Top
01/08/2020

Bir gelişmişlik kriteri: Matematik

Ülkelerin gelişmişlik düzeylerini ekonomi, sağlık, teknoloji, eğitim gibi birçok faktör etkilemektedir. Fakat son yıllarda dünyada kalkınmanın anahtarının teknoloji ve bu teknolojinin üretime yönlendirilmesi olduğunu görüyoruz. Yüksek teknoloji ile üretilen ürünler ülkelerin dünya ekonomisindeki yerini belirliyor ve bu ülkelerin halkları daha yüksek refah seviyesine kavuşabiliyor. Bu noktada ülkelerin matematik, mühendislik ve ona benzer alanlarda eğitime yatırım yapması bu refah sorununu çözme noktasında merkezde bulunuyor. Bu sorunu kavramış ve çözüm odaklı yaklaşıma en yakın ülkeler arasında da mühendislik eğitimine en büyük yatırımı yapan ve en fazla mühendislik mezunu veren ülkeler olarak Singapur, Rusya, Japonya ve Endonezya öne çıkıyor.

İŞİN SIRRI SİNGAPUR'DA SAKLI

Uluslararası Eğitim Başarılarını Değerlendirme Kuruluşu (IAE) tarafından düzenlenen ve dört yıllık aralarla yapılan TIMSS (Uluslararası Matematik ve Fen Eğilimleri Araştırması-Trends in International Mathematics and Science Study) sınavına, Türkiye ile birlikte 67 ülke katılıyor.

4. ve 8. sınıf düzeyindeki öğrencilerin matematik ve fen bilimleri alanlarında kazandıkları bilgi ve becerilerin değerlendirilmesine yönelik bir tarama yapılması amaçlanan TIMSS'e Türkiye 1999, 2007 ve 2011 yıllarında 4. ve 8. sınıf öğrencileriyle katıldı.

TIMSS 2011 sınavında, matematik alanında Türkiye 4. sınıf seviyesinde 50 ülke arasında 35., 8. sınıf seviyesinde 42 ülke arasında 24. sırada yer almıştır. Fen alanında ise 4. sınıf seviyesinde; 50 ülke arasında 36., 8. sınıf seviyesinde ise 42 ülke arasında 21. sırada yer alabilmiştir.

Değerlendirmenin sonuçlarına göre katılımcı ülkeler arasında en yüksek başarıyı gösteren ülkeler, daha önceki yıllarda da olduğu gibi, Güney Kore, Hong Kong, Singapur ve Tayvan olmuştur. En düşük performansı ise ağırlıklı olarak Afrika ve Ortadoğu'dan katılan ülkeler göstermiştir.

Bu kesintisiz başarıda hiç kuşkusuz özel bir eğitim metodu uygulamasının büyük payı var.

Geleneksel öğretim yöntemlerinde, genellikle bir problemin çözüm süreci çok az dikkate alınır. Oysa Singapur sistemindeki yaklaşımda, problemin ele alınış biçimi ve problemin çözümü için geliştirilen stratejiler daha önemlidir. Sayı diskleri, basamak değeri kartları, iki ve üç boyutlu modeller, sayı bağları, sayı kartları ve çeşitli oyunlar kullanılarak; soyut semboller olan sayıların ve sayılar arası ilişkilerin somutlaştırılarak özümsenmeleri sağlanır.

TÜRKİYE NEREDE?

Geçtiğimiz günlerde, 2 milyon 296 bin 138 adayın girdiği üniversite sınav sonuçları açıklandı. Eğitim yazarları, adayların beklentilerini karşılayan bir sıralamayla karşılaşamadıklarını kaleme aldı. 120 soruluk bir sınavda, 20 soruluk Fen Bilimleri testinden 2.7 soruluk bir ortalama ve 40 soruluk Temel Matematik testinden 5.5 soruluk bir ortalamayla, herhangi bir beklentiyi tutturmak mümkün değil gibi.

“Temel Matematik” başlığının temel kısmı da manidar. 12 yıllık zorunlu eğitime tabi olan 2 milyon 296 bin 138 aday, bu 12 yılda, 5.5'lik mi bir temel matematik gördü, akıllardaki soru işareti bu olmalı. 5.5'lik bir ortalama için mi zorunlu eğitim 8'den 12'ye çıktı?

Sınavda 170 barajını geçenlerin oranı ise matematik alanında yüzde 58.60, diğer alanlara göre en düşük yüzde. Şaşırmadık ama nerede yanlış yapıyoruz diye de sormamız gerekmekte.

Maalesef sayısal alanda ve bilimdeki bu başarısızlığımız sadece ülke çapında değil.

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından 3 yılda bir düzenlenen ve 15 yaş grubundaki öğrencilerin kazanmış oldukları bilgi ve becerileri değerlendiren PISA testinin 2018 yılı sonuçlarında da aynı hüsranı yaşamışız.

Türkiye'de 15 yaşındaki öğrencilerin yüzde 73'ünü temsil eden 186 farklı okuldan 6 bin 890 öğrenci teste girmiş.

Her ne kadar 2015 sonuçlarına göre Türkiye'deki öğrencilerin puanları artsa da, PISA 2018 sonuçlarına göre Türkiye “okuma, matematik ve fen bilimi” alanlarının tamamında OECD ortalamasının altında kalmış.

Türkiye 2003'den bu yana 3 yılda bir yapılan PISA sınavında tüm branşlarda OECD ortalamasının altında kalıyor.

Ne yazık ki dünyanın en iyi üniversiteleri arasında yetersiz sayıda üniversitesi olan ülkelerin kişi başına düşen milli geliri 15 bin doları geçemiyor. Çünkü bu ülkelerin bilim ve teknolojiye yatırım konusunda eli kolu bağlı. Türkiye'de 200'ün üzerinde üniversite olmasına rağmen; yeterince bilgi ve teknoloji üretip ihraç edemediği için ekonominin gelişiminde ve gidişatta sıçrama yapamıyor.

Matematik ve fen alanlarında becerisi düşük olan ülkelerin milli gelirden Ar-Ge'ye ayırdığı payın da yüzde 1 veya altında olduğunu istatistiklerde görüyoruz.Türkiye'nin kişi başına düşen milli gelirini 40-50 bin dolarlara çıkarması ancak öğrencilerin matematik ve fen derslerinden korkmamaları ve bu konuları sevmeleriyle mümkün olabilir. İlköğretimde basit aritmetikten korkan öğrenciler, lise ve üniversitede fen ve matematik alanlarına yönelmiyor ya da bu alanlarda başarılı olamıyorlar. Bir de buna Anadolu Liseleri'nin yerine, İmam Hatip Liseleri'ni ikame etme projesi eklenince, kişi başına milli gelirin 40 bin dolara çıkartılması hayalden öteye gidemiyor.

Petrol kuyularınız yoksa; bilim ve matematikten koparsanız, nal toplamaya devam edersiniz.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp