Top
23/01/2021

70’li yıllar!..

“70'li yılları iyi bilen birisiyim. O yıllarda hiç kimsenin can ve mal güvenliği yoktu. Türkiye aynı kaosun içine sokulabilir. Herkesin dikkatli olması lazım. Türkiye'nin gündemini çalıp toplumu başka bir yere götürmeyi hedefleyebilirler. Öyle amaçları da olabilir. O yıllara dönmek istemiyoruz. Huzur içinde birlikte yaşamak istiyoruz…”

★★★

Bu sözleri, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Gelecek Partili Selçuk Özdağ'ın sokakta uğradığı ölümcül saldırıdan sonra, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu'nu ziyaretinde yaptığı konuşmadan özetle alıntıladım.

Kılıçdaroğlu'nu dinlerken, o yılların acı anılarını hiç unutmayan bir yurttaş olarak içim sızladı, tüylerim ürperdi…

Hele şimdi anlatacağım iki olay var ki ne zaman hatırlasam gözlerim yaşarır, ağlamamak için kendimi zor tutarım.

★★★

İstanbul Üniversitesi'nde gazetecilik okuyorum.

Birbirinden değerli hocalarımızdan biri, Milliyet Gazetesi'nin efsanevi Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi…

Abdi Bey, derslerini hiç kaçırmadığımı ve en öne oturup, büyük ilgiyle dinlediğimi fark edince, bir teneffüste yanına çağırdı. Elini omzuma koyarak “Uğur, bu sınıftan üç gazeteci çıkacaksa biri mutlaka sen olacaksın” dedi. Çok şaşırmış ama çok da mutlu olmuştum. Onun bu heveslendirici sözleri üzerine derslere daha sıkı sarılıp geleceğe dönük olarak gazetecilik hayalleri kurmaya başladım…

★★★

Yıl 1970…

Yaklaşık bin kişi, TRT'nin açtığı radyo program yapımcılığı sınavına girdik. 30 adayın alınacağı sınavın sonuçlarını heyecanla beklerken, arkadaşlardan biri, kazananların listesinin Harbiye'deki İstanbul Radyoevi'nde açıklandığını haber verdi. Adeta uçar adımlarla oraya gittim. Kapısında 2 silahlı askerin beklediği tarihi binadan içeri girmek üzereyken heybetli, gür bıyıklı bir adam önümü kesip “Dur bakalım delikanlı! Böyle koşar adım nereye gidiyorsun” diye sordu.

Nefes nefese “Sınav sonuçlarını öğrenmeye” dedim.

Bu kez adımı sordu: “Uğur” dedim. “Uğur Dündar…”

Gülerek devam etti:

“Şimdi beni iyi dinle, sınavı kazandın!..”

Bunun üzerine içeriye doğru bir hamle yaptım. Yine omzumdan tutarak konuşmasını sürdürdü:

“Kazandığın gibi, kursu da başarıyla bitireceksin. Gelecekte çok başarılı, çok ünlü bir yayıncı olacaksın. İyi de para kazanacaksın. Ama bir şeyi asla unutmayacaksın!..”

Heyecandan konuşamıyordum. Sadece  “Ne?.. Neyi unutmamalıyım efendim” diyebildim.

Caddeden geçenlerin bile duyup radyoevine bakmalarına neden olan bir kahkaha patlattı.

“Komisyonum, komisyonumu vermeyi unutmayacaksın! Haydi bakalım şimdi gir içeriye ve sonuçları kendi gözünle gör!..”

★★★

Dedikleri doğruydu.

Sınavı kazananlardandım.

Oradaki görevlilere bu kişinin kim olduğunu sordum.

“Ümit Kaftancıoğlu” dediler. “Köy programları yapımcısı, yazar Ümit Kaftancıoğlu…”

★★★

Radyo programcılığı kursuna devam ederken, Ankara'ya, yeni başlayacak televizyon yayınları için İngiltere'den, BBC'den gelen hocaların yapımcı-yönetmen yetiştirdikleri kursa gönderildim.

O yıl başlayan meslek hayatımın sonrasını biliyorsunuz…

★★★

Bunları neden anlattığıma gelince;

Bana iki kişi gelecekte ne olacağımı söyledi.

Daha mesleğe başlamadan, geleceğimi bilerek hayatımda unutulmaz izler bırakan bu iki değerli insan, sadece sol görüşlü oldukları için, sokaklardan oluk oluk kanın aktığı 70'li yılların sonunda sağ-sol çatışmalarının kurbanı oldular…

İkisini de sevgi, saygı, özlem ve rahmetle anıyor, toplumuzun benzer acıları bir daha asla yaşamamasını diliyorum.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp