Top
25/03/2019

Atatürk’ten insanlık ve barış dersi

“İnsan, mensup olduğu milletin varlığını ve mutluluğunu düşündüğü kadar bütün dünya milletlerinin huzur ve refahını düşünmeli…” (Atatürk, 17 Mart 1937)

Yeni Zelanda'da iki camiye yapılan dinci, ırkçı saldırı sonrasında, AKP'li Cumhurbaşkanı R. T. Erdoğan –Çanakkale Savaşı anma töreni konuşmasında- şöyle dedi: İstanbul'u Konstantinopol yapamayacaksınız. Dedeleriniz geldiler, burada olduğumuzu gördüler, kimi ayakta kimi tabutta geri döndüler. Aynı niyetle gelecekseniz sizi de bekleriz. Sizleri de dedeleriniz gibi uğurlayacağımızdan hiç şüpheniz olmasın...”

Erdoğan'ın bu ağır sözleri Avustralya'da ve Yeni Zelanda'da tepki çekti. Avustralya Başbakanı Scott Morrison, “Atatürk, ülkesini modern ve kucaklayıcı bir ulusa dönüştürmek istiyordu” diyerek Erdoğan'ın sözlerinin “bu ruhla bağdaşmadığını” söyledi.

Atatürk'ün “modern ve kucaklayıcı bir ulus” yaratmak istediği doğru, ancak eksik… Atatürk, çok daha fazlasını istiyordu; “yurtta barış, dünyada barış” diyordu. Dünyada bir “uyum ve iş birliği çağının” açılması gerektiğinden
söz ediyordu.

ATATÜRK'ÜN BARIŞ FORMÜLÜ

Atatürk, gerçek barış için her şeyden önce -tıpkı kendisinin yaptığı gibi- emperyalizme karşı tam bağımsızlık mücadelesi vermek gerektiğini düşünüyordu. Onun için “barış” demek, her şeyden önce “tam bağımsızlık” demekti. Çünkü emperyalizmin ve sömürünün olduğu yerde gerçek barışın olmayacağını görüyordu.

31 Ocak 1923'te İzmir'de halka şöyle demişti: “Biz barış istiyoruz dediğimiz zaman ‘tam bağımsızlık' istiyoruz dediğimizi herkesin bilmesi lazımdır. Barışın anlamı budur. Bunu istemeye hakkımız ve gücümüz vardır. On sene, yirmi sene sonra aşağı görülerek ölmektense şimdiden şeref ve haysiyetle ölmeyi üstün tutarız.” (1)

Atatürk, emperyalizmi yenmeden yapılacak bir barışın, gerçek barış getirmeyeceğini çok iyi biliyordu. Bu nedenle Milli Mücadele yıllarında tam bağımsızlığı sağlamayan sözde-sahte barış tekliflerini hep reddetti. Örneğin “Sevr”, o sözde-sahte barış tekliflerinden biriydi. Atatürk, Milli Mücadele'yi kazandıktan sonra barış masasına oturdu. Kalıcı barışı kurdu. Lozan Barış Antlaşması'yla –bugün için- 96 yıllık kesintisiz bir barış ortamı sağlandı.

Atatürk, eninde sonunda “mazlumların zalimleri yeneceğini” ve işte o zaman dünya barışının sağlanacağını düşünüyordu. 1921'de aynen şöyle demişti: “Bütün mazlum milletler zalimleri mahv ve perişan edecektir. O zaman dünya yüzünden zalim ve mazlum kelimeleri kalkacak, insanlık kendisine yakışan bir toplumsal hale mazhar olacaktır.”

Atatürk 1921-1938 arasında 56 bağımsız ülkenin başına geçen 115 devlet başkanının tamamıyla temas kurdu. (Fotoğrafta,
Atatürk İran Şah'ıyla birlikte, 1934.)

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp