Top
14/08/2020

Kadın cinayetleri Türkiye’nin yüz karası!

AKP'li bir kadın, Meclis Grup Başkanvekili Özlem Zengin, kadınlar hakkında söylediği sözlerle hepimizi güldürmüştü…

Bu hanım Ay'da yaşıyor, Türkiye'ye uzaydan bakıyordu sanki…

Şöyle demişti:

“Ülkede Ak Parti gelene kadar ‘kadın' kelimesinin adı yoktu. Şimdi var. Kim geçirdi kadının mağduriyetlerini? Ak Parti iktidarı geçirdi…”

İnsan atar da biraz ufak atar… Civcivler yesin diye…

Kadının adını var ettiği iddia edilen iktidar partisi şimdi, kadını şiddetten korumayı ve aile içi şiddeti önlemeyi amaçlayan “Uluslararası İstanbul Sözleşmesi”nden çark etmeye çalışıyor.

Sanırım AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin Hanım da “İstanbul Sözleşmesi”ne karşı… Oysa bu sözleşmeden çıkmak, kadına şiddeti onaylamak anlamına geliyor. Özlem Zengin bunun farkında değil mi?

★★★

Kadına şiddet, yani vahşet insanlığın yüz karasıdır.

Ne yazık ki, Türkiye'ye de bu kara leke sürülmüş, ulusça utancımız olmuştur.

İçinde bulunduğumuz 2020 yılında cinayete kurban giden kadınların sayısı kabardıkça kabarıyor. Ocak-şubat-mart aylarında öldürülen kadınların sayısı toplam 80 dolayındaydı… Cinayetler hız kesmedi ve…

Mart ayında 21 kadın öldürüldü.

Nisan ayında 20 kadın cinayete kurban gitti.

Mayıs ayında 21 kadın vahşetin kurbanı oldu.

Haziran ayında 27 kadın hunharca öldürüldü.

Temmuz ayında öldürülen kadın sayısı 31 oldu.

Temmuzdaki kurbanların 16'sı evde, 7'si sokak ortasında, 1 kadın gölde, 1 kadın ormanda, 1 kadın sulama kanalında, 1 kadın da piknik alanında katledildi.

Son beş ayda şüpheli bir şekilde ölü bulunan kadınların sayısı ise 76 civarında…

★★★

“Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu”nun verilerine göre cinayetler hız kesmiyor ve katiller koronavirüs gibi can almaya devam ediyor.

İçinde bulunduğumuz ağustos ayında öldürülen ve öldürülecek olan kadınların sayısının daha fazla olacağı kesin… AKP gelene kadar kadının adı yoktu ha, öyle mi?

★★★

AKP iktidarı, kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddetin önlenmesini amaçlayan, hukuki bağlayıcılığı olan ilk uluslararası belge niteliğindeki Avrupa Konseyi Sözleşmesi'ne öncülük yapmış ve Türkiye sözleşmeyi imzalayan ilk ülke olmuştu.

Şimdi AKP tabanı ve kadını ikinci sınıf insan olarak gören dinci grupların baskısı yönetimi kara kara düşündürüyor.

46 ülkenin imzaladığı İstanbul Sözleşmesi'nden çıkmak isteyen AKP'liler “Kadın dövülebilir, hatta öldürülebilir!” diye mi düşünüyorlar?

“AK Parti gelinceye kadar kadının adı yoktu!” diyen politikacı hanım bunun cevabını verebilir mi?

TEBESSÜM

“Çokbilmiş” cahiller!

Televizyonlarda her gece açık oturumlar var… Çoğu saçma, abuk sabuk, bilgisiz insanların oluşturduğu programlar…

Çokbilmiş kişiler konuşuyor da konuşuyor…

Aslında bir şey bildikleri yok tabii ki… Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmuşlar, akılları sıra olayları yorumluyorlar!

★★★

Televizyonlarda ahkâm kesenler gibi çokbilmiş kişilerden oluşan bir heyet köyün muhtarına varmış, dertlerini anlatmışlar:

“Muhtar, biz Türk köylüsünün günlük yaşamını incelemek, yerinde görmek ve bu yaşamdan sonuçlar çıkarıp, mikro ve makro düzeyde sosyo-ekonomik ve sosyo-politik bir yaklaşımla çözüme varmak istiyoruz.”

Muhtar dinlemiş ama pek bir şey anlamamış:

“Beyler, her halde iyi bir şey yapacaksınız ama şunu açıkça bir söylesenize…”

Onlar tekrar anlatmış, nihayet anlaşmışlar. Muhtar elini dizine vurmuş:

“Anladım, anladım. Siz bizimkilerden birinin evinde kalıp ne yediklerini, ne içtiklerini, neyle geçindiklerini öğrenmek istiyorsunuz. Tamam, tamam…”

Çağırmış “Fukara Rüstem”i…

“Rüstem oğlum, aha bu şehirliler senin evde kalacaklar. Onları ağırla, ne sorarlarsa da anlat.”

Heyet “Fukara Rüstem”in evine gitmiş. Kapıdan içeri girer girmez ilk dikkatlerini çeken soba olmuş…

“Fukara Rüstem” sobayı yere değil de taştan yaptığı bir setin üzerine oturtmuş. Kaideye oturtulmuş heykel gibi…

Sobanın bu durumu hepsinin garibine gitmiş.

Acaba bu adam, sobayı niçin yerden bir metre yukarıya koymuş?

Başlamışlar düşünüp, imal-i fikir eylemeye…

Biri “Kalori sorunu” demiş…

“Soba yerden yukarıda olunca daha iyi kalori verip, daha iyi ısıtır.”

Öbürü lafı değiştirip, bir başka türlü söylemiş:

“Şu köylü hepimize örnek olmalı… Sobayı yukarı koymasının amacı enerji tasarrufu… Soba yüksekte yanınca bütün ısı odanın her tarafına yayılıyor. Böylece az odunla çok sıcaklık elde ediliyor. Kendini kutlayıp, durumu Enerji Bakanlığı'na bildirmeyi düşünüyorum. Örnek ve ilginç bir yöntem…”

Üçüncüsü ikisine de itiraz etmiş:

“Sizin görüşlerinize katılmıyorum. Köylünün, sobayı yukarı koymasının nedeni sağlık açısından… Soba yerde yanarsa ısı alttan gelir. İnsanın ayakları filan ısınır ama göğsü, sırtı donar. Onun için sobayı yukarıya koymuş…”

★★★

Üçü de uzun uzun sobanın durumunu konuşmuşlar ama bir sonuca varamamışlar. Köylü Fukara Rüstem de bir köşeye çekilmiş, hem onları dinler, hem de “Allah Allah… Alllah Allah!” diye başını sallar dururmuş…

Sonunda heyet, sobanın durumunu köylüye sormayı akıl etmiş:

“Gel bakalım buraya yahu!” demişler. “Sen bu sobayı neden yukarıya koydun?”

Fukara Rüstem boynunu bükmüş:

“Siz de bir saattir bunu konuşup duruyorsunuz, değil mi?”

“Evet ya, bir saattir tartışıyoruz!”

“Beyim günah değil mi çenenize? Bana sorsanıza… Soba borusu yetmedi, kısa geldi de onun için sobayı altına taş koyup yükselttim!”

GÜNÜN SÖZÜ

Kehanet saçmadır! Evrende hiçbir güç, sonradan olacak olayları önceden göremez!

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp