Top
Pınar Turan

Pınar Turan

pinnartu@yahoo.com

10/06/2019

Cesur yürekler!

İstanbul belediye seçimlerine çok az kaldı. Gelecek başkan bu büyük şehirde yaşayan engelli vatandaşlarımız ve onların ailelerini de düşünür inşallah.
Her türlü ihtiyacını yardımsız giderebilen bizler bile bu koca şehirde ne zorluklar çekiyoruz.
Durup bir de hayata onların gözüyle bakmak lazım ama o da öyle kolay değil, bunu ancak yaşayanlar bilir.
Hele engelli çocuklarımız.
Konu çocuklara gelince durum biraz daha hassasiyet kazanıyor insanın gözünde.
‘‘Her şeyi de devletten beklemek lazım! Biz de bireyler olarak bir araya gelip bir şeyler yapabiliriz'' diyen cesur yürekli insanlar da var aramızda.
Genç bir emekli olan Filiz Tomar, arkadaşı Gülten İlter ile birlikte İstanbul Engelli Aileleri ile Dayanışma Derneği'ni kurmuşlar.
Gülten Hanım geri dönüşümden el işleri yaptırıp engellilere ve engelli ailelerimizin fertlerine el işleri öğreterek istihdam yaratmak, Filiz Hanım da engellilerimizin hayatlarını sürdürebilmelerine destek olmak amacıyla yola çıkmışlar.
Derneğin amacı T.C. vatandaşı olan tüm engellilerin, eğitim ve sağlık ihtiyaçlarına katkıda bulunarak sosyal dayanışma sağlamak. Üyelikleri onaylanmış olan ihtiyaç sahibi engellilerimizin ihtiyaç talepleri belirlenerek tedavi, tekerlekli sandalye, eğitim bursu gibi birçok konuda onlara yardım etmeye çalışılıyor.
Hiçbir kâr amacı gütmeksizin tamamen gönüllülük esasına dayanarak çalışan bu dernek, engelli vatandaşlarımıza ufak da olsa bir katkıda bulunmak isteyen tüm gönüllülerin yardımına talip.
Oturup bir köşede gördüğü her şeyi eleştirip yakınmak kolay. Böyle durumlarda elini taşın altına koyabilen herkes az çok bir farklılık yaratabiliyor işte. Hiç değilse onlara destek vermek lazım.

***
Konu çocuklar olunca ülkemizdeki eğitim sorunları, daha doğrusu eğitimsizlik sorunları da geliyor akla ister istemez.
Çoğumuz “Ah nerede o eski öğretmenler?” deyip günümüzdeki eğitimcileri ve sistemi eleştiriyoruz her konu açıldığında. Allahtan ‘‘Bir kişiden ne olur ki!'' demeyip, tek başına yola çıkıp elinden geleni yapanlar var hâlâ!
Ahmet Naç öğretmenimiz gibi. Ahmet öğretmenimizin eğitime ve öğretime bakışı klasik eğitim yöntemlerinden oldukça farklı.
‘‘Sözü onlara bırakır ve onlara güvenirseniz neler yapabileceklerine inanamazsınız” diyor hocamız. Okumayı öğretmek yerine okumayı sevdirmeyi benimsemiş. Aynı şey matematik dâhil diğer dersler için de geçerli.
‘‘Şarkı öğretmeyelim, sevdiği şarkıları söylemeleri için ortam sağlayalım. Resim yaptırmak onların eğlencesi için olmasın, resmin değerini gösterelim. Onlar adına karar vermeyelim artık. Hayatlarıyla ilgili kararları onlar versin. Yanlış da olsa sınıf onların, kıyafet onların, yaptıkları sıra onların. Yanlışlarını fark etsin. Siz düzeltmeyin onlara düzeltmesi için fırsat verin.'' diyor ve ezbere dayalı, çağın çok gerisinde kalmış yöntemleri bir kenara bırakarak sınavsız, zorlamasız çocuklara düşünmeyi ve öğrenmeyi sevdirerek ülkemize pırıl pırıl evlatlar yetiştiriyor.
İyi niyetli ve vizyon sahibi bir öğretmenin yapabildiklerini ve öğrencilerine vermiş olduğu özgüveni görünce insan bir yandan mutlu oluyor bir yandan da klasik yollarla eğitim sürecinde heba olup giden binlercesi için üzülüyor.

***
Bir diğer öğretmenimiz 26 yaşındaki Denizlili Ramazan Teker. Ramazan öğretmen 3 yıldır Şırnak ili Uludere ilçesine bağlı Ortasu köyünde Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni olarak çalışıyor. Gidip görmüşlüğüm olmasa da babam askerliğini Şırnak, Uludere'de yaptığı için oraları ve zor şartlarda yaşayan insanları çok dinlemişliğim var.
Ramazan öğretmen, böyle bir yerde yaptıklarıyla diğer öğretmenlere örnek olacak işler başarmış bu kısacık sürede.
Öğrencileriyle birlikte Şırnak’taki ilk tiyatro ekibini kurmuş. Bu ekiple birlikte ilk olarak kendi yazdıkları ve oynadıkları oyunları sergilemişler. Bununla yetinmeyen öğretmenimiz ve şanslı öğrencileri, kız çocuklarının okumasına farkındalık yaratmak amacıyla yine kendilerinin yazıp oynadığı ”Asla Asla Deme” isimli oyunu köylerde ve ilçede sunmuşlar.
Büyük şehirlerde yaşayan çocukların sahip oldukları olanaklara sahip olamayan öğrencilerine edebiyatı ve tiyatroyu tanıtıp sevdiren bu genç öğretmenimiz de sadece oturduğu yerde eleştirip söylenenlere örnek olmalı.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları