Top
25/03/2022

DPT’yi bile yok ettiler

Sevgili okurlarım, Türkiye'de bir zamanlar Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) isimli bir kuruluş vardı.

Kaynakları kıt olan bir ülkeye planlı ekonomiyi getirmek için 1960 yılında kurulmuştu.

DPT bu süreçte çok önemli işler yaptı.

Beş yıllık kalkınma planları hazırlanırdı.

Gerek devlet ve gerekse özel sektör plana uymak zorunda idi.

Ayrıca yıllık programlar hazırlanır, bütün bu belgeler Resmi Gazete'de yayınlanıp yürürlüğe girerdi.

Ancak bu belgeler öyle rast gele hazırlanmazdı. Öncesinde çok ciddi hazırlıklar ve çalışmalar yapılır, ekonomik, sosyal ve kültürel gerçeklerin her alanda adeta röntgeni çekilir, eksikler, fazlalar ve uygulamada ortaya çıkan hata ve yanlışlar tek tek sıralanır ve iktidarlara teknik açıdan yol gösterilirdi.

Ayrıca DPT uzmanlarıyla birlikte sektör temsilcisi uzmanlar tarafından oluşturulan özel ihtisas komisyonları vardı. Bunların hazırladığı raporlarlar en ince ayrıntısına kadar tartışılır, beş yıllık kalkınma planları ve yıllık programlar bu titiz çalışmalar sonrasında yürürlüğe girerdi.

★★★

Bu hususların tartışıldığı en yüksek merci ise Yüksek Planlama Kurulu idi.

Başbakan başkanlığında toplanır, her şey enine boyuna incelenir ve son karar orada verilirdi.

Ben de bir zamanlar DPT'de çalışıyordum! ODTÜ'yü yeni bitirmiş, açılan giriş sınavını kazanmış, zurnanın son deliği olan genç bir plancı!

O halimle birkaç kez Yüksek Planlama toplantılarına girdiğimde, hayatımda ilk kez devlet tecrübesi edinmiş olduğumu anlardım.

Başbakan Demirel her konuda son talimatlarını orada verirdi. O talimatların neye göre verildiğini de öğrenmiş olurdum.

Örneğin Ankara'nın Bakanlıklar semtinde yeni bir Milli Eğitim Bakanlığı binası yapılıyordu. Ancak ödenek yetmezliği nedeniyle inşaat gecikmişti.

Demirel pek çok konuda olduğu gibi o konudaki isteğini de yineledi:

“Beyler Ankara'nın göbeğindeki o binanın gecikmesi devletin itibarına zarar veriyor. O inşaat için para ayırın ve işi en kısa zamanda bitirin.”

İnşaat ertesi yıl bitirilmişti.

Aynı toplantıda yaptığı bir anımsatmayı da unutamam…

“GAP projesini hızlandırın. GAP Türkiye'nin ve Türk tarımının kurtuluş projesidir.”

★★★

Yıllar geçtikçe DPT olumlu anlamda gerçek bir insan fabrikasına dönüştü…

Hemen belirteyim, DPT'de siyaset kavgaları falan hiç olmazdı. Sağcı solcu mücadelesi falan yoktu.

Ama çok değerli uzmanlar vardı.

Sonraki yıllarda oradan ayrılan uzmanlar soluğu sağ ve sol partilerde aldı.

İçlerinden nice bakanlar, milletvekilleri, yüksek bürokratlar ve özel sektör temsilcileri çıktı.

★★★

Aradan uzun yıllar geçti ve geldik 2002 yılına…

Türkiye'de AKP isimli bir parti iktidar oldu.

Bunların kafasında planlı kalkınma diye bir kavram asla yoktu. Bütün amaçları savrukluğu sürdürüp kendi yandaşlarına yeni parasal olanaklar sağlamaktı.

Ancak bu amaca planlı ekonomide ulaşmaları çok zordu. Mümkün değildi.

Hazırlanıp yürürlüğe sokulması gereken beş yıllık planlar ve
yıllık programlar sıfırlandı. İsraf ve yolsuzluklar böylece halının altına itildi!..

Aslında DPT'yi siyasete alet etme süreci de bütün hızıyla başlamıştı.

Kadrolar boşaltılıyor, yerlerine yandaşlar ve işbirlikçiler dolduruluyordu.

DPT'nin hiçbir etkinliği kalmamış, bir takım siyasetçilerin arpalığına dönüşmüştü…

★★★

Ve 2011 yılına gelindiğinde DPT'yi kapattılar!

Adeta mahalledeki bakkal dükkanını kapatır gibi kapısına kilit vurdular.

Çalışanlar ilgili ve ilgisiz bazı kuruluşlara gönderildi.

Dikkat ettiniz mi bilmiyorum, artık beş yıllık kalkınma planları yok. Her önüne gelen tuttuğunu beceriyor, memleketin ekonomisi ve sosyal düzeni kapalı kapılar ardında alınan cumhurbaşkanlığı kararlarıyla ‘idare ediliyor.'

★★★

Hiç kuşkunuz olmasın, eski DPT var olsaydı Türkiye bugün tanık olduğumuz kepazelikleri yaşamazdı. Mümkün değildi.

Gereksiz yatırımlar yapılmazdı.

Nüfus artışı bu boyutlara gelmezdi.

Tarım toprakları yok edilmez, çiftçinin ve üreticinin anası ağlatılmazdı.

Tarımda kendi kendine yeten yedi ülkeden biri idik. Nohut mercimek, buğday ithal etmek zorunda kalmazdık.

İşsizlik bu boyutlara varmazdı.

Enflasyon canavarına dizgin vurulurdu.

Gelir dağılımı böylesine bozulmaz, milyonlarca insanımız perişan edilmezdi.

İktidar kesiminin lüks ve şatafatlı yaşamını bir yerde dizginlemek mümkün olurdu.

Devletin ve milletin parasıyla saraylar maraylar hızla yapılmaz, devlet arazileri peşkeş çekilmez, yolsuzluklar azalırdı. DPT bunlara izin vermezdi.

★★★

Evet… 2011 yılında DPT'yi de kapattılar!

Peki ne kazandılar?

Çok şey!..

Önleri açıldı, yolsuzluklar patladı.

Yolsuzlukla birlikte israf, savurganlık, keyfi yönetim ve adamına göre muamele de patladı.

Türkiye'ye yazık ettiler…

Milyonlarca insanımızın geleceği ile oynadılar, bozuk para gibi harcadılar.

Hiç utanmadılar.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp