Top
29/11/2019

Bekir’in selamları var

Sevgili okurlarım, Bekir Coşkun benim can yoldaşım, can arkadaşım, dostum ve kardeşim…

Kader öyle istemiş olmalı ki, gerek Hürriyet'te ve gerekse şimdi SÖZCÜ'de yan yana odalarda oturuyoruz. Yani yıllardan beri duvar komşusuyuz!

Bekir'le bu uzun yıllar içerisinde acı ve tatlı nice olayları birlikte yaşadık ve paylaştık.

Onun yazdığı yazıların çoğunu tatlı bir kıskançlıkla okurdum, “Bunu yazmak niye benim aklıma gelmedi” diye hayıflanırdım.

Aramızdaki tatlı hitaplar hiç aksamazdı…

Telefonda konuşuruz, ya da odalarımızda buluşuruz, konuşmamız bugün bile hep şöyle başlar:

“Hey Corc, versene borç!..”

★★★

Günün birinde Hürriyet'ten kovuldum…

Orada yaşadıklarıma ilişkin günlük notlar hep elimdeydi…

Oturup bu işin kitabını yazdım:

Kovulduk Ey Halkım Unutma Bizi.

Patron Aydın Doğan ve onun çömezi olarak görev yapan Ertuğrul Özkök feci bozuldular.

Aydın Doğan beni mahkemeye verdi…

Yalan yazdığım ve kendilerine iftira attığım iddiasıyla 50 bin lira tazminat istedi.

Yazdıklarımın tümüyle doğru olduğunu bilenlerden biri de Bekir'di. İyi de, mahkemede benim tanıklığımı acaba yapar mıydı?

İş başka dostluk başka…

Ona “Gel benim için tanıklık yap” diyemezdim çünkü Bekir halen Hürriyet'te yazıyordu. Yani patronuna karşı tanıklık yapması mümkün olamazdı…

Ve dava olayını duyunca yanıma geldi:

“Arkadaş sen beni tanık göster. Yazdığın her şeyin doğru olduğunu mahkemede ben anlatırım.”

Bunu yapmak yürek isterdi.

Tanık oldu, mahkemede ifadesini verdi:

“Kitapta anlatılan her olay doğrudur. Onları ben de Emin'le birlikte yaşadım…”

Mahkeme patronun açtığı davayı reddetti.

★★★

Kovulma olayım kamuoyunda bomba gibi patlamıştı. Aradan iki gün geçti, Bekir'in “Kürek mahkûmları” başlıklı yazısı çıktı.

Biz bir kayıktaydık, kürek arkadaşımı dalgalar aldı. Emin Çölaşan artık yok. Ne yapmalıyım, asılsam mı küreklere, yoksa vaz mı geçsem kürek çekmekten, söyleyin dostlarım ne yapmalıyım…” diyordu. (16 Ağustos 2007.)

Muhteşem bir yazı idi. Hayatımda ilk kez bir köşe yazısını okuduktan sonra resmen ağlamıştım. Belki inanmayacaksınız ama şimdi bu satırları yazarken bile gözlerim yaşarıyor.

★★★

Sonrasını Bekir anlattı… Yazıyı İstanbul'a geçiyor, yarım saat sonra gazetenin başındaki Ertuğrul kendisini arıyor. “Ben bu yazıyı koyamam! Dün kovduğum adama gazetemde övgü düzdüremem!”

Bekir direniyor… “Koymayacaksan derhal şimdi istifa ediyorum.”

Ve Ertuğrul yazıyı aynen yayınlamak zorunda kalmıştı. Beni ağlatan yazının kısaca öyküsü böyle idi.

Urfalı Bekir işte budur…

Mert adamdır.

Sonra onu da kovdular!

★★★

Sevgili okurlarım, Bekir'in yazılarını uzunca bir süredir okumanız mümkün olmuyor…

Nedenini çoğunuz biliyordur ama bilmeyenler için anlatayım.

Bekir akciğer kanseri oldu.

Çok uzun süredir tedavi görüyor. Görmediği tedavi, içmediği ilaç kalmadı.

Kemoterapi, radyoterapi, tomografi, pet ve üstelik bir sürü iğneler, serumlar, haplar…

Keyfi doğal olarak çok kaçtı.

Şimdi akciğerinde şiddetli ağrılar var. Çok halsiz… Morali de hiç iyi değildi.

Gazeteye arada sırada uğruyor, yine sohbete başlıyoruz ama yazı yazma aşamasına henüz gelmedi. Ben de ona “Rahatına bak, içinden gelince yeniden yazmaya başlarsın” demeyi sürdürüyorum.  

★★★

Sizlerden her gün birkaç mesaj alıyorum… Hep soruyorsunuz:

“Bekir Bey niçin yazmıyor, sağlık durumu nedir, yazmaya ne zaman başlayacak?”

Bu sorularınıza bugüne kadar yanıt veremedim. Şimdi size son gelişmeleri anlatayım:

Son olarak Ankara'da ayrıntılı bir tomografi çekimi yapıldı…

Ve İstanbul'daki doktoru Prof. Dr. Nil Molinas Mandel raporları inceledikten sonra müjdeli haberi verdi:

“Durum çok iyi. Hastalıkta ciddi bir gerileme var. Üstelik başka organlara yayılma da yok…”

Nil hanım Bekir'e şimdi kullanmakta olduğu, kanser tedavisinde akıllı ilaç dedikleri mucize hapı öneren hoca.

★★★

Size hemen son durumu söyleyeyim… Hastalığın gerilediğini öğrenen Bekir'in morali şimdi biraz olsun yerine geldi.

Ancak devam eden ağrılar onun keyfini kaçırmayı sürdürüyor. (Doktorlar o ağrıların normal olduğunu, yakında çok azalacağını söylüyor.)

Yukarıda saydıklarım dışında Bekir ağrı kesiciler dahil çok sayıda hap alıyor. Kortizonlu ilaçlar ve ayrıca deriye yapışık uyuşturucu morfin bantları da halsizlik ve yorgunluğu tetikliyor.     

★★★

Bu hastalıkla boğuşmaktan yorgun düşen benim can arkadaşım halsizliği ve yorgunluğu üzerinden bir türlü atamadı.

Sanırım önümüzdeki hafta, epeyce ara verdiği yazılarından ilki ile yine karşınıza çıkacak ama haftanın altı günü yazması herhalde söz konusu olmayacak.

Olsun, haftada bir veya iki kez bile olsa onu yeniden okumak için ben de sizin gibi sabırsızlanıyorum.

Bekir sizlere selam söylüyor.

Haydi Urfalı Corc, herkes seni bekliyor.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp