Top
26/10/2012

Denetimden kaçan bir hükümet!

 

Sevgili okuyucularım, bazen hepimiz muhalefet partilerini ve özellikle de CHP'yi, yetersiz muhalefet yapmakla eleştiriyoruz. Bu eleştirilerimizde haklıyız.
Özellikle MHP ve onun genel başkanı olan Devlet Bahçeli, ne yazık ki AKP
iktidarının stepnesi, koltuk değneği olmuş durumda. AKP ne zaman zora girse, onu kurtarmak Bahçeli ile partisine düşüyor.
Şimdi burada “Muhalefet” sözcüğü
yerine ana muhalefet CHP'den söz
edeceğim.
Bir hükümet demokrasi kuralları
içerisinde nasıl denetlenir? Bunun çeşitli yolları vardır ve bunlardan biri de,
başbakan ve ilgili bakanlara soru sormaktır. Bu husus Anayasamızda ve Meclis
İçtüzüğü'nde vurgulanmış, kuralları
konulmuştur.
Milletvekili önerge verir. Önergesinde Başbakan ve ilgili bakanlara sorular sorar.
Onlar da yanıt vermekle
yükümlüdür.

* * * * *

CHP milletvekilleri, verdikleri
önergelerin bir örneğini bazen biz
gazetecilere de gönderirler. Ya da biz
isteriz. Bazen de önergeyi ve gelen yanıtı birlikte gönderirler.
İlgi alanıma girmeyenleri bile okurum. Düzgün, ilginç önergeler verilir.
Tayyip ve bakanları bunların
çoğuna yanıt vermezler! İşlerine
gelmediği için uyutmaya kalkışırlar.
Verilen yanıtlar ise çoğu zaman
gülünçtür. Adam gibi verilmiş ciddi bir yanıtı çok zor görürsünüz.
Örneğin milletvekili beş soru sormuştur, sadece birine yarım yamalak değinip geçiştirirler. Geri kalan dört soru arada kaynayıp gider.
Bu durumda iktidar nasıl
denetlenecektir? Kendileri
bilerek ve kaytararak
denetimden kaçmaktadır.
Şimdi size resmi rakamı
açıklıyorum: Bu dönem
milletvekilleri tarafından verilen 5.266 soru önergesine yanıt verilmedi. Oha!..

* * * * *

Bugün size bir önergeden söz edeceğim. CHP İzmir Milletvekili Dr. Aytun Çıray, Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in
yanıtlaması istemiyle Meclis Başkanlığı'na İmralı ve Abdullah Öcalan'la ilgili bir soru önergesi verdi.

Veriliş tarihi 13 Eylül 2012, kayıt numarası 5585.
Önerge aynen şöyle:
1- Katil Abdullah Öcalan'ın
yatmakta olduğu İmralı Cezaevi'nde şu anda kaç hükümlü kalmaktadır? İsimleri, suçları, aldıkları cezalar, tahliye zamanları ve varsa örgütleri nelerdir?

2- Aynı cezaevinde müdür ve
yardımcıları dahil kaç personel ve kaç ceza infaz memuru görev
yapmaktadır? Aşçı, temizlikçi gibi diğer yardımcı görevlilerin sayısı
nedir?

3- Abdullah Öcalan günün kaç
saatini odasında tek başına, kaç
saatini diğer hükümlülerle birlikte geçirmektedir? Bunun haftalık
programı nedir? Ortak alanların
günlük kullanımı nasıl olmaktadır?

4- Son altı ay içerisinde kendisini avukatları ve yakınları dahil kaç kişi ziyaret etmiştir? İsimleri nelerdir?

5- İmralı Cezaevi kaç kişiliktir? Başka bir deyişle, orada kaç
mahkum barındırabilir?

6- Cezaevinde kütüphane var mıdır, varsa kaç kitap mevcuttur?

7- Kendisine bakmakla yükümlü olan ve İmralı'da görev yapan kaç doktor vardır? Doktor ziyaretleri hangi sıklıkta olmaktadır?

8- Bu şahıs için İmralı mutfağında hangi özel diyet yemekleri
hazırlanmaktadır? Her gün diyet mi yemektedir?

9- Cezaevine hangi gazeteler
gelmektedir? Bu konuda sansür var mıdır? Şahıs gazete okumakta mıdır?

10- Odasında televizyon var mıdır?

* * * * *

Aradan yaklaşık bir buçuk ay geçti ve hiçbir yanıt verilmedi. Bundan sonra da verileceğini sanmıyorum. Şimdi
söyler misiniz, bu ülkede Meclis
denetimi, iktidarın denetimi nasıl
yapılacaktır?
Sen hükümet olarak terörün karşısında pes etmiş olacaksın, İmralı'da Apo'yu kuş sütüyle ağırlayacaksın, o şahısla
pazarlık edecek veya ettireceksin, “Aman Apo sen bize yardımcı ol da şu
terörü bitirelim. Sen örgüte emir
verirsen bu iş biter. Biz ettik sen etme, bize anlayış göster” diye
yalvarıp yakaracaksın…
Ama bir muhalefet milletvekili sana Apo'nun İmralı'daki yaşam
koşullarını sorduğu zaman sütre gerisine çekilecek, o önergeyi yok sayacak,
milletvekilini adam yerine koymayacak ve önergesinde sorduğu sorulara yanıt verme zahmetine bile katlanmayacaksın!
Bu yaptıkları bir değil, üç değil, beş değil. Tayyip ve öteki bakanlar bunu sürekli yapıyorlar.
Önergelere ya tutarsız, anlamsız, eksik yanıtlar veriyorlar, ya da hiç vermiyorlar.
Türkiye'de “Demokrasi” işte böyle
çalışıyor!.. Denetim işte bu koşullar
altında yapılmaya çalışılıyor.
Adalet Bakanı bakalım bu önergeye yanıt verecek mi, vermeyecek mi!
Merakla bekleyeceğim.
Bir acizlik daha

Hükümet terör karşısında yenildi mi? Keşke “Hayır, yenilmedi”
diyebilseydik.
2002 yılında sıfır terörle iktidar olan AKP bu konuda ne yazık ki
çuvalladı, bir çuval inciri berbat ettikten sonra pes etmek zorunda kaldı. Bunun tek göstergesi her gün kaldırılan şehit
cenazeleri değil.
Başka ilginç göstergeleri de var. İşte size en sonuncusu:
Hükümet tarafından yapılan
açıklamada Türk Hava Yolları ile anlaşmaya varıldığı, terör
bölgesinde görevli tüm askerlerin bundan sonra karayolu ile değil, uçakla taşınacağı bildirildi.
Bu taşıma olayının nasıl
gerçekleşeceğini henüz bilmiyoruz.
Bilinen tek şey, bir yılda 400 bin asker bu yolla taşınacakmış ve THY bu iş için askerlerden para almayacakmış. Parayı devlet ödeyecekmiş.
Dünkü yandaş gazetelerde yer alan
haberlere göre, Ulaştırma Bakanı öteki havayolları şirketlerine de çağrıda
bulunup “Siz de taşıyın” demiş.

* * * * *

Bir devlet düşünün ki, terör
bölgesindeki karayollarında sözü geçmiyor!.. Çünkü PKK
karayollarını kesip insanları
öldürüyor, kaçırıyor.
Kaçırdıklarının biri de AKP Hakkari İl Başkanı Abdülmecit Tarhan'dı.
Hakkari'de kaçırıldı, nerede olduğunu bilen yoktu! Kuzey Irak'a götürüldüğü, haftalar sonra teröristler tarafından
Türkiye'ye postalanıp bizim makamlara teslim edildiği zaman öğrenildi. Büyük bir rezalettir ama üzerinde duran
olmadı.
Peki kardeşim, sen askerleri uçakla
taşıyacaksın da, o kocaman bölgede
karayolu kullanmak zorunda olan
sivillerin durumu ne olacak? Öğretmen, öğrenci, memur, hakim, savcı, işadamı ve hatta korucu!.. Onları kim koruyacak?
Unutmayın, PKK çeşitli
zamanlarda yol kesip
üniformalılarla birlikte sivilleri de kaçırdı. Şimdi PKK'nın elinde esir olan astsubaylarımız, polislerimiz, uzman çavuşlarımız, erlerimiz ve bir de kaymakamımız var. Nerede oldukları belli değil!
Onların nerede olduğunu, yaşayıp
yaşamadığını Tayyip bile bilmiyor.

* * * * *

Yılda 400 bin askerin terör bölgesine gidiş gelişlerinde havayolu ile taşınma
kararı alınmasının anlamı açık ve nettir:
“Ben devlet olarak terör
karşısında yenildim. Benim
egemen olduğum topraklarda,
karayollarında benim sözüm
geçmiyor. Pes ettim, havayolu
kullanmaya karar verdim.”
Tayyip mayyip bundan sonra sakın ola ki piyasaya çıkıp “Her şeye ve her yere hakimiz, güçlüyüz” demesinler!
Onların gücü (!) işte bu kadar.

* * * *

Emin Çölaşan'ın notu: Sevgili
okuyucularım, Van depremi sonrasında TOKİ tarafından yaptırılan konutlar bile hükümete propaganda malzemesi
yapıldı… Ve geceli gündüzlü yapılan
yayınlarda “Vatandaşa ev verildiği” duyuruldu.
Oysa o evler vatandaşın değil!
Ev verilen herkes borçlandırıldı. O işsiz, fakir fukara garibanlar her ay TOKİ'ye 345 lira taksit ödeyecek. Üstelik evlerin tapusu kendi üzerlerine değil. Evler 20 yıl ipotekli. Borcunu aksatırsan evin elden gidecek!

Gerçekleri iyi bilelim, felaket  yaşayan insanları bile siyasi propaganda aracı olarak
kullanmayalım. Ayıp oluyor!

 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp