Top
Saygı öztürk

Saygı öztürk

saygi@sozcum.com

22/01/2019

Sözümüz söz…

Geçen cuma günü gazetemizin Genel Yayın Yönetmeni Metin Yılmaz, yazarlarımız Emin Çölaşan, Necati Doğru, İnternet Yayın Yönetmeni Mustafa Çetin, İnternet Haber Müdürü Yücel Arı adliyedeydi. Adliyelere yolumuz sık düşer ama bu kez gidişimiz gerçekten içimizi acıtıyordu. Çünkü, iddia konusu “Fetullahçı Terör Örgütü'ne üye olmamakla birlikte yardımcı olmak” suçlamasıydı.

İşte böyle bir iddia ile suçlanan yılların yazarı Emin Çölaşan ağabeyimizle birlikte saat 09.30'da Ankara Adliyesi'ndeydik. Ankara Adliyesi'nde uzun süredir devam eden tamirat-tadilatlar tamamlanmış. Ama mevcut adliye artık yetmediği için ayrı yerlerde bulunan adliye ek binaları var. MİT'in Yenimahalle'de bulunan kampusu adliyeye devredilecek ve yakın bir gelecekte yeni adliye binasının yapımına başlanacak.

EVET BUNLAR YOK AMA…

Yüzbinlerce insanın telefonunun yasadışı bir biçimde dinlendiği ortaya çıkarılmıştı. Bugün, bildiğim kadarıyla usulsüz dinleme yok, kumpas yok, sahte delil yok, bunlar tamam. Adalet konusunda umut verici bu gelişmeler olurken, bir de bakıyorsunuz kendisini savcı, hakim yerine koyan gazeteciler çıktı. Kimin tutuklanacağına sanki onlar karar veriyormuş gibi bir izlenim yaratıyorlar.

Bu tür kişiler kendilerini bir bakanın, Cumhuriyet başsavcısının, soruşturmayı yürüten Cumhuriyet savcısının en yakınındaki isimler gibi gösterebiliyor. Bu durum yargıya gölge düşürse, isimleri kullananların bugün belki hoşuna gitse de aslında en büyük zararı onlara veriyor. Dün farklı, bugün farklı konuşanlar, yazanlar, inanın iktidar değiştiğinde bugün yanında olduğunu göstermeye çalıştıkları kişilerin aleyhine dönerler. Bunun sayısız örnekleri var.

BİLİRKİŞİ İLE BAŞLIYOR

Özellikle 2007-2013 döneminde yargı, belli bir amacın aracı olarak kullanıldı. O dönemi yazılarıyla, konuşmalarıyla alkışlayanlar, destekleyenler bugün farklı bir yüzle sahnede. Yapılan şuydu: Poliste hazırlanan, savcıda olgunlaştırılan, bilirkişide yoğunlaştırılan, mahkemede hükümlendirilen, Yargıtay'da taçlandırılan kararlar çıkıyordu. O gün kumpasların içinde olduğu öne sürülenler, şimdi yargıda hesap veriyor.

Günümüzde konunun uzmanı olmayan bilirkişiler yüzünden sıkıntılar başlıyor. İşte SÖZCÜ soruşturması da iftiralarla başlamıştı. Başka gazetelerde, televizyonlarda yayımlanan haberler suç sayılmazken, gazetemizde yayımlanan manşetler, buna bağlı yorumlar suç olarak gösterildi.

EN AĞIR SUÇLAMA

Gazetemizin sahibi Burak Akbay'ın gazetecilikten başka bir işi olmadığını bütün basın dünyası bilir. Diğer gazete sahiplerinin gazetecilik dışında işleri olduğu için özgür bir biçimde gazetecilik yaptığı söylenemez. Gazete tirajlarının her geçen gün azalması da işte bunun bir sonucudur. Daha bir gün olsun Burak Akbay'ın, “Şunu yazın, şunu yazmayın, şunun üzerine gidin, bunun üzerine gitmeyin” demediğinin hepimiz tanığıyız.

Bugün, gazeteciler üzerinde en büyük baskı, kendilerini bakanın, savcının en yakınında göstermeye çalışanlardan geliyor. Bir yazı yazarken, “Acaba bu yazının altında ne ararlar, nasıl bir saldırıyla karşı karşıya kalırım”ı düşünüyor, açıkçası kendi kendinize sansür uyguluyorsunuz. Emin Çölaşan, Necati Doğru 40 yıldır köşe yazıyor. Metin Yılmaz yalnız SÖZCÜ'de değil, değişik gazetelerde de daha önce Genel Yayın Yönetmenliği yaptı. Mustafa Çetin ve Yücel Arı da yılların yöneticileri. Bugüne kadar hangi örgüte yardımcı olmuşlar da yıllardır mücadele ettikleri FETÖ'ye yardımcı olsunlar? En ağrımıza giden de böyle bir suçlama oluyor. Adaletin gecikmeden yerini bulmasını diliyoruz

DÜN DE BUGÜN DE YARIN DA…

Şimdi birileri hükümeti eleştiren yazı yazılmaması, konuşulmaması için baskı kuruyor. Yazarsanız,

konuşursanız isimlerini verdikleri savcılar tarafından gece gündüz çalışılıp hakkınızda iddianame hazırlanacağı dile getiriliyor. Gazeteci, 10 yıl, 15 yıl önceki yazdıklarından dolayı da suçlanır duruma getiriliyor. Oysa, eğer yazılarınızda, konuşmalarınızda suç varsa, zaten Cumhuriyet savcıları bu konuda işlem yapıyor. Şimdi her yazıya terör örgütüne bilerek, isteyerek yardım nitelemesi yapılması “Yazmayın, konuşmayın” anlamına da gelir. O zaman hani basın özgürlüğü?

SÖZCÜ'nün yargı önündeki yazar ve yöneticileri dün neyse, bugün de yarın da hep aynı yerdedir. Bizim yerimiz, yurdumuz, yolumuz, çizgimiz hiç değişmedi, değişmeyecek de… Sözümüz söz…

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp