Top
14/05/2020

Çatışma!..

Son günlerde iç çatışma kışkırtıcıları iyice azdılar.

Halkın bir bölümünü diğerine kin ve nefret duygularıyla saldırtmak için adeta birbirleriyle yarışırcasına videolar doldurarak sosyal medyada paylaşan bu provokatörler, demek ki bir ülkenin iç savaş yaşamasının, nasıl bir felaket olduğunu bilmiyorlar.

O halde anlatayım:

★★★

Güneş Gazetesi'nde çalışırken, 1982 yılında Ekvator çevresinde tam bir tur atarak “Dünyayı Saran Sancılı Kuşak” başlıklı dizi için birçok ülkede röportajlar yaptım.

Bunlardan biri de Orta Amerika ülkesi El Salvador'du.

İç savaşın tüm dehşetiyle yaşandığı ülke, adeta kan gölüne dönmüştü.

Silahlı FMLN (Farabundo Morti Ulusal Kurtuluş Cephesi) örgütü, yargısız infazlar yapan Amerikancı faşist yönetime karşı savaşıyordu.

Her taraftan feryatlar yükseliyor, anaların gözyaşları adeta sel oluyordu.

Birkaç gün önce 4 Hollandalı gazeteci, kim vurduya getirilip öldürülmüşlerdi.

Bir yıl önce de Amerikancı iktidar güçleri, El Mozete kasabasında, yarısı çocuk olan 1000 sol görüşlü kişiyi topluca katletmişti.

★★★

Kaldığım süre içinde, yabancı gazetecilerle birlikte, hem iktidardaki faşist partinin basın toplantılarını izledim, hem de FMLN Örgütü'nün liderlerinden biriyle röportaj yaptım… Böylece yaşananlara tarafsız bir gözle bakabilmeye çalıştım.

Ölüm tehlikeleriyle dolu bir serüvenin ardından dağ başında görüştüğümüz örgüt mensubu, “Silahları sosyalist ülkelerden mi sağlıyorsunuz?” sorusu karşısında Başkent San Salvador'dan bile duyulabilecek bir kahkaha patlatmış, uzun uzun güldükten sonra, şu çarpıcı cevabı vermişti:

“Elinizdeki dolarları gösterin, dünyanın her tarafından satılık silahların size doğru uzatıldığını göreceksiniz! En başta da en yakınımızdaki ABD'den… Yeter ki iç savaş sürsün, yeter ki onlar silah satsın!..''

★★★

ABD'nin arka bahçesinde sol bir yönetim istememesi nedeniyle çıkan iç savaşta, 6.5 milyon nüfusu olan bu küçücük Orta Amerika ülkesinde kaç kişi hayatını kaybetti biliyor musunuz?

Yaklaşık 75 bin…

Peki sonuçta ne oldu?

1992'de barış sağlandı!..

Ve 2009'da ilk kez, Filistinli lidere sahip bir sol parti iktidar oldu!..

Aradan 20 yıl geçtikten sonra da devlet, Mozete katliamı nedeniyle halkından resmen özür diledi…

★★★

Halen çete savaşlarının sürüp gittiği talihsiz topraklarda geçirdiğim kabus gibi günlerden biriydi.

Haber çalışmasından başkent San Salvador'a dönerken, isyancıların hakim olduğu çok tehlikeli bir bölgede, kiralık aracımızın lastiği patladı.

Salvadorlu sürücü aceleyle yedek lastiği taktı ve yeniden yola koyulduk.

Aksilik bu ya çok geçmeden o da gümledi!..

Güneşin San Salvador'u kuşatan tepelere alevli kızıllıklar saçarak batmak üzere olduğunu gören sürücü telaşa kapılmıştı.

“Ben gidip lastiği tamir ettirmeye çalışacağım. Ama gelene kadar yolda yapayalnız durmanızı istemem. Otostop yapıp karanlık çökmeden şehre dönmenizi tavsiye ederim. Dikkat çekmemeye çalışın ve başınızın çaresine bakın” dedi!..

★★★

Ne kadar şanslıymışım ki, arabadan inip yola adımımı atar atmaz, bir kamyonet önümde “zınk” diye duruverdi.

Hemen kapıyı açıp, şoförün yanındaki koltuğa atladım.

Ama o da ne?

Sürücünün kucağında bir Kalaşnikof silah, oturduğum yerin ön tarafında da tepeleme mermi dolu bir çuval durmuyor mu?..

Kendimi aşağıya atmaya hazırlanırken, direksiyondaki adam kolumdan tuttu ve İngilizce; “Korkmayın, terörist değil subayım!” dedi.

Sonra da tişörtünü yukarıya doğru çekip, ameliyat izleriyle adeta haritaya dönmüş göğsünü gösterdi.

İsyancılar askerleriyle birlikte pusuya düşürüp otomatik silahlarla taramışlar. Onu da öldü sanıp bırakmışlar. Başkentte bir garnizona mermi götürüyormuş. Gazeteci olduğumu, iç savaşı konu alan bir röportaj için geldiğimi öğrenince daha da ilgilenmeye başladı.

“Sizi otelinize bırakayım” dedikten sonra, hafızama adeta mıh gibi yerleşen bir tespitte bulundu:

“Bugün günlerden cumartesi, tatil ve eğlence günü… Bizim ülkemiz eskiden çok eğlenceliydi. Eğer bu savaş olmasaydı bu akşam sizi, ailem ve arkadaşlarımla birlikte ağırlamaktan büyük mutluluk duyardım. Ama neylersiniz ki iç savaş bize her şeyi unutturdu. Dostluğu, arkadaşlığı, eğlenmeyi, hatta sevmeyi bile…”

★★★

Demem o ki, iç savaş bir ülkenin başına gelebilecek en büyük felakettir.

O nedenle eğer bir gün, yalnız ve güzel ülkemizde çatışma çığırtkanlığı yapan provokatörlerden birine rastlarsanız, sakın tahriklerine kapılıp ona laf söylemeye kalkmayın, korkunç amacına hizmet etmeyin!..

Çok zorlanırsanız “zavallı meczup” dercesine acıyarak bakın, yeter!..

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp