Top
Ümit Zileli

Ümit Zileli

ümit zileli@korkusuz.com.tr

17/10/2019

Ermeni soykırımından Kürt soykırımına!..

Önemli bir tespitle başlayalım:

Batı, Türklerin Anadolu'yu, özellikle de İstanbul'u ele geçirmesini hiçbir zaman içine sindiremedi!..

Haçlı seferlerinden bu yana, yüzyıllar boyunca kafalarındaki en önemli sorun Türkleri geldikleri yere göndermek oldu!.. Yıllar önce sevgili Hasan Pulur'un “Olaylar ve İnsanlar” köşesinde okumuştum; Amerikalı bir tarihçi bir toplantı için geldiği İstanbul'da, yanında bir Amerikalı “Türk Uzmanı”, siz “ajan” da diyebilirsiniz(!) olduğu halde eski Galata Köprüsü üzerinde yürürken, gördüğü muhteşem manzara üzerine dayanamayarak yanındakine dönmüş ve şöyle demiş:

Ne kadar güzel bir şehir değil mi?..

Diğer Amerikalı derin bir iç geçirdikten sonra yanıt vermiş:

Yaa evet, bir de Türklerin olmasa!..

Batı, başta İstanbul olmak üzere Anadolu'yu Türklerden koparacak ilk büyük fırsatı Birinci Dünya Savaşı sonrasında yakaladı; Anadolu'nun birçok yeri ve tabii İstanbul işgal edildi… Aslında savaştan çok önce İngiltere ile Fransa arasında imzalanan gizli “Sykes-Picot” anlaşmasıyla hasta adam Osmanlı'nın toprakları paylaşılmış, Rusya'ya da pay verilmişti!.. Ancak 1917 Ekim Devrimi sonrası savaştan çekilen Bolşevik yönetimi, bu iğrenç paylaşımı dünyaya duyurmuştu!..

Yine de fark eden bir şey yoktu; nasıl olsa sırada Sevr Antlaşması vardı!..

Emperyalizmin iğrenç ithamı!..

Savaştan sonra  başta İngiltere olmak üzere, Anadolu'yu bir an önce yutmak ve Türkleri geldikleri yere def etmek isteyen İtilaf devletleri Ermeni kartını açtılar:

Türkler Ermenilere soykırım uygulamıştı!..

Soykırım diye üzerinde tepindikleri, Türk askerini arkadan vuran ve Doğu, Güneydoğu'daki Müslüman halkı katleden Ermeni mezalimini sonlandırmak isteyen İttihat Terakki hükümetinin Ermeni nüfusu o zamanlar Osmanlı Vilayeti olan Suriye'ye tehcir etme kararıydı!..

Kurdukları Taşnak ve Hınçak teşkilatlarıyla önce Rusların, ardından Fransızların yanında yer alan Ermeni militanlarının o bölgede Türk ve Müslüman nüfusu azaltmak amacıyla gerçekleştirdiği vahşet karşısında Talat Paşa başka bir çare bulamamıştı…

Tehcir sırasında hastalıklar, intikam için yapılan saldırılar gibi olumsuzluklar nedeniyle çok sayıda ölüm gerçekleştiği de doğruydu; ancak yapılan itham son derece iğrençti:

-Soykırım!..

Tutuklanan yüzlerce vatanseverin önemli bölümü Malta'ya götürülmüş, İstanbul'da kurulan Nemrut Mustafa Paşa Mahkemesi'nde Ermeni tanıkların ifadelerine dayanarak idam cezaları verilmişti, ancak ne o mahkemede ne de İngiltere'de açılan davalarda soykırım adına en ufak bir delil bulunamamıştı; ellerinde Osmanlı arşivi, İngiliz ve Amerikan arşivleri olmasına rağmen hem de!..

Kurtuluş Savaşı zaferi, ardından kurulan modern Türkiye Cumhuriyeti sayesinde bu iğrenç yalan uzun yıllar uykuya yatırıldı; ta ki, 1971'de ABD'nin Santa Barbara kentinde iki diplomatımızın bir Ermeni cani tarafından katledilmesine dek… Bu tarihten sonra Ermeni Diasporası ve diplomatlarımızı katleden ASALA terör örgütünün bir çok odak tarafından da desteklenen eylemleriyle “Ermeni soykırımı” masalı yeniden sahneye sürüldü!.. Bir çok ülke tarafından kabul gördü… Hatta Fransa'da “soykırım yoktur” demek suç olarak kabul edildi!..

Bu iğrenç yalan, aslında kendi elleri kan içinde olan sömürgeci sözde uygar Batı ülkeleri tarafından hâlâ tepe tepe kullanılıyor!..

Yüz yıl sonra bu kez Kürt soykırımı yalanı!..

Geçtiğimiz yıllar içinde Türkiye'ye karşı inanılmaz yalanlar üretildi…

Pontus soykırımı diye ortaya çıktılar, olmadı!.. Döndüler, Dersim soykırımı dediler, hatta Avrupa Parlamentosu'nda PKK'lılarla, Ermenilerle birlikte konferanslar bile düzenlediler, tutmadı!..

Sonunda, Türkiye'nin kendi sınırlarını, geleceğini korumak adına zorunlu olarak terör örgütlerine karşı yaptığı harekatı fırsat bilerek yeni bir soykırım masalına sarıldılar:

Türkiye Kürtlere soykırım uyguluyor!..

Yahu insanda biraz olsun utanma olur diyeceğim ama söz konusu emperyalizmin çıkarları olunca utanmanın, namusun, haysiyetin hiçbir anlamı kalmıyor; tıpkı işgal ettikleri ülkelerde kullandıkları “demokrasi, barış, insan hakları” sözcükleri gibi!..

Türkiye'nin başına ASALA terör örgütünün sahadan çekilmesinin hemen ardından 1984 Şemdinli-Eruh baskınlarıyla birlikte bela olan PKK terör örgütüyle mücadelenin üzerinden 35 yıl geçti… Türkler, bin yıllık kadim kardeşliğimiz olan Kürt yurttaşlarımızla en ufak bir çatışmaya bile kalkışmadılar; PKK ile Kürtleri asla özdeşleştirmediler, bu yönde birçok provokasyona, bu iktidarın ayrımcı tavırlarına, yanlışlarına rağmen…

Şimdi Amerika'dan pompalanmaya başlayan “soykırım yalanı” ABD seçimlerinin başkan adaylarının ağzından dünyaya servis ediliyor!.. Özellikle “Kürtler” denilerek, terörist sözcüğü asla kullanılmayarak “soykırım” ithamına gerekçe yaratılıyor!.. Biliyorum ki, Türkiye'ye bu aşağılık itham da yapışmayacaktır…

Bu asil ve kadim millet, bu şerefsizce yalanı da emperyalistlerin suratına çarpmayı becerecektir; yüzyıl önce olduğu gibi!..

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp