Top
26/02/2013

Türkiye’yi yöneten katil

Sevgili okuyucularım, akıl almaz olaylar yaşıyoruz. Ülkemizi, Türkiye'nin belki de dünyanın en büyük ve en acımasız katili yönetiyor. Olacak şey değil ama oluyor.

Herifin ayağına MİT Müsteşarı gidiyor, MİT'in en üst düzey yetkilileri, Kürtçü BDP'nin milletvekilleri gidiyor.
“Sayın Öcalan!” hapishanede falan değil.
“Sayın Öcalan!” devletle pazarlık masasında. Bütün amacı kendi kıçını kurtarmak, bir an önce tahliye kararını edinmek.
Öbür tarafta bir hükümet var, hükümetin “Türk” sözcüğünü ağzına alamayan başı nutuk atıyor:
“Her türlü milliyetçiliği ayaklarımızın altına aldık!”
Onun bu sözlerini duyan eskinin futbolcusu, şimdinin AKP Milletvekili, Hakan Şükür isimli biri hemen piyasaya çıkıp konuşmaya başlıyor:
“Ben Arnavut'um, Türk değilim.”

* * *

Apo İmralı Adası'nda kasım kasım kasılıyor, bir dediği iki edilmiyor. Yemekleri çok özel hazırlanıyor, siparişleri önceden alınıyor. Emrinde özel doktorlar var. Öksürse muayene ediliyor…
“Aman beyefendiye bir şey olmasın!..”
İki paralık bir katil, en değerli elemanımız oldu.
Kılına zarar gelmemesi için büyük çaba harcanıyor, özen gösteriliyor.
Tam 14 yıldan bu yana İmralı'da süklüm püklüm yatıp dururken, bir anda başımıza Türkiye Cumhuriyeti'nin “Kurtarıcı meleği (!)” kesildi.

* * *

Geçen hafta sonunda üç Kürtçü milletvekili tarafından ziyaret edildi, mesajlarını onlarla iletti. Sonra üç adet mühürlü zarfa mektuplarını koydu!
Biri Kuzey Irak'taki Kürtçü teröristlerin ana üssüne.
İkincisi Avrupa'daki örgüte.
Üçüncüsü Türk kamuoyuna.
Belki Tayyip'e yazdığı bir dördüncüsü de vardır ve teşekkür edip saygılarını sunuyordur, onu bilemiyorum. Mektupların içeriği henüz açıklanmadı ama bilesiniz ki herif orada “Barış meleği (!)” havalarına girdi, kendini kurtarabilmek için şimdi “Barış çağrıları (!)” yapıyor. Yıllardır PKK'nın elinde esir olan askerlerimiz, polislerimiz ve öteki kamu görevlileri bırakılsın diye örgütüne mesaj göndermiş!
40 bin insanımızın ölümüne, yedi bin şehit vermemize neden olurken aklına barış ve
insanlık gelmiyordu… Çünkü görgüsüz, kendisini ilah zanneden, haremindeki kadınların karşısında göbeğini kaşıyan bir katildi.
İmralı havası 14 yıl sonra onu değiştirdi, başımıza “İnsan (!)” kesildi. Pazarlık masasında hadisler okumaktan bile utanmıyor.
Ama asıl nedeni, karşısında diz çökmeye hazır bir hükümet bulmuş olması. Pazarlığını Tayyip'in adamları ve Kürtçü milletvekilleri ile sürdürüyor, tahliye edileceği günü bekliyor.
O şimdi Türkiye'yi yönetiyor!
Bizim utanacak bir şeyimiz yok. Türkiye Cumhuriyeti'ni bir katilin kucağına düşürenler utansın.

Bir subay mektubu

28 Şubat davasından tutuklanan emekli Albay Alican Türk'ten dün aldığım mektup ilginçti. Albayım mektubun başlığını “Düş(ürül)mek koymuş. Apo rezaleti sürüp giderken, şimdi bir Türk subayının hapishaneden yazdığı mektubu aynen okuyalım:
“Sayın Çölaşan, şu iki tesbitim üzerinde ısrarla iddia ediyorum ki;
1) Dünyadaki ordular arasında PKK'nın ortaya koyduğu terör eylemleri ve terör tarzları ile
mücadele edebilecek Türk Ordusu'ndan başka hiçbir ordu, subay, astsubay, erbaş-er
tanımıyorum. PKK gibi bir örgütle Güneydoğu gibi bir coğrafyada ne Amerikan Ordusu, ne İngiliz, ne Alman, hiçbir ordu mücadele edemezdi.
Haa belki ederdi ama geçen yıllarda yaşamını yitirenlerin sayısı 35-40 bin değil, üç dört milyon olurdu.
2) Hiçbir ülkenin bünyesi Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin 1984-2000 yılları arasında yaşadığı terör olaylarını ve o terörün yarattığı sosyal, siyasal, ekonomik ve askeri sorunları
kaldıramazdı. Başka bir deyişle, eğer PKK terör örgütünün eylemleri bir başka ülkede yaşanmış olsaydı -ister Amerika, İngiltere, Almanya, ya da Fransa deyin, dünyanın hangi ülkesi olursa olsun fark etmez- o ülke çatır çatır çöker, parçalanır, dağılır giderdi.
Dahası, sadece dağılmakla da kalmaz, arkasından ülkede bir iç savaş başlar ve o
savaşta da milyonlarca insan yaşamını yitirirdi.
Kimse farkında değil, ama bu ülkede 1984-2000 yılları arasında akılların alamayacağı müthiş bir mücadele verildi.
Evet, kimse farkında değil ama bazı dostlarımız(!) farkında… Ve onca inanılmaz olaylara rağmen bu ülkenin nasıl çökmediğini, yıkılmadığını, ayakta kalabildiğini hayret ve şaşkınlıkla izlediler. Halbuki aynı süreçte birkaç yıl içinde koskoca Sovyetler Birliği, hatta taş gibi bir Yugoslavya darmadağın olmuştu. Her birinden bir sürü yeni devletçik çık(arıl)mıştı. Ama Türkiye hâlâ ayakta…
Bütün planlarını Türkiye'nin terör -ve ardından iç savaş-yoluyla bölünüp parçalanacağı varsayımı üzerine kuranlar, 1984-2000 arasındaki 16 yılda şunu anladılar ve öğrendiler: TSK dimdik ayakta durdukça, Mustafa Kemal ATATÜRK sevgisi yüreklerde kaldıkça, Türkiye'yi bölüp parçalamak pek mümkün olmayacak.
O halde önce bunlardan başlamak gerekir!
Nitekim 2000'lerden (AKP döneminden) itibaren bütün planlamalar bu çerçevede yapıldı.
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin niye bu hale düştüğünü/ düşürüldüğünü ve çoğu Güneydoğu kahramanı yaklaşık 400 askerin neden içeride (hapishanede) olduğunu anlatabildik mi?..
Ve lütfen şunu da düşünün: TSK böylesine düş(ürül)meseydi, Öcalan gibi bir teröristle
böylesine fütursuzca müzakereler, pazarlıklar yapılabilir miydi? Saygılarımla.
Alican TÜRK. Emekli Albay. 28 Şubat tutuklusu.”

Mehmet Perinçek'in mektubu

Ergenekon tutuklusu Mehmet Perinçek, Doğu Perinçek'in oğlu. Babasıyla birlikte, hiçbir suçu olmadığı halde Silivri'de hapis yatıyor. Mehmet'in muhteşem bir kitabı var:
“Rus Devlet Arşivlerinden 150 Belgede Ermeni Meselesi.” (Kırmızıkedi Yayınları.)
İki yıl sonra Ermeni soykırım iddialarının 100. yılı karşımıza gelecek ve Ermeni propagandası yine dünyayı saracak. Türkiye bu alanda ne yapıyor?
Mehmet Perinçek bu konuda Dışişleri Bakanlığı'nın işbirliği ile Rus devlet arşivlerine girmiş ve Ermenilerin Türklere yaptığı katliamı belgelerle ortaya çıkarmıştı.
İnanılır gibi değil ama Rusya'da yaptığı bu çalışmalar ve kitabı, şimdi Ergenekon davasında karşısına “Suç unsuru” olarak çıkarılıyor!
Mehmet tam bir buçuk yıldan beri sadece bu nedenle tutuklu!
Elime dün geçen mektubunda özetle şöyle diyor:
“Kitaptaki çalışmalarım, (soykırım iddiasında Türk'leri aklayan belgeler) Ergenekon iddianamesinde suç olarak görülmektedir. Milli hassasiyetleri kullanarak örgüt propagandası yaptığım iddiasıyla hakkımda 15 yıl hapis isteniyor! Dinlenmesini istediğim diplomat tanıkların hiçbiri kabul edilmediği gibi, Dışişleri Bakanlığı ile yaptığım telefon
konuşmaları bile dinlenmiş, suç unsuru kabul edilmiş ve iddianamede yer verilmiş.
Şemdin Sakık'tan oto hırsızlarına kadar geniş bir tanık yelpazesini dinleyen mahkeme, suç isnat edilen eylemin tanıklarına itibar etmedi! Aylardır süren duruşmalarda adım bile geçmemektedir.
Davayla tek ilgim, tutukluluğumdur.
Sözde soykırımın 100. yılı olan 2015 yaklaşırken, bu konudaki araştırmalarım sekteye uğratılmıştır.”
Perinçek'in bu ilginç kitabını ben de okumuştum, dün yine baktım. Ergenekon, terör ve propagandayla uzaktan yakından ilgisi yok. Kitapta sadece Türkiye lehine olan 100 yıllık Rus devlet belgeleri yer alıyor.
Mehmet Perinçek'in tutukluluk nedeni bence “Babasının oğlu” olmasından başka bir şey değil.
Keşke bu hükümetin yetkilileri onu içeri tıkmak yerine teşekkür etselerdi.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp