Hır-gür içinde kayıp olup yitmesin gerçekler. Acılı dedenin vicdanlarda çınlayan sözleri kör kuyulara seslenişe dönüşmesin.
Torununu yitirdi.
Kaza değil cinayetti.
Dedeler torunlarında kendilerini görürler. Dedeler torunlarını, bu yüzden oğullarından, kızlarından daha çok severler. 9 yaşındaydı torun Oğuz Arda Sel. O gün, o saatte, altı yağmur seliyle 1 metre oyulmuş o traverslerin döşendiği rayların üstünde giden o trende 25 kişi canından olmuş, 328 kişi yaralanmıştı. Eşlerini, oğullarını, kızlarını, torunlarını Çorlu Tren kazasında kaybedenler; “2-3 günah keçisi” yaratılarak bu cinayetin asıl suçlularının gizleneceğini hissetmişlerdi.
Tek isteğimiz diyorlardı.
Tek isteğimiz var.
“Tek isteğimiz en alt kademeden en üst kademeye kadar bu ihmal zincirinde kimin imzası varsa yargılansın” diyorlardı.
★★★
Üst kademe gizleniyordu.
Acılı dede Mehmet Öz, ertelenen duruşma sonrası mahkeme kapısı önünde vicdanlara şöyle sesleniyordu:
“Bu mu adalet?
Nerede hak-hukuk adalet?
Beni alın.
Zindana atın.
Cumhurbaşkanım torununu alıp kucağına seviyorsun, benim torunum iki parçaydı. Çuval gibi diktiler! Yeter çekin ellerinizi adaletin üzerinden…”
Acılıydı dede!
Başka torunların da aynı tür “cinayet kazalarında” kurban gitmemesi için çırpınıyordu.
★★★
Çekin elinizi adaletten!
Diye bağırıyordu.
Bir el vardı.
“En alt kademeden en üst kademeye kadar kim sorumluysa onları hepsini hakkıyla yargılayacak” adalet ortamının oluşmasını engelliyordu bu el…
Dava uzuyor.
Ay ay erteleniyor.
Bilirkişi raporu gelmiyordu.
Mahkeme, bilirkişi tayin etsin diye isteğini üniversite rektörlüğüne bildiriyor. Rektör, üniversitenin ilgili kürsüsünün, ilgili profesör, doçent kimse onlardan birini bilirkişi yapmıyordu.
Acılıydı Dede!
Sesleniyordu:
“Bilirkişi rektörün elinde.
Rektör kimin elinde.
Siyasetin elinde.
Bu neyin davası?”
★★★
Acılı Dede, 4 yıl önce torunu henüz 5 yaşındayken gazetede şöyle bir haber okumuştu: “TCDD Genel Müdürü'nün de adının karıştığı 210 milyon TL yolsuzluk dosyası mahkemeye gitmeden kapatıldı.”
Bu kaza niçin oldu?
En üst sorumluları kim?
Çorlu'dan da geçen İstanbul (Halkalı) -Edirne (Kapıkule) tren hattının yenilenerek Avrupa Birliği'nin “Dördüncü Koridor” adını verdiği yüksek teknolojiye getirilmesi gerekiyordu. Bütün Avrupa ülkeleri Kapıkule'den Londra'ya “Dördüncü Koridoru” yenilemişlerdi. Değil yolcu taşıyan trenler 2-3 bin tonluk yük katarları bile saatte 200 kilometre hız yaparak yol alabiliyor, en şiddetli yağmur aylarca yağsa bile rayların altındaki toprağı aşındırıp götüremiyordu. Türkiye'de ise ilgili bakan, ilgili genel müdür, ilgili başbakan, ilgili Cumhurbaşkanı Halkalı-Edirne tren hattını AB'nin “Dördüncü Koridor” kalitesine yükseltme sorumluğunu bilerek ıskalamışlardı. Acılı Dede'nin torunu, yağmur sularının altından 1 metrelik toprağı alıp götürmüş, traversler travers, raylar ray olmaktan çıkmış trendeydi.
