Top
Pınar Turan

Pınar Turan

pinnartu@yahoo.com

23/07/2020

Sanal âlemde sanal yaz

Zaman makinası icat olsa, MS 100 yılında yaşayan birini alıp 1500'lere götürüp bıraksan çok bir şey fark etmez, en fazla köyden indim şehre kıvamında, kısa sürede uyum sağlar.

Oysa sadece 100, 150 yıl önce yaşayan birini alıp günümüze koysak, aklı uçar herhalde.

Düşünüyorum da ben liseye giderken cep telefonu ve internet yoktu hayatımızda.

Bilgisayarı bilimkurgu filmlerinde görüyorduk ve ancak bilim insanları kullanabiliyordu.

Yeni nesil, jetonun ne olduğunu bilmez, evle iletişim kurmak için sokaklardaki ankesörlü telefonlardan jetonla arama yapardık.

Biriyle buluşacağımız zaman, gelmeyecek olsa bile saatlerce beklerdik çünkü gelip gelemeyeceğini haber veremezdi.

Fotoğraf çekmek için yanımızda fotoğraf makinası taşımak gerekiyordu ve çektiğimiz resimleri ancak filmleri banyo ettirip bastırdığımız zaman görebiliyorduk. Artık fotoğrafta nasıl çıktıysak, kaderimize razı oluyorduk.

Nerede 100 tane çek, en güzelini seç, phototoshop yap, koy bir yere herkes görsün. Misafirliğe gidince albüm bakılırdı, başka nasıl el âlemin fotoğrafını göresin.

Arkadaşlarımın telefonlarını ezbere bilirdim. Şimdi ise bir kendi numaram bir de çocuklarınki ezberimde.

Geçenlerde oğlumun cep telefonu bozuldu, 3 gün telefonsuz yaşamak zorunda kaldı ve ‘‘Anne siz cep telefonu yokken nasıl yaşıyordunuz?'' diye sordu.

Ben de düşündüm, gerçekten nasıl yaşıyorduk?

Gayet de güzel yaşıyorduk. Biraz daha eziyetliydi ve emek gerektiriyordu belki ama çok daha samimi ve doğaldı belki. Organikti.

Şimdi bakıyorum da son on yılda çektiğim fotoğraf sayısı 10 binden fazla. Sildiklerim hariç.

Artık kimselere yol sormuyoruz, akıllı telefonlarımızda haritalarımız var. Biriyle buluşacağımız zaman konum yolluyoruz ve gidilecek yeri elimizle koymuş gibi buluyoruz ve bu bize ne kadar doğal geliyor.

Gazete okumuyoruz, sosyal medya var. Her türlü haberi, insanların tepkilerini, yorumlarını, tuttuğu tarafı oradan öğreniyoruz.

Televizyon kanallarını bile az seyrediyoruz, Youtube, Netflix var. Hele yeni nesil neredeyse hiç televizyon izlemiyor.

Bilgiye ulaşmak saniyeler alıyor. Yemek tarifi kitapları artık sadece aksesuar. İstediğin yemeğin adını yaz binlerce tarif önüne gelsin.

Çiçek nasıl dikilirden, araba lastiği nasıl değiştirilire hepsi telefonun içinde.

İnternet ve internet erişimli akıllı telefonlar dünyamızı değiştirmedi, tam olarak başka bir sisteme dönüştürdü. Nasıl bağımlı olmayalım?

Artık başka bir dünyada yaşıyoruz ve bu dünyada her şey doğal olarak farklı olmak zorunda.

Dilimize de konum atmak, likelamak, bloklamak gibi bir sürü yeni kelimeler ve kavramlar da girdi.

Bu yeni teknolojik yaşam, yeni ilişki şekillerini, yeni hastalıkları, korkuları, fobileri ve hobileri getirdi hayatımıza.

Mesela sosyal medya bağımlılığı günümüzde en çok şikayet edilen konulardan biri ve psikoloji için yeni bir mecra. Sürekli yeni teknoloji ile ilgilenme ve araştırma da buna dahil. Hatta adını koymuşlar bile ‘teknoferans' (sürekli teknoloji ile ilgilenme).

Bilmiş hatalarla uğraşmayı sevmeyen doktorları en çok rahatsız eden bir konu olarak internette sürekli hastalık araştırma ve teşhis koymaya çalışma başka bir hastalık olarak çıkıyor karşımıza, ‘siberkondri' (internette sürekli hastalıkları araştırma). Bu ayrıca yeni bir hastalık hastası kitleyi de beraberinde getiriyor.

Benim gibi cep telefonumu evde unuttuğunda sanki kolumu evde unutmuş gibi olanlar için de bir isim bulmuşlar ‘nomofobi', cep telefonsuz kalma korkusu.

İyisiyle kötüsüyle yeni yaşamlara alışıyoruz ve yolun çok daha başındayız. Bundan sadece 50 yıl sonra bile yaşamlar bambaşka bir forma evrilmiş olacak.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları