Top
Yekta Güngör Özden

Yekta Güngör Özden

yektagozden@sozcum.com

06/08/2020

Hukukun egemenliği

Hukuksal düzenlemeler (Anayasa, yasa, tüzük, yönetmelik, yönerge, karar vd.) çatısı altında yaşadığımız devletin gücü, etkinliği ve başarısı uymakta ve uygulamakta olduğu kurallarla gerçekleşir. Hukuk, çağdaş devlet düzeninin kaynağı ve temelidir. “Hukuk devleti” nitelemesi bu yapının adıyla çağdaşlığın amaç olduğunun anlatımıdır. Her işlem ve uygulamanın hukuka uygunluğunun, hukukun gereklerine bağlılığın, geçerliğin ancak hukuksallıkla kanıtlanabileceğinin bu koşula bağlı olmasının sözüdür.

Anayasa' nın, yasama organında iktidar çoğunluğu, halk oylamasında iktidar açılımlarıyla, değiştirildiği bir ortamda, hukuksallık tartışması kaçınılmazdır. Üstelik belirgin olumsuzluklarıyla partizanlığı ve çağdışılığı yansıtan değişiklikler birer hukuk yıkımıdır. Ülkemizde günümüz iktidarının “Başkanlık sistemi”ne geçiş çabası, siyasal tarihimizin ve hukuksal yapımızın unutulması, güç bozulmaları anlattığı alandır.

Dünyanın en güzel anayasalarından biri olan 1961 Anayasası' nın Millî Birlik yönetiminin getirdiği 1982 Anayasası ile gölgelenmesinden sonra AKP ağırlıklı değişiklikler, geriye dönüşün somut belirtileriyle doludur. En yalın durum, andında TARAFSIZLIK sözü bulunan Cumhurbaşkanının bu sözün tam tersine bir siyasal partinin genel başkanlığını yüklenmesidir.

Ülkemizin bugün her şeyden çok gerçekçi yeni bir Anayasa'ya gereksinimi vardır. İyi yürümediği değişik alan ve konulardaki durumlarla belirgin olan başkanlığa son veren, parlamenter düzeni etkin ve saygın yerine getiren bir düzeni sağlayacak yapılanmadır.

Anayasa değişikliği sürecinde söylenecek çok söz, getirilecek birçok öneri olacaktır. Örneğin, Anayasa Mahkemesi üyelerinin çoğunluğu siyasal iktidar ağırlığıyla atanmamalıdır. Gerektiğinde kendilerini yargılayacak mahkemenin üyelerinin çoğunu iktidar atarsa adalet gölgeli, yanlı ve etkilenmiş olarak eleştirilir. Bir devlet yaşamında en sakıncalı olumsuzluklardan biri, hattâ en önceliklisi ve ağırı, adaletin tartışmalı olmasıdır. Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın yeni üyenin göreve başlamak için yapılan and içme töreninde yaptığı konuşmada aykırılıklar için verdiği oran ürkütücüdür, üzücüdür. Hukukun gözardı edilmesi, kötüye kullanılması, özetle hukuksuzluk, en büyük yoksunluk, en giderilmez yitik, en ağır cezadır.

Anayasa katında bir çelişki de kanımızca 104. maddenin (b)kesiminin 6.fıkrasındaki “Türkiye Büyük Millet Meclisi adına Türk Silâhlı Kuvvetlerinin Başkomutanlığını temsil etmek”  yetkisi verilen cumhurbaşkanının bir siyasal partinin lideri olmasıdır.

Hukukta “Aşağı yukarı, şöyle böyle, olsa da olmasa da” olmaz. Açıklık ve kapsam belirginliği asıldır. Hukuksuzluk ise karanlık ve yıkımdır. Danıştay' ın Ayasofya' ya ilişkin aykırılıklar ve yanlışlıklar içeren kararı RTE' ın beklenti sini okşamıştır ama unutulmaz bir yanlılık belgesi olarak kalacaktır.

İktidar yandaşlığının verdiği cesaretle olacak Atatürk'e saldırıdan çekinmeyen bürokratlarla yazarlar ve medya ilgilisi sarsaklar var. Diyanet İşleri'nin şimdiki başkanı “Atatürk'ü tarihe ihanet” le suçlayarak geçici de olsa taşıdığı sıfata ve bulunduğu kata yakışmayan bir savla karaladı. Ayasofya'nın cami olarak açılışında da Atatürk'ü lânetlemişti. Bu durum da ondan çok, onu yerinde tutmakla gerekeni yapmayanlar sorumludur. Suçlamalar ne insanlığa, ne akla, ne vicdana, ne yasal sıfata, ne de yurttaşlığa uyuyor. Hilâfet çağrılarını yüreklendiren tutumlar açıkça suçtur. Tersine savunmalar halk dilindeki “Zırva tevil götürmez”  (saçma sözler yorumlanarak anlamını değiştirmez) sözünü anımsatıyor.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları