Top
22/03/2020

Güvenimizi yitirdik

Sevgili okurlarım, herhangi bir ülkede beklenen veya ortaya çıkan panik ortamında güven çok önemlidir.

Vatandaş, ülkeyi yönetenlerin eğer varsa hatalarını görüp eleştirmeli ama güven duygusunu yitirmemelidir.

Şimdi bizde bir olay oldu ve ne yazık ki bu süreci yönetmekte olanlara duymak istediğimiz güveni yitirmemize neden oldu.

Aytaç Yalman Paşa'nın koronadan, hem de resmi kayıt altında iken vefat etmiş olması…

Şimdi bir düşünün, Aytaç Paşa geçmiş yıllarda Kara Kuvvetleri Komutanlığı yapmış olan emekli bir orgeneral. 

Belirtiler ortaya çıkıyor, tedavi herhalde sonuç vermiyor, vefat ediyor ve olay öğrenilmesin diye sessiz sedasız gömülüyor.

Türkiye'de koronadan üçüncü ölüm vakası…

Ve devlet bu ölümü gizliyor!

Sağlık Bakanı günler sonra itiraf etmek zorunda kalıyor!

Acaba diyorum, Bakan Bey'in haberi mi yoktu!

Eğer yok idiyse çok daha büyük bir skandaldır.

Ya da acaba kendisine yukarıdan bu doğrultuda talimat mı gelmişti!

★★★

Devletin en üst düzeyine gelmiş bir komutan bütün dünyanın belası olan bir hastalıktan vefat ediyor ve bu haber (bilerek veya bilmeyerek) toplumdan gizleniyor.

O zaman akla ister istemez şu sorular geliyor:

Aytaç Paşa'nın ölümünü bile gizleyenler acaba başka neleri toplumdan gizlemeye kalkışıyor?

Hasta sayılarını mı, ölümleri mi, tıbbi malzeme eksiklerini mi, neleri?

★★★

Sevgili okurlarım hem çok zor, hem de zahmetli bir süreçten geçiyoruz.

İktidar kesimi ve iktidarın yandaş yalaka medyası sürekli pembe haberler pompalayıp her şeyin iyiye gittiğini iddia ediyor.

Her şey düzelmiş, ya da düzelecekmiş!

Neredeyse ortaya çıkıp avaz avaz bağıracaklar:

“İyi ki korona çıktı da bu olumlu tabloları karşımızda gördük!”

Oysa tablo hiç iyi görünmüyor…

Bu öyle bir hastalık ki, vaka ve ölüm sayıları geometrik dizi ile başka bir deyişle hızla katlanarak artıyor.

2-4-8-16-32-64-128-256 gibi…

★★★

Bir anda yüz binlerce gariban, alt düzey gelir grubundan yüz binlerce kişi ya işsiz kaldı, ya da umutlarıyla birlikte güvenini yitirdi.

Bırakın hastalığı ve sağlığı bir yana, şimdi yüz binlerce insanımız ekonomik ve sosyal güvenini yitirmiş oldu.

Ömrünü çoktan tamamlamış olan iktidar, patronları istediği kadar kurtarmaya kalkışsın, onlara 100 milyar liralık teşvik paketleriyle birlikte kıyaklar armağan etsin, ekonomi kolay kurtulmaz.

Bu süreçte en önemli husus nedir derseniz, işsizliktir.

Birkaç gün içerisinde işsiz kalmaya mahkûm edilmiş olan yüz binlerce insanımızdır.

★★★

Tam karşımızda çok ciddi bir sorun daha var.

Cezaevleri…

Oralarda 300 bin kişi kucak kucağa yatıyor.

Onlar için çalışan ve bire bir temasta bulunan infaz koruma memurlarıyla öteki görevlilerin sayısı on bin'den fazla.

Hükümlü ve tutuklular kucak kucağa yatıyor, aynı havayı soluyor.

O kapalı ve sıkıcı ortamlarda sağlık donanımları yetersiz.

Kırıkkale Açık Cezaevi'nde olduğu gibi, suları akmıyor. Banyo ve tuvaletleri de yetersiz.

Cezaevleri sorunu çok önemli.

Yeni infaz yasa teklifi Meclis'e henüz sunulmadı ve çıkması da epey zaman alacak. Buna ne yapıp yapıp devletin hemen, derhal ve en kısa zamanda el atıp bir çare bulması gerekiyor.

Aksi takdirde cezaevlerinde hız kazanıp yayılacak bir korona salgını bütün Türkiye'yi etkiler ve mahveder.

★★★

Bizi zor günler bekliyor…

Durum vahim…

Ve unutmayalım, biz Türkiye olarak henüz işin çok başlangıç aşamasındayız.

Henüz Çin, İran, İtalya, İspanya falan olmadık ama olmayacağız anlamına gelmiyor.

Dikkat etti iseniz hep aynı şeyi söylüyorum!

“İnşallah yanılırım ama…”

Şimdi de aynı şeyi söylüyorum…

“Bu karamsar tabloda inşallah yanılırım ama durum hiç de öyle göstermiyor. Her şey yeni başlıyor. Henüz işin en başındayız ve Aytaç Paşa'nın koronadan ölümü bile 82 milyon insanımızdan gizlendi. Güven duygumuzu yitirdik.”

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp