Top
Yılmaz Özdil

Yılmaz Özdil

yozdil@hurriyet.com.tr

23/05/2019

226 milyon liralık uygulanmayan fikir!

Sülün Osman…
Dolandırıcılar kralıydı.

Galata Kulesi'ni sattı.
Galata Köprüsü'nü sattı.
Tramvayı sattı.
Vapurları sattı.
Beyazıt Kulesi'ni sattı.
Dolmabahçe Sarayı'nın önüne tezgah açar, Saat Kulesi'ne bakarak kol saatini ayarlayan ekip arkadaşlarından saati ayarlama ücreti alır, bunu gerçek zannedip özenen uyanıklara da saat kulesini satardı.
Taksim Meydanı'na paspas atar, paspasın başına tabureye oturur, yancı arkadaşlarından meydana giriş ücreti alır, günlük tahsilatı soran kurnazlara Taksim Meydanı'nın kullanım hakkını devrederdi.

Aziz Nesin, 1957 yılında “Kazan Töreni” isimli kitabını piyasaya çıkardı, bu kitapta “Sülün Osman Pırr” diye bir öykü vardı.
“Manevi şahsiyetim rencide oldu” diyerek Aziz Nesin hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu!

1961 yılında Galata Köprüsü'nü beşinci defa filan satarken enselendi, Sultanahmet Cezaevi'ne konuldu.
Koğuş arkadaşı olan Türkiye'nin ilk gangsteri, banka soyguncusu Necdet Elmas'la birlikte seminer düzenlediler, öbür mahkumlara “alınteri ile yaşamak” konulu konferans verdi iyi mi…
Sinekkaydı tıraş ve meşhur duglas bıyığıyla kürsüye çıktı, “arkadaşlar çok para kazandım ama sonu yok, görüyorsunuz buradayım, sizi temin ederim, polis korkusuyla yaşamaktansa, çıplak yaşamak çok daha iyidir, burada olmaktansa, dışarda kuru ekmekle yaşamak çok daha iyidir, ben tövbe ettim, devletimizden af bekliyoruz, afla çıkarsam kendime yeni bir hayat kuracağım” dedi.
Alkışladılar.
Af çıktı.
Çıkar çıkmaz gene Galata Köprüsü'nü sattı.

Yeşilçam'a ilham verdi.
1965 yılında Türker İnanoğlu'nun yönetmenliğini üstlendiği “Yankesicinin Aşkı” filminde, gerçekçi rol yapabilmesi için Sadri Alışık'a dolandırıcılık taktikleri öğretti, ders ücreti olarak 500 lira aldı. Sadri Alışık'ın filmdeki ismi Gülüm Osman'dı.

Dolandırıcılar kralıydı ama…
Aslında, dolandırıcı zihniyetindeki insanları dolandırıyordu.

Hampadan köşe dönmeyi vaadediyordu.
Çalışmadan, üretmeden zengin olma hayali kuranları tokatlıyordu.

Bir mahkeme ifadesinde aynen şunları söylemişti: “Benim dolandırdığım insanlar, aslında dolandırıcıydı. Bana yaklaşma sebepleri beni dolandırmaktı. Mesela, dükkanlar kapandıktan sonra kuyumcunun önüne gidiyorum, elimde sahte 10 tane bilezik var, etraftakilere karımın hasta olduğunu, acilen bilezikleri bozdurmam gerektiğini anlatıyorum, bilezikler bin lira, 300 liraya ihtiyacım var diyorum, para umurumda değil yeter ki karım ameliyat masasında kalmasın diyorum, beni dinleyenler sabahleyin kuyumcuya gelip bin liraya satacağını, aradaki 700 lirayı cebine indireceğini düşünüyor, 300 lirayı veriyor, ben ortadan kayboluyorum… Ben hayatım boyunca beni dolandırmaya kalkışmamış bir tek kişiyi bile dolandırmadım.”

Namussuz namusluydu.

Devletin parasına el uzatmazdı.
Yetim hakkına el uzatmazdı.

1983 seçimleri öncesinde Turgut Özal'la Necdet Calp arasında “köprüyü satarım sattırmam” tartışması yaşanıyordu.
Tam o dönemde, Türk Haberler Ajansı muhteşem bir gazetecilik yaptı, Sülün Osman'a “sen bu konuda ne diyorsun?” diye sordu.
Uzmanına sordular yani…
Neredeyse bütün gazetelere manşet olan tarihi röportajda, Sülün Osman, Boğaz köprüsünün önünde poz veriyor ve anlatıyordu:
“Köprü satmak benim işimdir, bu satışlar domates satmaya benzemez, köprü dediğin saf adama satılır, aptal adama satılır, millete satılmaz, milleti aptal yerine koyamayız, sokakta aptal bir kişiyi bulup aldatabilirsin ama, milleti aptal yerine koyamazsın!”

Evet…
Memleketin gelmiş geçmiş en ünlü dolandırıcısı böyle diyordu:
“Aptal birini aldatabilirsin ama, milleti aptal yerine koyamazsın.”

E şimdi bakıyoruz…
İstanbul büyükşehir belediye başkanı Ekrem İmamoğlu açıkladı:
“Son altı yılda, sadece bir müdürlükte, fikir projesi olarak hazırlanan ama uygulanmayan projelere 226 milyon lira harcanmış.”

Uygulanmayan ama 226 milyon lira ödenen fikir!

İnsan Sülün Osman'dan utanır birader…
“Aptal birini aldatabilirsin ama, milleti aptal yerine koyamazsın.”

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları