Sevgili okuyucularım, bir devlet adamı her şeyden önce “Güvenilir” olmak zorundadır. Dün kara dediğine bugün ak, dün ak dediğine bugün kara diyen, sözleri birbirini tutmayan, çelişkilere düşen tutarsız bir kimseye devlet adamı denilmesi mümkün değildir.
Eğer denirse, bizim gibi ülkelerde denir!
Satılık, yandaş ve yalaka medya bu gerçekleri görmez. Onlar sahiplerinin karşısında esas duruşta bekleyip emirlerini yerine getirirler.
Tayyip isimli şahıs şimdi bir katille pazarlık masasında. Bu katil öyle sıradan bir katil değil. Bir kader kurbanı hiç değil.
Yıllarca örgütünü yönetmiş, verdiği emirlerle yönlendirmiş, tam 40 bin insanımızın toprağa
verilmesine, Türkiye'nin terörle mücadelede yüz milyarlarca doları boşuna harcamasına neden olmuş biri.
Aslında buna “Katil” demek çok hafif kalır.
O, bambaşka bir canavar.
Ona ne denmesi, hangi sözcükle tanımlanması gerektiğini düşünüyorum, gerçekten de uygun bir sözcük bulamıyorum.
* * *
Şimdi gelelim bunları neden yazdığıma… İmralı adasında krallar gibi yaşatılan, bir dediği iki edilmeyen ve güya hapis yatmakta olan Abdullah Öcalan'ı adam yerine koyup onunla pazarlıkları başlatan kim?
Tayyip!
Peki ama ismi Tayyip olan bu şahıs, bundan bir süre önce parti mitinglerinde neler diyordu, nasıl haykırıyordu!
Şimdi sizi Kayseri'ye götürüyorum.
O gün Kayseri'de AKP'nin anayasaya evet mitingi, kürsüde anlı şanlı Tayyip var. Bakınız neler diyor, nasıl da haykırıyor:
“Ey Kılıçdaroğlu ve ey Bahçeli… Bizim PKK ile masaya oturduğumuzu söylüyorsanız, bu iddianızı ispatlamakla siz mükellefsiniz (yükümlüsünüz.)
Hukukta bir kaide var. Müddei, yani iddia sahibi, iddiasını ispatla mükelleftir. Eğer bu iddianızı ispatlayamazsanız müfterisiniz müfteri (iftiracısınız!)
Daha ileri bir kelime kullanmıyorum çünkü terbiyem buna müsaade etmiyor.”
Çok terbiyeli adamdır vesselam!
Eğer terbiyesi izin verseydi herhalde belden aşağı girecek, “Ulan ben sizin…” falan diyecekti!
* * *
Kayseri konuşmasını şöyle sürdürüyor:
“Dört kez bunlarla (PKK ile) bir araya oturduğumuzu söyleme ŞEREFSİZLİĞİNİ yapanlar, bu ALÇAKÇA İFTİRADA bulunanlar, bunun hesabını er veya geç vereceklerdir.
Bu şerefsizliği yapanlarla hesaplaşacağız.
Biz bugüne kadar AK Parti hükümeti olarak, iktidarı olarak, bugüne kadar terör örgütüyle
hiçbir zaman masaya oturmadık. Hiçbir zaman da OTURMAYACAĞIZ.
Böyle bir şey yok bizim felsefemizde. Bizim anlayışımızda böyle bir şey olamaz.
Tekrarlıyorum, AK Parti terör örgütüyle masaya oturmaz. AK Parti'nin rotasını asla terör örgütü belirleyemez.
Benim milletim bu ALÇAKÇA İFTİRALARA asla yüz vermeyecektir.”
* * *
Sevgili okuyucularım, arkadaş bu konuşmasında çok iddialı!.. Ve boyundan büyük laflar ediyor:
“Şerefsizlik!.. Alçakça iftiralar!.. Örgütle hiçbir zaman masaya oturmayacağız!..”
Çok kısa bir süre önce bu sözleri miting kürsüsünden haykıran şahıs, şimdi o kanlı örgütün başı olan Abdullah Öcalan'la resmen pazarlık ediyor, o iki paralık herifin ayağına MİT Müsteşarını ve BDP'nin Kürtçü milletvekillerini gönderiyor.
“Aman Sayın Öcalan, anayasayı senin desteğinle değiştirelim. Bugünkü metinde yer alan “Türk” sözcüklerinin tümünü çıkaralım. Referandumda ver başkanlığı, al Güneydoğu özerkliğini!..”
İmralı'da yatmakta olan katil her şeye dünden razı.
Ne istersen vermeye hazır!
Şımardıkça şımarmış, Türkiye'yi İmralı'dan yönettiğinin bilincine varmış.
Enselendiğinde İmralı'ya getirilirken uçakta “Ben Türk'üm, anam da Türk'tür. Ben Türk milletini çok severim” diye yalvaran, “Aman beni idam etmeyin” diye ricalarda bulunan bir ödlek!
Şimdi başımıza “Barış meleği” kesilen, Tayyip'in elemanlarıyla bire bir, çatır çatır pazarlık edebilen biri.
Şimdi bakınız, Türk milletinin karşısında bugün bir tiyatro oynanıyor. Bu rezil tiyatronun baş rol oyuncusu, yardımcıları, yönetmeni, figüranları ve her şey belli. İşin gizlisi saklısı yok.
Tayyip'in geçmişte bu konuda söylediği sözler var.
Yukarıda alıntı yaptığım sözleri yazılı ve görsel bütün kaynaklarda aynen yer alıyor.
* * *
Şimdi ben muhalefet partilerinin başkanı veya yetkilisi olsam, bu sözleriyle Tayyip'i yerden yere vururum.
Sorarım kendisine:
“O gün partinin Kayseri mitinginde söylediğin sözlerin mi arkasındasın, şimdi yaptıklarının mı?”
Ben muhalefet lideri olsam, bu işin üzerine sürekli giderim.
Tayyip bu sözleriyle -neresi olduğunu söylemiyorum!- en hassas yerlerinden yakalanmış durumda. Bunun hesabını veremez. Yeter ki bu sözleriyle mindere çekilsin.
Ya dün yalan söylüyordu, ya da bugün çok yanlış bir iş yapıyor.
Hangisi?
Muhalefet partilerinin genel başkanları onun bu sözlerinin üzerine gitseler, Tayyip'i sokağa çıkamaz duruma getirecekler…
Önlerine altın tepsi içerisinde muhteşem bir mal sürülmüş, ama onlar görmemekte ısrar ediyor.
Hayret yani, bu nasıl muhalefettir?
* * *
İşin üzerine gidilse Tayyip birkaç farklı biçimde itiraf etmek ve sonunda tuş olup özür dilemek zorunda
kalacak:
“Özür dilerim, Apo görüşmelerini başlatarak, o gün tükürdüğümü şimdi yalamak zorunda
kaldım!..”
“Özür dilerim, o gün Kayseri'de palavra atmıştım!..”
“Özür dilerim, günün birinde hükümet olarak Apo'nun kucağına düşeceğimizi, ona yalvarıp
yakarmak zorunda kalacağımızı hiç tahmin edememiştim!..”
Yeter ki muhalefet liderleri çıksınlar kürsülere, gitsinler Türkiye'nin dört bir yanına ve ısrarla sorsunlar:
“Ey Tayyip, şu Kayseri konuşmanı bir açıkla bakalım. O sözlerinin şimdi de arkasında mısın, yoksa 180 derece dönüş mü yaptın? Sen ne biçim devlet adamısın (!), senin hangi sözüne güveneceğiz?..”
Ahhh!.. Bir muhalefet lideri olsaydım Tayyip'i tek başıma duman ederdim ama değilim ki!..
* * *
Emin Çölaşan'ın notu: Beşiktaş kulübü yönetimi, bugünkü İnönü stadını yıkıp yerine daha modern bir stad yapacakmış. Ancak stadın ismi bundan sonra İnönü olmayacakmış.
Bunun nedenini tahmin edebiliyorum. Hükümet Beşiktaş yönetimine “Gerekli izinleri veririz ama İnönü ismini iptal edeceksiniz. Aksi takdirde karşınıza bir sürü engel çıkarıp size yeni stadı yaptırmayız,” demiş olmalıdır.
Spora bile siyaset sokan, Atatürk ve İnönü'den nefret eden bir hükümetten ancak bu beklenir.
Beşiktaş kulübü bu çirkin tezgaha boyun eğer mi, onu bilemiyorum!