Top
Yılmaz Özdil

Yılmaz Özdil

yozdil@hurriyet.com.tr

28/07/2020

Mübarek anne’nin vasiyeti

Bir kadının yaşabileceği en ağır üzüntüleri yaşadı.

Dört evladını kaybetti.

Eşini toprağa verdi.

Doğup büyüdüğü Selanik'i kaybetti.

Evini barkını kaybetti.

Oğlunun üzerine titriyordu.

Bir bakıyordu ki Şam'a gitmiş, bir mektup geliyordu ki Trablus'da vuruşuyor, bir duyuyordu ki Çanakkale'de boğuşuyor, bir ömür boyu oğlunun hasretiyle, O'nu da kaybedeceğim korkusuyla yaşadı.

Oğlu hakkında idam fermanı çıkarıldığında, üzüntüsünden sağ tarafına inme indi, bacağı tutmaz oldu.

Ama artık nihayet O'nun yanındaydı…

Sakarya Zaferi'nden sonra Ankara'ya gelmişti, hepimizin hafızasına mıh gibi çakılan o bembeyaz tülbentini saçına atıyor, koyu mavi gözlerine o meşhur yuvarlak gözlüğünü takıyor, oğlunun önderliğindeki milli mücadelenin kazanılması için gece gündüz Kuran-ı Kerim okuyordu.

Ana oğul arasında imrenilecek bir saygı bağı vardı.

Hazırlanmadan birbirlerinin karşısına çıkmazlardı.

Aynı köşkün içinde, birkaç metre mesafedeki odalarda yaşamalarına rağmen, oğlu haber gönderir, ziyaret edeceğini söyler, anne adeta bayram gibi hazırlanır, günlük kıyafetleri yerine misafir kıyafetlerini giyer, saçını tarar, öyle beklerdi.

Ama maalesef, anne hastaydı.

Kurtuluş Savaşı'nın zaferle kazanıldığını görmeden son nefesini vermek istemiyordu, o mutlu günü görmeden “kendine yeni bir entari bile yaptırmamaya” ahdetmişti.

Zübeyde anne'nin bağışıyla ilgili olarak düzenlenen, Darüşşafaka Cemiyeti Müzesi'nde bulunan ve bir kopyasını onurla sakladığım orijinal belge.

Bir sabah…

Salih'i kolundan yakaladı.

Salih Bozok.

Oğlunun taa Selanik'teki mahalleden çocukluk arkadaşıydı.

Oğlu ne zaman bir yere gitse, Trablus'a Sofya'ya, annesini hep Salih'e emanet ederdi. Bu yüzden ikinci oğlu gibiydi, oğlu gibi severdi.

Salih'i kolundan yakaladı…

“Bir miktar param var, ben öldükten sonra her sene ruhuma fatiha okunması için bağışlamak istiyorum” dedi.

Salih “derhal” cevabını verdi.

İlgili kişileri köşke çağırdı.

Büyük Taarruz'a neredeyse bir sene varken, henüz vatan diye bir toprağımızın kalıp kalmayacağı bile belli değilken, oturdular, şahitler eşliğinde bağış tutanağını yazdılar, imzaladılar.

Ankara Hükümeti Büyük Millet Meclisi Başkanı ve Anadolu Kuvayı Milliye Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Paşa hazretlerinin annesi Zübeyde ve halası Emine hanım ile Cemiyet-i Tedrisiye-i İslamiyye müdürü Cemil, Darüşşafaka müdürü Ali Kami ve hariciye nezareti Selanik başkonsolosluğu memurlarından Cemal beyin hazır bulunduğu bir ortamda, Zübeyde Hanım, her sene Ramazan ayının Kadir Gecesi'nde, Darüşşafaka öğrencileri tarafından okunacak Kuran-ı Kerim'in sevap ve mükafatının öncelikle Peygamberimiz Efendimizin mübarek ruhlarına, daha sonra Hazreti Peygamberimizin ailesine, gelmiş geçmiş bütün peygamberlere, dört büyük halifeye, hakk'a eren velilerle kadın erkek bütün müminlerin ve şehitlerin temiz ruhlarına ve Zübeyde Hanım'ın babası Feyzullah efendi ve annesi Ayşe hanım, ilk eşi Ali, sonraki eşi Ragıb, kardeşi Hüseyin efendi ile teyzesi Fatma, büyükannesi Emetullah, anneannesi Emine, kayınvalidesi Ayşe, görümcesi Hatice, Kerime, İsmet ve Naciye, manevi kızı Rabia hanım ile küçük oğulları Ömer ve Ahmet'in ruhlarına hediye edilmek şartıyla Allah rızası için 20.000 kuruş kağıt parayı malından vakfederek bağışlamış ve adı geçen tutar Cemiyet-i Tedrisiye-i İslamiyye yönetimi tarafından işletilerek elde edilecek gelirden öğrencilere bir kez mevsim meyvelerinden birinin dağıtılması kararına varılarak, adı geçen vakfın mütevelliliğini Darüşşafaka'nın müdürü kim ise onun yürüteceği, bildirilen 20.000 kuruş kağıt paranın Cemiyet-i Tedrisiye-i İslamiyye'nin makbuzu karşılığında tümüyle teslim edildiğini ve halen Darüşşafaka müdürü olan Ali Kami bey de belirtilen şartla birlikte adı geçen vakıf tevliyetini kabul etmiş ve bu durum Darüşşafaka ve Cemiyet-i Tedrisiye-i İslamiyye'nin vakıf defterlerine aynen kaydedilerek imzalanmış ve işbu belge Zübeyde Hanımefendi Hazretlerine verilmiştir.

29 Kasım 1921

Darüşşafaka müdürü: Ali Kami (mühür)

Mustafa Kemal Paşa'nın annesi: Zübeyde (mühür)

Evet…

Mustafa Kemal Atatürk'ün mübarek annesi Zübeyde hanım, elinde avucunda olan, sahip olduğu bütün parayı, Darüşşafaka'ya bağışladı.

Babasız büyüyen çocuk, bir ulusun kaderini değiştirdi.

Bu çocuğu büyüten anne, bütün maddi varlığını, babasız büyüyen çocuklara harcanmak üzere Darüşşafaka'ya bağışladı.

Bu anne tarafından büyütülen çocuk da, sahip olduğu bütün maddi varlığını, kaderini değiştirdiği ulusa bağışladı.

Bu ana oğul…

Maddiyat odaklı günümüz dünyasını yeniden düşünmemizi gerektiren, insan biriktiren, ibret verici, ilham verici bir döngüdür.

(Osmanlı'dan Cumhuriyet'e uzanan Darüşşafaka, şefkat yuvası anlamına geliyor.

Babası veya annesi hayatta olmayan, maddi durumu yetersiz, yetenekli çocuklarımıza “fırsat eşitliği” sağlıyor.

Ortaokul birinci sınıfta sınavla alıyor, lise mezuniyetine kadar tam burslu, yatılı, kolej seviyesinde eğitim veriyor.

Giyim, beslenme, sağlık, harçlık ihtiyaçlarını karşılıyor.

Yükseköğrenimde burs desteğini sürdürüyor.

Atatürk ilkelerine bağlı, evrensel değerleri benimseyen, kültürel donanımlı, vatana-millete karşı sorumluluğunun bilincinde, lider bireyler yetiştiriyor.

Kamplaşmadan, kutuplaşmadan bıkıp usandığımız şu dönemde bile, tüm renkleriyle, tüm ulusun “ortak paydası” olarak kalmayı başarıyor.)

(Kurucuları başta olmak üzere, 1863 yılından beri emeği geçen herkese yürekten teşekkür borçluyuz.)

Kurban Bayramı vesilesiyle dünyanın en büyük ailesine çağrıda bulunuyorum.

Babasız büyüyen bir çocuk sayesinde kaderi değişen ulusumuzu… Zübeyde anne'nin vasiyetini yerine getirmeye davet ediyorum.

Eğitimde fırsat eşitliğine katkı sağlamak için “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller” yetiştirmek için, çoban ateşi ruhuyla, Darüşşafaka'ya bağışta bulunmaya davet ediyorum.

(Darüşşafaka bünyesindeki çocuklarımızın et ihtiyacı, yıl boyunca yapılan adak bağışlarıyla zaten bol bol karşılanıyor, bu yüzden kurban kesimi yapılmıyor.

Onun yerine “bayram bağışı” bekleniyor.

Bayram bağışı için sembolik olarak 1.000 lira belirlenmiş.

Alt ve üst sınırı yok.

İsterseniz 100 lira bağışlayın, isterseniz 10 bin lira.

Dedim ya, herkes gücü oranında, dilediği miktarda.

İnternetten www.darussafaka.org adresine girin, gerisinin ne kadar kolay olduğunu göreceksiniz.)

Elbette annelerinin babalarının yerini doldurabilmemiz mümkün değil ama, hepimiz gücümüz ölçüsünde amca olabiliriz, teyze olabiliriz, hala, dayı, ağabey, abla olabiliriz.

Gelin lütfen, Kurban Bayramı için ayırdığınız bütçeyi Darüşşafaka'ya bağışlayın.

Hatta lütfen, çevrenizi haberdar edin, teşvik edin.

Ben mesela, Türkiye'nin en büyük hayırseverlerinden biri olan ama bu özelliğini kimseye duyurmamaya özen gösteren değerli ağabeyim Uğur Dündar'ı aradım.

Başta Vefa Lisesi olmak üzere, eğitimde fırsat eşitliğine katkı için düzenli olarak bağışta bulunur, burs verir, şehit çocuklarını okutur, bu bayram bağışını da çoktan yaptı.

Ama elbette beni kırmadı, hem Darüşşafaka'ya da bağışta bulunacak, hem çevresini yönlendirecek.

Değerli ağabeyim Müjdat Gezen'i aradım.

Bütün hayatını eğitimde fırsat eşitliğine adayan duayen sanatçımız -hayırişlerini duyurmaktan hoşlanmadığı için bana çok kızacak ama- bu seneki kurban bayramı bağışını, koronavirüs salgını nedeniyle işsiz kalan ve ekonomik açıdan büyük sıkıntı yaşayan Roman müzisyenlere yaptı.

Ama elbette beni kırmadı, hem Darüşşafaka'ya da bağışta bulunacak, hem çevresini yönlendirecek.

Gelin, insan biriktirelim.

Gelin, Atatürk'e lanet okuma nankörlüğünü gösterenlere karşı, fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştirmek için, Zübeyde anne'nin vasiyetini yerine getirelim.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları