TIME Dergisi onu “Dünya'da yılın siyaset lideri” seçti. Dünya'da sadece iktidarda olanları hesaba katarsak 200'den fazla siyasi lider var ama onu seçti. Dergi, seçim gerekçesini şöyle açıkladı: Kişisel çıkarlara ve zorbalığa taviz vermedi.

Baskıcı değil.

Demokrat.

Korona sürecinde esnafa, işsize, memura, kimsesize, sahipsize karşılıksız devlet destekleri sundu, faturaları ve kiraları ödedi. Şu anda ülkesinde salgını sıfıra indirmiş durumda.

Özel uçağı yok.

Kışlık sarayı yok.

Yazlık sarayı yok.

Tarifeli uçağa biniyor.

70 Euro'ya aldığı ceketini üç yıldır giyiyor. 15 yıl başbakan olarak kaldı fakat tanıdığına, bildiğine, yakınlarına “kamu ihalelerini vermek” için ülkesinin ihale kanunu değiştirme gibi bir zorlamaya hiç girişmedi.

★★★

15 yılın sonunda “yeniden seçime girmeyeceğim, siyaseti benden daha genç olanlara bırakacağım” kararını açıklayınca ülkesinde 80 milyon insan tek yürek oldu, ayakta alkışladılar. Sokaklara dökülüp korna çaldılar. Balkonlardan taşan insan seliyle tempo tutup dakikalarca alkışladılar.

Çok sevilen bir lider.

Bu kadar sevilecek ne yaptı? Ülkesini Avrupa'nın en güçlü ülkesi yaptı fakat başarıyı hep ekibini öne geçirerek anlattı. Muhalefetle hiçbir zaman kavga etmedi. Yakın çevresinden, hısım ve akrabasından, partisinden hiçbir kimseyi devlet kurumuna atamadı. Çalışkanlığı, dürüstlüğü önde tuttu. Kendisi gibi düşünsün düşünmesin herkesi dinledi.

Halkına hiç yalan söylemedi.

VIP uçakla seyahat etmedi.

Başbakan olduğunda “orta halli bir vatandaştı bugün de bütün mal varlığı ile orta halli bir vatandaş” kaldı. Başbakan olmadan önce oturduğu evi 15 yıl başbakanlık yaptığında da terk etmedi, aynı evde oturdu. Kendi alışverişini kendi yaptı. Yüzlerce koruma ile dolaşmadı. Markete de Başbakanlık binasına da hep yanında tek koruma ile gitti. Makam arabası lüks olmadı. Yaşamında onu halktan ayıran en küçük bir lüks tüketim izine rastlanmadı.

★★★

Bir basın toplantısı vardı. Gazeteci, ona şu soruyu sordu:

“Bizler sizi dikkatle izliyoruz. Siz genellikle aynı elbiseleri giyiyorsunuz, sizin başka elbiseniz yok mu?”

Gülerek cevap verdi:

“Ben bir kamu çalışanıyım… Top model ya da manken değilim…”

Başka bir soru geldi:

“Evinizde yemeklerinizi hazırlayan, ev işlerine bakan bir yardımcınız var mı?

Yine gülümsedi:

“Yok… Zaten öyle bir yardımcıya da ihtiyacım olmuyor. Eşim ve ben, evde kendi işimizi kendimiz görüyoruz.”

Diğer soru şuydu:

“Evde çamaşırları siz mi yıkıyorsunuz yoksa kocanız mı?”

Şu cevabı verdi:

“Çamaşırları ben ayarlıyorum ama çamaşır makinesini eşim çalıştırıyor. Özellikle akşamları. Çünkü, bu işlere ancak akşam zaman bulabiliyoruz. Neyse ki, oturduğumuz apartmanın duvarları kalın olduğu için komşulara rahatsızlık vermiyoruz.”

★★★

O da bir lider.

Adı:

Angele Merkel.

Üçüncü aşıyı yaptırmadı, vatandaşlarının önüne geçip “Üçüncü aşıyı yaptırdım… Antikor seviyem de çok iyi…” diye övünme ihtiyacı duymadı. Onun yönettiği ülke Almanya, vatandaşları aşı bulma sıkıntısı hiç çekmedi.

Tarihçi Yazar Osman Selim Kocahanoğlu, “Atatürk'e lanet okuyan karanlık ses, kimin eseridir?” başlıklı bir makale yazdı. Osman Selim Kocahanoğlu, yazısında; “Atatürk'e lanet okuyan bu ses; VIP cenaze namazı, VIP umre, VIP mevlit ile dindarlık taslayan zavallı cemaat kafasının eseridir… Türkiye'deki camiler, artık gerçek Müslümanların değil, onları buradan soğutan “Maun Süslümanlarının” ibadet, siyaset ve ticaret mekanı olmuştur. Ben bile namaz niyazdan bunların yüzünden soğudum. Ayasofya Camisi, günümüzde AKP iktidarından güç alan Cumhuriyet düşmanlığının bir yuvası olmuştur…” tespitini yaptı. İmam Mustafa Demirkan'ın Ayasofya Camisi'nde Cumhurbaşkanının gözlerinin içine baka baka “Atatürk'e lanet okumasına” dikkat çekmek için Tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı da; “Kimsenin şüphesi olmasın; hukukunu müdafaa edemeyecek tarihi büyüklerimizin savunmasını tarihçiler ve tarih bilenler yapacaktır” demişti.