Top
Yılmaz Özdil

Yılmaz Özdil

yozdil@hurriyet.com.tr

17/01/2020

Selahattin Demirtaş’ın tiyatrosu…

Hakan Şükür kafasına ampul şapkası takıp, asrın liderimizle birlikte miting kürsülerine çıkıyordu, yetmez ama evet kampanyasını bizzat başlatmıştı, “ülkemizin, demokrasimizin geleceği için evet” diyordu.

Şu anda terörist olarak aranıyor, yurtdışına kaçmak zorunda kaldı, malına mülküne el koydular, ABD'de uber şoförlüğü yapıyor.

Nazlı Ilıcak, Akp'nin bir numaralı destekçisiydi, “tahakküm edici havadan kurtulmak için Ak parti'yi destekliyorum” diyordu.

Üç buçuk sene hapis yatırdılar.

Ahmet Altan, Tayyip Erdoğan hayranıydı, “zalim bir sistemin temeline şahmerdan gibi vurup, o temeli kıracak” diyordu.

“Doğal bir nezaketi, zarif bir saygısı var” diyordu.

“Bir şeyler değişiyor, ümitliyim, yazarları linç ettiren, hapislere attıran başbakanlardan, yazarlara saygı gösteren başbakana gelmek az şey değil” diyordu.

Şu anda hapiste.

Mehmet Altan, Akp sevdalısıydı, “Türkiye, Ak Parti eliyle muazzam bir dönüşüm yaşadı, Ak Parti, Kemalist cumhuriyeti demokratik hale getirdi, Türkiye süratle demokratikleşiyor, Kemalist anlayış bunu anlamak istemiyor, Ak Parti'nin ayağını çelmeliyor, ben körü körüne Ak Parti'yi savunmadım, Türkiye'yi dönüştürecek iradeye destek verdim, elbette statükonun yanında yeralacak değilim” diyordu.

İki sene yatırdılar, zor çıktı.

Şahin Alpay “bin kere evet diyorum” diyordu, “bireysel özgürlükler artacak, vesayetten kurtulacağız, demokrasi normalleşecek” diyordu.

İçeri attılar, 20 ay yatırdılar.

Ali Bulaç “hayır diyenler aslında darbeye evet demiş olurlar” diyordu, “Ak Parti, Avrupa Birliği reformlarında bugüne kadar hiçbir hükümetin gösteremediği performansı gösterdi” diyordu.

İçeri attılar, iki sene yatırdılar.

Hasan Cemal, Akp iktidarını “Türkiye için tarihi bir fırsat” olarak görüyordu, “hukukun üstünlüğünü sağlayacak parti” olarak görüyordu. Asrın liderimizle abi-kardeş gibiydi, asrın liderimiz “Hasan abi” diye hitap ediyordu.

İşten attılar, herhangi bir gazetede çalışmasına izin vermiyorlar.

Taha Akyol, Akp şakşakçısıydı, “evrensel demokrasi kriterlerine sahip parti” olarak yorumluyordu.

Boş süt şişesi gibi kapının önüne koydular.

Mümtazer Türköne, Akp sayesinde “statükoyu tarihin çöp sepetine atacağız” diyordu, Akp'ye karşı çıkanlara “darbeci” diyordu.

Üç buçuk senedir içerde yatıyor, 10 buçuk sene hapis verdiler.

Baskın Oran, Akp'nin akiliydi, göğsünde “yetmez ama evet” yazılı tişörtle geziyordu, “Tayyip Erdoğan demokrasi kahramanı” diyordu.

Şu anda televizyona çıkması bile yasak, yargılanıyor.

Murat Belge, Akp'nin akiliydi, Akp'yi savunmak için Atatürkçülere küfrediyordu, “merkezinde Kemalizm'in yeraldığı cephe, sırf duyduğu nefret nedeniyle Ak Parti'ye karşı çıkıyor” diyordu.

Şimdi aynı Murat Belge, “doğrusu ben kendimi kandırılmış hissediyorum, elim kırılsaydı da oy vermeseydim diyecek halim yok ama, bizim desteklediğimiz adam uydurma bir Tayyip Erdoğanmış, aklımızı kullanmıyorduk, konu mankeniydik” diyor.

Cengiz Çandar kayıtsız şartsız Akp destekçisiydi, “Türkiye'nin önü açılıyor” diyordu, Akp'yi “özgürlük paketi” olarak yorumluyordu.

Yurtdışına kaçmak zorunda kaldı.

Orhan Pamuk “Ak Parti Türkiye'yi çok iyi yönetiyor” diyordu.

“Nobel verilen terörist” damgası yedi.

Aydın Engin, Akp'ye bayılıyordu, “evet dedim, duraksamadan evet dedim, ülke demokrasisine çok yararlı olduğuna kanaat getirdim, hiçbir kuvvet beni evet demekten alıkoyamazdı” diyordu.

78 yaşında 7.5 sene hapis cezası aldı.

Can Dündar, “Lider portresi: Tayyip Erdoğan” belgeseli yapmıştı.

Tayyip Erdoğan tarafından “casus” ilan edildi.

Yurtdışına kaçmak zorunda kaldı.

Adalet Ağaoğlu, Akp'ye açık çek veriyordu, “atılan ve atılacak her adıma evet diyorum” diyordu.

Şimdi “evet dediğim için çok pişmanım, enayilik etmişim, bunlara kandığım için hâlâ başımı duvarlara vuruyorum” diyor.

Sezen Aksu, Akp'ye karşı çıkanları “iki cihanda lekeli” ilan ediyordu, alkışlanarak manşet yapılıyordu.

Sonra, Akp'nin işine gelmeyen laflar söyleyince, yandaş medyada infaz edildi, “kart serçe” manşeti atıldı.

Selahattin Demirtaş, hukukun üstünlüğünü savunup “hayır” demesi gerekiyorken, Akp'nin ekmeğine yağ sürmeyi tercih ediyordu.

“Evet ya da hayır çerçevesine sıkışmayarak, Türkiye'de başka umut var demek için, sandığa gitmiyoruz, boykot ediyoruz” diyordu.

Bunun karşılığında yandaş ekranda bağlama çaldırılıyor, türkü söyletiliyor, ambalajlanıyor, parlatılıyordu.

Şu anda o bahsettiği umudu bizzat gördüğünü tahmin ediyorum!

Üç buçuk senedir hapiste.

Akp'nin akiliyken Dolmabahçe sarayındaki açılım kahvaltılarında Akp'nin içişleri bakanı tarafından sırtı sıvazlanan Kadir İnanır'ın…

Şimdi, Selahattin Demirtaş'ın tiyatrosuna gittiği için Akp'nin içişleri bakanı tarafından linç edilmesi de, budur.

İbrettir.

Akp'yi şakşaklayıp, hak ettiği karşılığı almayan görülmedi bugüne kadar!

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları