlarına binmesinde, akşam aynı evde buluşmalarında sakınca görmüyorlar.

Öngörüleri sıfır.

Attıkları her adım ya yanlış, ya geç…

Bunlar karar verene kadar, kartopu yuvarlanıyor, çığ oluyor, meseleyi düzeltme olanağı kalmıyor.

Krizi yönetemiyorlar.

Kriz onları yönetiyor.

Mesela tarım…

Bugün acil önlem almazsan, yarın ne olacak?

Testi kırılmadan önce, hepimizin şimdiden kafa yorması gerekiyor.

(32 yıllık meslek yaşamını tarım'a adamış tek gazeteci, değerli arkadaşım Ali Ekber Yıldırım'a, hepimiz adına sordum.

Türk tarımını Türk medyasında Ali Ekber'den daha iyi bilen, çözüm odaklı analiz edebilen bir başka gazeteci yoktur.

Çıplak gerçekleri tane tane anlattı, önerdi…)

– Kendi parasıyla arazi satın alıp çiftlik kuran, halkına tarımı sevdirmeye çalışan, “bu ülkenin gerçek sahibi, hakiki üretici olan köylüdür” diyen, “köylü milletin efendisidir” diyen Mustafa Kemal Atatürk'ün vizyonuna sahip çıkılmadığı için… Bu ülkede, köylüye “ananı da al git” denilebilmiştir!

– “Ananı da al git” anlayışı nedeniyle, yüksek tarımsal potansiyelini değerlendiremeyen ülkelerin başında Türkiye geliyor.

– Koronavirüs, gezegeni esir alıp, insanları evine hapsedince… “10 tır domates bir cep telefonu bile etmiyor” diyerek, tarımı küçümsemeye çalışanlar, cep telefonunun yenmediğini görmüş oldular.

– Çaresizce evlerimize hapsolduğumuz şu günlerde, market raflarında, pazarlarda, manavlarda her türlü gıda ürününü bulabiliyorsak, bunu çiftçilerimize, köylülere borçluyuz.

– Doktorlarımız koronavirüse karşı korunma önlemlerini açıklarken, “evde kalın” diyor, hemen ardından “beslenmenize dikkat edin, sebze meyve tüketin, bağışıklık sisteminizi güçlendirin” diyor.

Beslenmemize dikkat edebilmemiz için çiftçinin üretmesi gerekiyor.

– Çiftçilerimiz bu mücadeleyi, mazot, tohum, ilaç, gübre, elektrik gibi girdilerdeki yüksek fiyat artışına rağmen, sürdürmeye çalışıyor.

– Koronavirüse karşı, şehirde yaşayanlar için önlemler alınıyor.

Açıklanan hiç bir destek paketinde tarım yok.

– Bu dönem, sebze başta olmak üzere, bir çok ürün için ekim zamanı… Asla kaçırılmaması gerekiyor.

Market raflarında, pazarda, manavda kıtlık olmaması için çiftçinin güvenli şekilde tarlasına gitmesi, gidebilmesi gerekiyor.

– Öylesine bir toplum haline getirildik ki, üretmeden tüketiyoruz.

Bugün artık öyle bir gün değil…

Bazılarımız, markete her gittiğinde raflar dolu olacak zannediyor.

O raflardaki gıda ürünleri, marketlerde yetişmiyor, alışveriş merkezlerinde yetişmiyor!

Onları üreten çiftçiler var.

Çiftçiler tarlaya gidemezse, raflar bize bakar, siz raflara bakarız!

– Çiftçilerimizi, sağlıkçılarımızı alkışladığımız gibi alkışlamalıyız.

– Tarımda işler, fabrikadaki gibi yürümüyor.

İklime, toprağa, ekolojiye bağlı bir süreci var.

Her işin yapılması gereken bir zamanı var.

O işi zamanında yapmazsan, bütün yılı olumsuz etkileyen sonuçları olur.

Tohum ekim zamanını kaçırırsan, ürün alamazsın, verimi düşer.

– Çiftçiler de hepimiz gibi endişeli.

Hepimiz gibi korku içindeler.

Tarlaya gitmek zorunda olduklarını, ama haklı olarak gitmeye çekindiklerini söylüyorlar, çocuklarını, ailelerini nasıl koruyacakları konusunda, şehirdekiler gibi ürküyorlar.

– Artık eskiden olduğu gibi herkes kendi tohumuyla üretim yapmıyor, yapamıyor.

Bir çiftçi domates üretip satmak istiyorsa, iki ay öncesinden fideciyle anlaşıyor, sipariş veriyor, fideci tohumu ekiyor, ortalama 30-35 günde fideyi yetiştiriyor ve çiftçiye satıyor.

Çiftçi onu seraya, tarlaya dikiyor.

Bir çok sebze için durum aynı.

Şu günlerde fidelerin toprakla buluşması gereken dönemdeyiz.

Fideler toprakla buluşturulamazsa, iki ay sonra domateste, biberde, patlıcanda, kabakta sıkıntı olur.

– Sanayi tipi domatesin tam dikim zamanı.

Bu domatesin ekimi dikimi yapılmazsa, salça domatesi olmayacak.

Kurutulmuş domates olmayacak.

Türkiye hem kendi ihtiyacını karşılayamaz, hem de ihraç edeceği salçayı üretemez.

Yani bu gün eksik yapılan bir iş, 2021 yılındaki salça ihracatını olumsuz etkiler.

– Bugünlerde aldığımız domatesler sera domatesi.

Mayıs-Haziran gibi tarla domatesi yiyebilmek için, açık alanda domates ekiminin şimdi yapılması gerekiyor.

Biber, kabak, fasulye, hıyar, patlıcan, hepsi bu dönem ekiliyor.

Çiftçi şimdi ekemezse, bir ay sonra ekmesinin anlamı kalmıyor.

İklim gereği, iki ürün, üç ürün alınan topraklarımız var.

Birinci ürünü ekemezsen, yani domatesi, biberi, hıyarı şimdi ekemezsen ya da gecikme olursa, bu ürünlerin yerine ekilecek ikinci ürün de olumsuz etkileniyor. Çiftçi bu nedenle zamanla yarışıyor.

– Yine bu dönemde, sırık domates için fide siparişi verilmesi gerekiyor.

Haziran'da ekimi yapılacak.

Ama sipariş verilemiyor.

Çünkü yarın ne olacak endişesi var, belirsizlik hayatı durduruyor.

– Adana'da yakın zamanda patates, soğan hasadı başlayacak.

Hasat yapılamazsa, raflarda patatesi soğanı bulamayız.

– Çukurova'da mısır ve ayçiçeği ekim zamanı.

Mısırı zamanında ekmezsen verim azalır.

Hayvanlara verecek yem bulamazsın.

Türkiye 2019'da 6 milyon ton mısır üretti, 3.5 milyon ton mısır ithal etti. Ekim yapmazsan ithalatı arttırman lazım. Dövizi nereden bulacaksın? Hadi buldun diyelim, mısırı nereden alacaksın?

Her ülke kendi derdine düştü.

İthalatı nasıl sağlayacaksın?

– Rusya tahıl ihracatını derhal durdurdu.

Türkiye 2019'da 10 milyon ton buğday aldı.

Yüzde 80'i Rusya'dan aldı.

Putin şimdi “istediğin kadar para ver, satmam” diyor.

Ne yapacaksın?

Buğday olmazsa un olmaz, ekmek olmaz.

Milyar milyar dolarlarla S400 alanların, üstelik S400'leri de kullanamayanların, buğday konusunda bir hazırlığı var mı?

– Hayvancılık vazgeçilmez bir faaliyet.

Hayvanlar da insanlar gibidir.

Süt, et, yumurta için hayvanların sağlıklı olması gerekir.

İyi beslenmeleri, iyi bakılmaları, hastalıklardan korunmaları gerekir.

Hayvanların da hastalığı var, doğumu var.

Kendi haline bırakamazsın.

– Fabrikayı kapatırsın.

İneğin memesini kapatamazsın.

– İneği günde en az iki kez sağmak zorundasın.

Sağılan sütün zaman yitirilmeden soğuk zincire girmesi gerekiyor.

Sağılan süt, kooperatif veya süt alıcısına teslim edilmek zorunda.

Ancak bu trafik, virüs salgını nedeniyle iyice zorlaştı.

Alıcılar süt alımını azaltıyor.

– Çiftçi sütü satamazsa, hayvanlarına yem alamaz.

Kendi geçimini sağlayamaz.

Şehirde yaşayanlar ise, süt, yoğurt, peynir, ayran, tereyağı bulamaz.

Hayvancılığa yönelik özel ve acil önlem gerekiyor.

– İnsanlar eve kapanırken nohut, mercimek, fasulye, makarna stoklamakla kalmadı, et satışında çok ciddi artış oldu.

Kurban Bayramı döneminden daha fazla et alındı!

Bu nedenle karkas etin fiyatı 32 liradan 39 liraya kadar çıktı.

– Tavuk eti satışları da ilk hafta patladı.

Evlerde stoklandı.

Sonra bıçak gibi kesildi.

Üretim-tüketim dengesi allak bullak oldu.

– Nohutta sorun yok.

Mercimek ve fasulyede ithalat var.

Üstüne ekimini geciktirirsek, ithalat ihtiyacı artacak.

Kimse kimseye maske bile vermiyor, nereden ithalat yapacaksın?

– Tarımsal üretimin yapılabilmesi için, hasat yapılabilmesi için, mevsimlik işçilere ihtiyaç var.

Mevsimlik işçiler genellikle güneydoğu'dan geliyor.

E, şehirlerarası ulaşıma yasak geldi.

Nasıl getireceksin?

Eskiden olduğu gibi traktör römorkuna doldurup tarlaya taşıyamazsın.

Validen izin alarak otobüslerle taşıdın diyelim, sağlık kontrollerini nasıl yapacaksın?

Mevsimlik işçiler, ailece, kundaktaki bebesiyle, 80 yaşındaki dedesiyle birlikte çalışmaya gidiyor.

Bugüne kadar tırışkadan çadırlarda 10-15 kişi kalıyorlardı.

Şimdi bu şartlarda kalabilirler mi?

Barınma sorunu nasıl giderilecek?

Mesela, şimdiden düzenleme yapılarak, köy okulları ve benzeri alanlar, köylerde boşaltılan bazı evler, bu amaçla kullanılamaz mı?

– Meyvede hasat sezonu yaklaşıyor.

Türkiye'nin kiraz üretim merkezi İzmir Kemalpaşa'da mesela, iki haftaya kadar hasat başlayacak. Üretici tedirgin… En az dört bin, beş bin mevsimlik işçi gerekiyor. İşçiyi nasıl getireceğiz? Dalında mı bırakacağız? Dalında bırakırsak, üretici nasıl geçinecek?

– Kayısı, erik, şeftali gibi sert çekirdekli meyvelerde hasat yapılabilmesi için, mevsimlik işçi meselesinin acilen çözülmesi gerekiyor. Çünkü, bu meyvelerin hasadında zamanla yarışılıyor. Belli bir olgunluğa ulaştığında toplanmazsa, çürüyor. Sadece hasat yetmiyor… Ayrılmasının, boylanmasının, işlenmesinin, ambalajlanmasının, hemen yapılması gerekiyor.

– Sorun, sadece üretim boyutunda yaşanmıyor, sanayici de, tüccar da, ihracatçı da şaşkın vaziyette.

Tarladaki ürünün markete, pazara, manava ulaştırılması için, mevcut altyapının desteklenmesi gerekiyor.

İşleme tesislerinin desteklenmesi gerekiyor.

– Tarım bakanlığı bazı tarım desteklerinin ödenmesini “müjde” olarak sundu.

Bu müjdeyi (!) duyan insanlar, tarıma destek yapıldığını zannediyor.

Halbuki, ödenmeye başlanan bu destekler, aslında 2019 yılında üretilmiş, satılmış ve bugüne kadar ödenmemiş destekler!

Verilen yeni bir destek filan yok.

– Üstelik, bu verilen desteklerin çoğu enerji firmalarına gidiyor!

Çünkü, hükümet daha önce aldığı kararla, çiftçiye ödenecek desteği Ziraat Bankası'na gönderiyor. Ziraat Bankası çiftçinin elektrik borcu olup olmadığına bakıyor. Borcu varsa parayı enerji firmasının hesabına aktarıyor!

Anca kalan kısmı çiftçiye gidiyor.

Yani, verilen desteğin çiftçiye bir yararı yok.

Elektrik şirketlerine gidiyor.

– Türkiye'de virüs salgınıyla alakalı olarak açıklanan ekonomik destek paketlerinde tarım yok!

– Peki, dünya ne yapıyor?

Çin'de ve ABD'de açıklanan ekonomik destek paketlerinde, tarım, en ön sıralarda yeralıyor.

Fransa'nın tarım ve gıda bakanı Didier Guillaume, koronavirüs salgını başlar başlamaz, çiftçilere ve tarım işçilerine mektup yazdı. Yaptıkları iş için, ürettikleri için, Fransa adına kendilerine teşekkür etti, “siz olmazsanız biz yaşayamayız, siz olmazsanız bu zor günleri aşamayız, devlet olarak bütün gücümüzle yanınızdayız, size güveniyoruz” dedi.

İtalya'nın tarımsal politikalar bakanı Teresa Bellanova, salgın başlar başlamaz Avrupa Konseyi'ne başvurdu, bütün Avrupa Birliği'nde çiftçilere desteklerin arttırılmasını istedi.

İngiltere'nin çevre, gıda ve köyişleri bakanı George Eustice, İngiltere için tarımın hayati önemde olduğunu vurguladı, mevsimlik işçi trafiğinde aksama yaşanacağını, bu mevsimlik işçi açığının kapatılması için, bütün İngiliz vatandaşların kendi bulundukları bölgelerde meyve sebze hasadına yardımcı olmalarını istedi.

Almanya'nın tarım bakanı Julia Klöckner, gıda arzında sorun yaşamamak için Alman devletinin bütün gücüyle Alman çiftçisinin yanında olduğunu söyledi, Alman halkının sebze meyveye ulaşma konusunda en ufak bir aksama yaşanmayacağının garantisini verdi.

– Bizim tarım bakanı Bekir Pakdemirli ise, “sıkıntımız olmaz” filan gibi genel şeyler söyledi, “ithalat yetkisi için sayın cumhurbaşkanımıza gerekli başvuruyu yaptık, ihtiyaç olursa ithalat yaparız” dedi.

Yani… Diğer ülkeler tarımsal üretim için, çiftçiye destek olmak için seferberlik ilan ederken, sınırlar kapatılmışken, paran olsa bile ithalat yapamacağın bir dönem başlamışken… Bizimki hâlâ “dışardan alırız” diyor!

– Üretmek zorundayız.

– Üretene destek olmak zorundayız.

– Tarım için acilen ekonomik destek paketi açıklamalıyız.

– İlçe bazında, köy bazında organize olmalıyız.

– Çiftçilerin ve tarım işçilerinin sağlık kontrollerini yapmalıyız ve tarlaya, bağa, bahçeye, ahıra, çiftliğe gitmelerini sağlamalıyız.

– Mevsimlik işçilerin ulaşımını, barınmasını, çocuklarının eğitimini şimdiden hesaplamalıyız.

– Ulaşımda sıkıntı var, üretim materyallerinin, tarım araç ve gereçlerinin taşınmasını, servis hizmetlerini aksatmadan sürdürebilmek için plan yapmalıyız.

– Kooperatiflere, gıda sanayisine, imalatçılara özel destek vermeliyiz.

– Üreticiye, devlet tarafından alım garantisi vermeliyiz.

Koronavirüs Bilim Kurulu oluşturduk.

Bir saniye bile kaybetmeden…

Tarımda Bilim Kurulu oluşturmak zorundayız.

Dostlar alışverişte görsün misali, apar topar biraraya getirilmiş, uyduruktan bir bakanlık heyeti değil…

Tarladan sofraya, çiftçilerin, veterinerlerin, akademisyenlerin, gıda-market-lojistik profesyonellerinin yeraldığı, Tarımda Bilim Kurulu.

Bugünü kurtarmak için, tıbbi mücadele veriliyor.

Yarını kaybetmemek için, zırai mücadeleye başlamak zorundayız.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları