Top
27/04/2022

Adaletin kestiği parmak

Sevgili okurlarım, gerçekten acayip bir ülke olduk…

Kimin nerede ne yaptığını bilmiyoruz. Dahası, bunların hangi amaçla yapıldığını biliyoruz ama görmezden gelmek zorunda kalıyoruz.

İş bu konulara gelince akıl, mantık, hukuk ve toplumun çıkarları unutuluyor. Ortalığı kalın bir sis perdesi bürüyor.

Bugün sadece bir örnek vereyim, haklı olup olmadığıma siz karar verin.

★★★

Yıllardır süregelen Gezi davası önceki gün sonuçlandı. Osman Kavala'ya hiçbir indirim yapılmadan ağırlaştırılmış müebbet, öteki sanıklara 18'er yıl hapis verildi.

Tanısam da bir şey değişmez ama Kavala dahil ceza alanlardan hiçbirini tanımıyorum. Bugüne kadar yüz yüze gelmişliğimiz, konuşmuşluğumuz, el sıkışmışlığımız hiç olmadı.

★★★

Ancak bu davada karşımıza çok ‘tuhaf' bir gerçek çıktı.

Cezayı kesen Ağır Ceza Mahkemesi hakimlerinden biri 2018 yılında AKP'den ‘milletvekili adayı' bir avukat. Sonra avukatlığı bırakıp hakim olmuş.

Ağır Ceza Mahkemeleri bir başkan ve iki üyeden oluşur.

Gezi davası siyasi bir dava.

Yıllardır süren ve karara bağlanması bir türlü mümkün olmayan bu dava adeta AKP yandaşlarının gövde gösterisine dönüşmüş durumda idi.

★★★

Şimdi sen bu kritik davaya bakan mahkemenin hakimlerini değiştirip yakın geçmişte AKP'den aday olmuş, Recep Tayyip'e internet sitelerinde övgüler düzmüş birini atayacaksın…

Yargılamanı yap, eyvallah…

İstediğin kararı ver, ona da eyvallah!

Yeter ki mahkeme tarafsız ve bağımsız kalmış olabilsin. Hiç kimsenin kafasında bu konuda soru işaretleri oluşmasın.

★★★

Ama yargıya siyaset sokma.

Bunu adı kuzuyu kurda emanet etmekten başka bir şey değildir.

Nitekim bu karar oy birliği ile değil, oy çokluğu ile alındı.

Başkan ve AKP'li üye ceza verilmesinden yana hüküm kurarken üyelerden biri beraat verilmesi gerektiğini karara yazdı.

★★★

Kavala ve arkadaşlarını haklı bulur veya bulmazsınız.

Seversiniz veya sevmezsiniz.

Suçlarsınız veya suçlamazsınız…

Her şeye yine eyvallah…

Ama bu davada hemen göze çarpan bir tuhaflık daha var…

Büyük bir yanlışlık var.

★★★

Meclis'teki AKP-MHP çoğunluğu bundan bir süre önce kanun çıkarmıştı…

Avukatlıktan ayrılanlar hakim ya da savcı olabilecekti.

Çok sayıda ayrılan oldu.

Sayı bilinmiyor.

En azından biz bilmiyoruz…

Ve bunlar hakim-savcı yapıldı.

HSK tarafından Türkiye'nin dört bir yanındaki mahkemelere atandılar.

★★★

Madem siyasete bulaşmış olanlara böyle bir görev vermek zorunda kaldınız, onları siyasetle ilgisi daha az olan görevlere versenize kardeşim.

Sulh Hukuk mahkemeleri var, Asliye Hukuklar, Aile Mahkemeleri, Ticaret Mahkemeleri var…

Geçmişte particilik yapmış olan çok sayıda hukukçunun (ya da avukatın) bir anda hakim-savcı yapılmasının, bununla da yetinmeyerek en kritik siyasi davalara bakan mahkemelere verilmesinin amacı nedir?

Sonra konuşup duruyorlar!

“Vay efendim Türk yargısı bağımsızdır, Türk adaleti tarafsızdır! Yargımıza iktidar baskısı kesinlikle yoktur!”

İyi de, sen bunu bizim sıradan vatandaşımıza, hukukçulara ve hatta yurt dışına nasıl anlatacaksın?..  

★★★

İşte bu gibi nedenlerledir ki yargıya güven neredeyse sıfırlanmış durumda…

Oysa bizim binlerce hakim ve savcımız var ki, gerçekten pırıl pırıl, değerli hukukçular.

Arada onlar kaynayıp gidiyor, olan onlara oluyor.

Ama burada bir gerçeğin daha altını çizelim, tüm yargı camiası gibi, özellikle siyasi davalarda onlar da büyük baskı altında.

İktidarın hoşuna gitmeyen kararlar verdikleri takdirde kendilerini sürgün edilme tehlikesinin beklediğini farkındalar.

★★★

Yakın çevremde işi mahkemelere ve yargıya düşen pek kimse yok… Sadece haklarında dava açılan gazeteciler var.

Size bir şey söyleyeyim, belki inanmayacaksınız ama gerçektir.

Tebligatlar gelince herkesin ilk işi, (olanakları ölçüsünde) ifade vereceği hakim ve savcının ‘kim olduğunu' araştırmak oluyor!

Siyasi görüşleri nedir, hangi görüşe yakındır!

Kusura bakmasınlar ama böyle yargı olmaz.

Böyle bir iktidar yargısının bağımsızlığından söz etmek mümkün değildir.

Son Gezi davası kararı bu görüşü ne yazık ki pekiştirdi.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp