Top
Yekta Güngör Özden

Yekta Güngör Özden

yektagozden@sozcum.com

11/02/2019

Uğur Mumcu için

Aramızdan ayrılarak yeri doldurulmaz bir boşluk bırakan seçkin gazeteci Uğur MUMCU için yazılıp söylenen anlamlı ve güzel değerlendirmeler mutluluk veren içerikler taşımaktadır. Vefatından bir hafta önce Anayasa Mahkemesi'nde öğle yemeğinde konuğum olan, kendisi için yazdığım bir şiirle duygularımı açıkladığım Mumcu'ya ağabey-kardeş ilişkisini tersine çevirip yalanlarla karşıtlık savında bulunanlara gereken yanıtı yine SÖZCÜ sayfalarında vermiştim. Ağabeyi Ceyhan MUMCU da büyük bir dürüstlükle beni doğrulamıştı.
Bugün, onun eski bir arkadaşının yazısını köşeme alarak en iyi duygularla bir kez daha anıyorum:
“SON MEKTUP!
Sevgili Uğur'u, inançlı yüz binlerle ‘Ankara'nın taşına bak' ve ‘Yiğidim uzanmış yatıyor' ağıtları arasında ebedi uykusuna yatırdığımız günden bu yana 26 yıl geçmiş.
Sevgili Uğur, sadece benzersiz bir gazeteci değil, Atatürkçü düşüncenin, lâiklik ilkesinin, Cumhuriyet'in, demokrasinin yılmaz savunucusu ve takipçisi idi.
Gerçi şimdi o vazifesini yapmış, üstlendiği kutsal görevini yerine getirmiş bir aydın olarak ebedi uykusunda uyuyor.
Ama onu, ona en çok ihtiyaç duyduğumuz bir zamanda aramızdan alçakça aldılar.
Hem de en verimli, en üretken çağında.
Yazacağı, araştıracağı, gün ışığına çıkaracağı pek çok şeyi varken hiç acımadan, zalimce aramızdan aldılar.
Bitmek tükenmek bilmeyen enerjisi!
Olayları incelemekteki kıvrak zekâsı!
Hepsinden öte, insanı hayrette bırakan hafızası, sevgili Uğur'un hamurunu oluşturuyordu.
O, basın arenasının şövalyesiydi.
Kılıcı kalem, kalkanı ilim, seyircisi okuruydu.
Bazen ışıkların bazen mumların aydınlattığı fikir arenasında, şık, nükteli ve ince reveranslarla dolaştırdığı kılıcını daima hedefine saplardı. Arenadaki her mücadelesinde seyircisi onu ayakta alkışlardı.
Hiçbir zaman, karanlıklarda, gözlerden uzak, seyircisiz bir arenada kılıcını oynatmadı.
Uğur'un sınırsız bir namus anlayış vardı.
Ne kılıcını ne kalkanını sattı ne de seyircisini aldattı.
İspatlayabileceği her şeyi, her yerde, her şartta yılmadan savundu.
Dürüstlük abidesiydi.
Kendi gibi düşünmeyenlere ve karşıtlarına karşı daima saygılıydı.
İNSAN SEVGİSİ DOLU BİR YÜREĞİ VARDI.
Korkusuz bir Atatürkçü!
Sevgili bir aile babasıydı.
“Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunamaz”, tümcesi bu şövalyeye aittir.
Bu nedenle de kanıtlayamayacağı hiçbir şeyi iddia etmedi, iddia ettiklerini ise hep kanıtladı.
Bilir misiniz? Uğur uygarlığın temsilcisiydi.
Atatürkçülerin, basın ve hukuk adamlarının yüz akıydı.
Ölenle ve öldürülenle birlikte fikirleri de ölse ve öldürülse, bugün dünya hâlâ Orta Çağ karanlığı içinde kalırdı.
Oysa insanlık her gün ışığa, aydınlığa ve uygarlığa doğru, dünden daha hızlı koşuyor.
Ne yazık ki bu koşunun öncülerinden birisi 26 yıldır aramızda değil.
Mîsak-ı Milli'nin eşsiz savunucusu!
Kalpaksız Kuvay-ı Milliyeci!
Atatürkçü düşüncenin sakıncalı piyadesi!
İlkokul arkadaşım sevgili Uğur.
Seni her gün, dünden daha fazla özler ve arar olduk.
Yattığın yer ışıklarla dolsun.
Eriş Ülger
Ch. Dr. Y. Mimar/Müh.”

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları