Top
22/07/2021

Halit Kıvanç…

5 Eylül 1972…

Münih Olimpiyat Oyunları nefes kesen yarışmalarla sürüyor.

Halit Kıvanç, Arman Talay, Güneş Tecelli, Altan Aşar, Güngör Sayarı ve Okan Uysaler gibi efsane isimlerin yar aldığı TRT ekibi, gecesini gündüzüne katarak Türk televizyon tarihinin ilk uluslararası televizyon yayınını gerçekleştiriyor.

Ekibin en genç üyesi olarak ben de yüzmede ABD'li Mark Sptiz ve Avustralyalı Shane Gould'un kırdıkları muhteşem rekorları anlatıyorum…

★★★

Ancak o sabah, Olimpiyat Köyü'ndeki lojmanımızda, tüm dünyayı şoke eden korkunç bir terör haberiyle uyanıyoruz.

El Fetih'in Kara Eylül fraksiyonuna bağlı 8 Filistinli teröristin, gece İsrailli sporcuların kaldıkları binayı basarak 2 atleti öldürdüklerini, 7 sporcuyla 2 antrenörü de rehin aldıklarını öğreniyoruz.

Gün boyu süren pazarlıklar sonuç vermiyor ve teröristler, rehinelerle birlikte kendilerini bekleyen uçağa binmek üzere, iki helikopterle havaalanına doğru hareket ediyorlar. Havaalanında teröristler ve rehineler boş uçağa binmek için ilerlerken, pusuda bekleyen keskin nişancı polisler ateşe başlıyor. Çatışmada 9 rehine, 5 saldırgan ve 1 Alman polis ölüyor. 3 saldırgan da yaralı olarak ele geçiriliyor.

★★★

Bu acı olay üzerine olimpiyat oyunlarına son verip vermeme konusunda büyük bir tartışma başlıyor. Bazı ülkelerin kafileleri Münih'ten ayrılıyor. Sonuçta Olimpiyat Komitesi, olimpik ruhun teröre teslim olmamasına ve oyunlara devam edilmesine karar veriyor.

Değerli ağabeyim, ustam, Halit Kıvanç'ın anlattığı, yer yer benim de küçük katkılarda bulunduğum anlamlı bir törenle oyunlar yeniden başlıyor.

Hıncahınç dolu Olimpiyat Stadyumu'ndaki törenin bir yerinde “Şimdi lütfen bir dakika sessizlik” anonsuyla tribünler sessizliğe bürünüyor. Halit ağabey bu suskunluğu gür sesiyle anlatmaya devam edince, gök gürültüsünü andıran bir uğultu kopuyor ve kızgın bakışlar bize çevriliyor. Öfkeli insanlar işaret parmaklarını dudaklarına götürerek “sus” işareti yapmaya başlayınca anonsun, anlatıcıları da kapsadığını ve herkesin susması gerektiğini  anlıyoruz!…

Neyse ki o anlar çabuk geçiyor ve olimpiyat coşkusu yeniden tribünlere hakim oluyor.

★★★

Yanlış hatırlamıyorsam TRT radyolarından da aktarılan yayından sonra Olimpiyat Köyü'ne dönerken Halit ağabey, “Yayıncılıkta en etkili ses efekti sessizliktir” diyerek hiç unutmayacağım, ders niteliğinde anekdotlar anlatıyor. “Örneğin” diyor, “ABD'de, çok popüler bir radyo yayınında yaklaşık bir dakika süreyle kesinti oluyor. Aslında kısa gibi gelen bu sürenin radyo dinleyenleri için geçmek bilmediğini ve onlarda ruhsal travmalara sebep olacağını gayet iyi bilen zeki ve yaratıcı sunucu, yayın başlar başlamaz şu anonsu yapıyor: Değerli dinleyenlerimiz, bu süreyi, sessiz sakal tıraşı yapan (…) marka elektrikli  tıraş makinesinin reklamına ayırdık!..”

Sonra da hafızama mıh gibi yerleşen, bir uyarıda bulunuyor:

“Yeri geldiğinde espri yapmak iyidir ama fazla zorlamamak gerekir. Zira espri peşinde koşanlar, çoğu kez gülünecek duruma düşerler!..”

★★★

Halit ağabeye göre; bizim meslekte başarının yüzde 80'i üretim enerjisine ve çalışkanlığa dayanır. O nedenle maç anlatacağı günden önce kampa girer, futbolcular hakkında bilgiler ve istatistikler çıkarır, kimsenin bilmediği yanlarını öğrenir, ağır yemekler yemez, ağzına alkol koymaz, erkenden yatar, kısacası tam bir sporcu disiplini içinde hazırlanır. Yapacağı esprileri bile bir kenara not eder.

Kısacası o, sonuna kadar hak edilmiş şöhretin adıdır.

★★★

Onun bu yönlerini iyi bilen kadim dostum, büyük mizah ustası Müjdat Gezen'in, kendisine yaptığı bir şaka var ki, burada anlatmadan geçemeyeceğim:

“Yetmişli yıllarda İzmir Fuarı'nda çalışıyorum. O zamanın ünlü oteli Büyük Efes'te kalıyorum. Bir gün otele Halit Kıvanç geldi. Eline doğduğum ağabeyimdir. Milli futbol maçını anlatacakmış. Sarıldık, öpüştük. ‘Müjdat'cığım böyle büyük maçları anlatmadan önce kamp yaparım' dedi. ‘Erkenden yatacağım, resepsiyona da tembih edeceğim. Santrale haber versinler. Beni kimse uyandırmasın!..'

Delilik zamanlarımız. Keşke bunu bana söylemeseydi! Halit ağabeyi sevmeyen yoktur. Otelde kapı kapı dolaşıp, ricada bulundum: ‘Halit ağabeyin morali çok bozuk. 701 numaralı odada kalıyor. Ne olur sık sık arayıp ona moral verin' dedim. Otelde kalanlar da sözü geçen insanlar: Sadri Alışık, Ekrem Bora, Yusuf Sezgin ve daha kim varsa… Santral bazılarına telefonu bağlıyor, bazılarına da bağlamıyor. Bağlamadıkları Halit ağabeyin kapısını çalıp: ‘Ağabeyciğim moralini yüksek tut, çok iyisin maşallah deyip' teselli ediyorlar. Halit ağabey sabaha kadar uyku uyuyamıyor.

Ertesi gün milli maçı anlatmaya gitti. Çok da güzel anlattı. Rakip takımı da yendik. Geldi otelde beni buldu: ‘Sen yaptın değil mi?' dedi. Ben gayet soğukkanlı olarak: ‘Nasıl ben yaparım ağabey, takım çok güzel oynadı da yendik!..' dedim.”

★★★

Büyük ustam,

Senin ve Bülbin ablamın ellerinden öper, sağlık ve mutluluk içinde bir bayram geçirmenizi dilerim.

Sen çok yaşa… Çünkü senden öğreneceğimiz daha çok şey var!..

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp