Top
Yılmaz Özdil

Yılmaz Özdil

yozdil@hurriyet.com.tr

09/03/2019

Başına bela alma sanatı

Gizli deliliktir gazetecilik.
Normal insan işi değildir.

Kafa, kafa değildir çünkü.
Paratoner kafasıdır.
Tükürür gibi yağar iftiralar.
Hakaretler.
Tehditler.
Linçler.
Davalar.
Suç duyuruları.
Paratoner gibi kendine çeker bunların hepsini, gazeteci kafası…

Başına bela alma sanatıdır.

Zincirlikuyu'da cami avlusundayım mesela, bakıyorum musalla etrafına… Değerli ağabeyim Uğur Dündar orada, Rahmi Turan orada, Necati Doğru orada, Soner Yalçın, Saygı Öztürk, Ege Cansen, Can Ataklı, Ümit Zileli orada, boğuştukları sağlık sorunları nedeniyle gelemeyen Bekir Coşkun'la Emin Çölaşan'ın çiçeklerini görüyorum, Ertuğrul Özkök orada, Melih Aşık orada, Fatih Altaylı orada.

Topla bu isimlerin başına gelenleri…
Ne Çağlayan adliyesinin duruşma salonları yeter kardeşim, ne de Bakırköy ruh hastalıkları hastanesi.

Senelerdir, gönüllü olarak çekiyorlar bu çileyi.
Hiç şikayet etmeden, gönüllü olarak taşıyorlar memleketin derdini.
Akıllı işi mi?

Kadın meslektaşlarımı tenzih ediyorum…
Gazeteci eşi olmak, gazeteci olmaktan daha işkencelidir.
“Gazetenin yanında metres miyim acaba?” duygusuyla yaşar gazeteci eşleri… Karı-koca olarak yaşamamayı öğrenirler zamanla… Veya taa en başından bilmek zorundadırlar.
Arkadaş olur gazeteci, sevgili olur, koca olmaz, olamaz. Gazeteci sıkıntıdan sıkıntıya koşar, gazetecinin sıkıntısını da eşi taşır mecburen.
Ailesinde gazeteci olmayanlar bilmez, hakikaten Allah'ın cezası adamlardır gazeteciler, güler yüzlü nalettirler, nüfus kağıtları eskir, ruhları büyümez, profesyonel serseridirler, utanırlar, uslanmazlar.
Bu yüzden, benim bildiğim en zor meslektir, gazeteci eşi olmak… Okulu yoktur. Maceranın, tehlikenin bizatihi kendisidir. Çekilecek kahır değildir. Kayalara çarpa çarpa, fırtınalarda boğuşa boğuşa öğrenilir.

Gönüllü olduğumuzu inkar etmiyorum ama, aslında iki eli yakamızdadır bu mesleğin… Bırakmaz. Ne gece, ne gündüz… Yakamızı bırakmaz, nefes aldırmaz. Çocuğunun doğumuna yetişemeyen arkadaşlarım var. Kendi düğününe gecikeni biliyorum.
Sevgili kızım üniversiteyi bitireli dört sene oldu, 24 saat aralıksız onu düşünürüm, doğduğundan beri toplasan beş sene görmedim! Baba diye cep telefonundaki fotoğrafımı taşıyor.

Haber peşinde dünyanın en ücra köşelerine koşturan Ertuğrul Akbay, kendisine dünya güzeli iki torun veren oğlunun kaç senesini ıskaladı dersiniz… Burak'tan başka kim bilebilir?

Ve… Namuslu gazetecilik yaptığı için, gazeteci babasının cenazesine katılamayan, gazeteci babasının cenaze namazını, toprağa verilişini cep telefonundan izlemek zorunda kalan, musalla başında “hakkınızı helal ediyor musunuz?” sorusuna, cep telefonundan ağlaya ağlaya “helal olsun, helal olsun, helal olsun” diye tabuta haykıran gazeteci oğulu da… Meslek hayatımda ilk kez gördü gözlerim.

Yaşamın anlamını bilecek kadar ölüm gördüm, böylesini görmedim.

Dedim ya, paratoner kafasıdır.
İnsana dairdir ama…
İnsan işi değildir.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları