Top
Ümit Zileli

Ümit Zileli

ümit zileli@korkusuz.com.tr

02/02/2023

Yalandan kim ölmüş!

Çok samimi olarak söylüyorum: “Ben söylemiştim, haklı çıktım” demekten hiçbir zaman keyif almadım!..

Ancak, bu iktidar sürecinde o kadar çok haklı çıktığım oldu ki, ister istemez sizlerle paylaştım. Bugün başlığımız asgari ücret olduğu için bu konuda nasıl haklı çıktığımı anlatmam da farz oldu!

Hatırlarsınız, asgari ücret 2021 Aralık ayında yüzde 50 zam yapılarak 4 bin 253 liraya yükseltilmişti. Bazıları bayram yaptı, yandaş gazeteler “tarihte görülmemiş” şeklinde manşetler attı, halaylar çekildi falan…

Ülkenin aklı başında ekonomistleri ise “Böylesine hızlı fiyat artışları karşısında bu zam işe yaramaz” dediler. Ben de şöyle yazdım:

Asgari ücretliler maaşlarını Şubat başında alacak, yani, yeni ücret neredeyse bir buçuk ay sonra ellerine geçecek. Umarım, o ücret ellerine geçtiğinde verilen zam tamamen buharlaşmış olmaz!

Aynen öyle oldu maalesef; o kısacık sürede fiyatlar öylesine uçtu ki, Şubat ayı geldiğinde verilen zamdan eser kalmamıştı! Şikayetler, tepkiler çığ gibi büyümüştü ve iktidarın oyalama taktikleri artık hiçbir işe yaramıyordu…

Böylece ikinci perde açıldı!

Ara zam komedisi!

Millet açlıktan, yoksulluktan kırılıyordu…

Durumun farkına varan iktidar “ara zam” kararını açıkladı. Al takke-ver külah yapılan pazarlıklar sonucu, her defasında olduğu gibi zam oranını yine Cumhurbaşkanı açıkladı. Asgari ücret yüzde 30 artışla 5 bin 500 TL olmuştu.

Yandaş medya “köpürtme” vazifesini yine müthiş başlıklar atarak, TV’lerde “nasıl da büyük artış” naraları atarak yerine getirdi. Trol artıkları “heyoo” çığlıkları attı. Ciddi ekonomistler de bu kez “Çok az, işe yaramaz” dediler… Ben de şöyle yazdım:

Bu zam da bırakın yılbaşında yapılacak yeni zam zamanını, bu enflasyon ve fiyat artışı karşısında haftalar içinde erir gider…

Yine bilmiştim! Gerçekten de 5 bin 500 liralık ücrette güneş görmüş kar gibi eridi gitti… İnsanların açlık ve yoksulluk sınırı da görülmemiş boyutlara yükseldi tabii!

Böylece geldik 2022’nin sonlarına…

Yeni zam da açlık sınırının altında kaldı!

Öncelikle şunu iyi bilmeniz gerek…

Türkiye’de çalışanların neredeyse yarısı asgari ücrete talim ediyor! Geriye kalanların yarısından fazlası da genellikle asgari ücretin azıcık üzerinde maaşlar alıyor. Diğer bir deyişle durum şu:

Asgari ücret çoktan ülkenin ortalama maaşı konumuna yükselmiş vaziyette!

İktidar ve yandaşlarının durumu bu kez daha zordu; Seçimlere çok az kalmış ve halk burnundan solumaya başlamıştı… İşe yarayacak bir senaryo gerekiyordu…

Gazetelerde, TV’lerde açık artırma sezonu gündeme sokuldu. Bu defa verilecek zammın refah yaratacağı, insanların pek mutlu olacağına dair köşe yazıları, televizyon programları pompalanmaya başlandı.

Sonunda yine Cumhurbaşkanı nasıl büyük fedakarlıkta bulunduklarını anlattıktan sonra yeni asgari ücreti açıkladı:

8 bin 507 TL!

Aynı koro, aynı şarkıyı çığlık çığlığa söyle yarışına girişti; “İşte budur” dedi yanaşma bültenler mesela… Ekonomist kılıklı birtakım zevat, “Refah günleri çok yakın” çığırmasında bulundu örneğin.

AKP’li Cumhurbaşkanı; enflasyonun hızla düşeceğini, büyümenin alıp başını gideceğini, halkımızın güzel günlere çok yakın olacağını ilan etti… Uzman ekonomistler ise durumun umutsuz olduğunu dile getirdiler

Ben de aynı şeyleri yazmaktan çok sıkıldığım için bu kez katıldığım TV programlarında şöyle dedim:

Korkarım bu zammın akıbeti de zannımca geçen yılın akıbetine benzeyecek!

Ne yazık ki yine bilmiştim; Türk-İş, Ocak ayı sonunda, yeni maaşların asgari ücretlinin eline geçmesinden yalnızca bir gün önce dört kişilik bir ailenin açlık sınırını açıkladı:

8 bin 846 TL!

Bu ne demekti peki? Açlık sınırı yeni asgari ücreti 357 TL aşmış demekti! Yoksulluk sınırı ne olmuştu peki?

28 bin 875 TL!

Eh, açlık sınırının dahi gerisinde kalmış bulunan çalışanların yoksulluk sınırına hiç ulaşamayacağı da böylelikle kabak gibi ortaya çıkmıştı! Aslında başka ve de çok vahim bir sonuç da olanca çıplaklığı ile ortaya serilmişti:

Halkın ezici çoğunluğu hayatında hiç görmediği bir yoksulluğun pençesinde ezim ezim eziliyordu!

Bu yazımı 1 Şubat günü; erimiş, buharlaşmış maaşlarını alan çalışanları düşünerek ve de içim parçalanarak yazıyorum…

Hani ya halaylar, refah çığlıkları, “İşte budur” naraları? Pardon, göremiyor duyamıyorum!

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp