Top
21/09/2012

Aferin sana Bay Abdullah Gül!

Sevgili okuyucularım, Çankaya'da, Mustafa Kemal Atatürk'ün makamında oturmakta olan biri var.

Abdullah Gül.
Ünvanı Cumhurbaşkanı!
Anayasa ve yasalar uyarınca en geniş yetkilerle donatılmış olan biri. Astığı astık, kestiği kestik. Şimdi açalım anayasayı, tanımına ve sonsuz yetkilerine özetle
bakalım:
Madde 104: “Cumhurbaşkanı devletin başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyetini ve devletin
bütünlüğünü temsil eder.
Anayasanın uygulanmasını, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir.
Yetkileri: TBMM'yi gerektiğinde toplantıya çağırmak. Kanunları yayınlamak. Kanunları tekrar
görüşülmek üzere TBMM'ye geri göndermek. Kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesinde iptal davası açmak. Başbakanı atamak ve istifasını kabul etmek.
Milletlerarası anlaşmaları onaylamak ve yayınlamak.
TBMM adına Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Başkomutanlığını temsil etmek.
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kullanılmasına karar vermek.
Genelkurmay Başkanını atamak.
Kararnameleri imzalamak.
Başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu kararıyla sıkıyönetim veya olağanüstü hal ilan etmek ve kanun hükmünde kararname çıkarmak…”
Gördüğünüz gibi, muhteşem yetkilerle donatılmış. Ama anayasa uyarınca sahip olduğu yetkiler bu kadarla da bitmiyor.
* * *
Şimdi ötekilere bakalım:
“Belli kişilerin cezalarını affetmek veya kaldırmak.
Devlet Denetleme Kurulu üye ve başkanını seçmek. Üniversite rektörlerini seçmek.”
Bir de yargıyla ilgili yetkileri var:
“Anayasa Mahkemesi üyelerini, Danıştay üyelerinin dörtte birini, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısını, HSYK üyelerini seçmek.”
Bu yetkilerin çoğu, Cumhurbaşkanına 12 Eylül darbesi sonrasında verilmişti. Yani Kenan Evren'e anayasa ile verilen yetkilerdi.
AKP topluma sürekli olarak “Demokratik anayasa, darbelerin izi silinmiş anayasa” masalları okuyor. Bu amaçla kaç kez anayasa değişikliği yaptılar.
Ancak bu yetkilerin hiçbirini kaldırmadılar, değiştirmediler… Çünkü bu maddeler iktidarın işine geliyor. Devleti bu yolla ele geçiriyorlar.
Özellikle üniversiteler ve yargı bu yolla ele geçirildi, AKP iktidarının emir ve hizmetine sokuldu.
Bu süreç Bay Abdullah Gül aracılığı ile Çankaya'dan büyük başarıyla (!) sürdürülüyor.
* * *
Ülkemizde kan gövdeyi götürüyor, ayrılıkçı terör almış başını gidiyor, her gün şehit
cenazeleri kaldırılıyor. Şimdi burada sormak gerekiyor:
Böylesine yetkilerle donatılmış olan Çankaya'daki şahıs, acaba bu konuda ne yapıyor?
Herhangi bir biçimde ağırlığını koyuyor mu?
Bir girişimde bulunuyor mu?
Bakanlar Kurulu'nu toplayıp hesap soruyor mu?
Kendisini oraya seçtiren partili arkadaşı Tayyip'i, ya da hükümeti uyarıyor mu?
Adı üstünde, kendisi Başkomutan! Şu olup bitenler nedeniyle Genelkurmay'la doğrudan veya dolaylı bir ilişkisi oluyor mu?
Bu sorulara verilecek yanıtların tümü, ne yazık ki olumsuzdur.
O, Çankaya'da, Mustafa Kemal Atatürk'ün makamında sadece oturuyor, o makamda olmanın mutluluğunu yaşıyor, particilik yapıyor, partisini koruyup kolluyor, üniversite rektörlerini kendi adamlarından seçiyor, siyasi yandaşlarını yüksek yargıya ve HSYK'ya dolduruyor. Bütün işi bu!
Yargı ve üniversite bu yolla, onun üstün çabalarıyla ele geçirildi!
* * *
O Çankaya'da, AKP iktidarının ve hükümetinin temsilcisi olarak görev yapıyor.
Bugüne kadar önüne gelen hiçbir kanunu, hiçbir kararnameyi geri çevirmedi.
Anayasa Mahkemesi'nde bir tek dava bile açmadı.
Terör konusunda bir kez olsun ağırlık koymadı, girişimde bulunmadı. Şimdi belki haklı olarak “Ağırlığını nasıl koyacak” diye sorarsınız. Onu ben bilmem! O makamda oturan ben değilim, kendisidir. Devlet onun elinde ve emrinde.
Beyefendiyi Çankaya'ya çıktığından bu yana yıllardır izliyoruz. Oradaki bütün fonksiyonu önüne gelen kanun ve kararnameleri hemen imzalamak, onaylamak.
Orada Tayyip'in otomatik onay makinesi olarak görev yapıyor.
Bazıları kendisine “Çankaya noteri” diyor! Bu benzetme yanlıştır.
Noter önüne her geleni imzalamaz. Ciddi bir araştırmadan geçirir, belgeleri
titizlikle inceler ve gerekirse geri çevirir.
Bay Abdullah Gül'ü noterlerle kıyaslamak, noterlik kurumuna yapılacak en büyük haksızlık ve saygısızlıktır.
Önüne geleni otomatik imzalayıp onay veren noterler değil, Bay Abdullah Gül'dür.
* * *
O makama seçilen kişi geçmişte partili olabilir. Ancak devletin başı olduğu andan itibaren, o makamda “Tarafsız” olmak zorundadır.
Seçildiği zaman Meclis kürsüsünde “Namusu” üzerine ettiği yeminde tarafsız kalacağı yazılıdır. Şimdi soruyorum:
Kendisinin tarafsız olduğuna, tarafsız kaldığına inanıyor musunuz?
Orada bir gün olsun tarafsızlık belirtisi gösterdi mi?
Üniversitelere rektör seçiyor. Bu seçimler tam bir komediye dönüştü. Ne kadar kendi adamı varsa, ne kadar iktidar yandaşı varsa bulunup seçiliyor.
Üniversiteler onun sayesinde iktidarın güdümüne girdi, onun seçtiği yandaş rektörler sayesinde susturuldu.
Anayasa Mahkemesi aynı durumda. “AKP'nin mahkemesi” olarak görev yapan o mahkemenin “Tarafsız bir yargı organı” olduğunu bugün kim söyleyebilir?
Danıştay üyelerinin dörtte birini beyefendi kendisi seçiyor.
Bu kurumlar için yapacağı her atama öncesinde “Ciddi araştırmalar (!)” yapılıyor, seçilecek kişilerin “Siyasi güvenilirliği (!)” iyice araştırılıyor. Güvenilir kişi ve kurumlardan “Bizim
adamımızdır, sonuna kadar bizimledir” teminatı alındıktan sonra seçimini yapıyor.
Bu yazıyı niye yazdım? Türkiye'de terör kıyameti koparken sessiz, sütre gerisine çekilmiş, hiçbir ağırlığı yok, Çankaya'da sadece Tayyip'in onay makamı olarak oturuyor.
* * *
Burada içimde ukde kalan bir konuya da kısaca değineyim. O sırada izinde olduğum için yazamamıştım. Kulak rahatsızlığını bahane edip 30 Ağustos törenlerine katılmadı.
Yahu sen devletin başısın. İnsan iki eli kanda olsa o törene katılır.
Gerekirse bastonla, gerekirse koluna girmiş iki kişiyle…
Yoğun bakım hastası değildin. Elin ayağın tutuyordu, sadece kulak
sorunun vardı.
Ulusal bayramları bile iptal eden, tümüyle yok etmeye, belleklerden kazımaya kalkışan kadroların döneminde yaşıyoruz…
Ve Bay Abdullah Gül, işte o hükümetin Çankaya'ya çıkardığı biri.
Kendisinden bekleneni yapıyor.
Terörmüş merörmüş, ulusal bayrammış, devletin başıymış, vız gelir tırıs gider.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp