Top
20/03/2020

Recep Bey konuştu ama sustu!

Sevgili okurlarım, Recep Bey'in önceki gün yapacağı açıklamaları büyük bir merakla bekliyorduk.

Salgın Türkiye'de başladıktan sonra hiç konuşmamış, ağzını bile açmamıştı. Hatta bazıları bu durumu “Acaba virüs mü kaptı” anlayışıyla değerlendirmişti.

Uzun konuşmasını Saray'da değil, Çankaya'daki eski Cumhurbaşkanlığı köşkünde yaptı.

Bu köşk uzun yıllardan bu yana ilk kez böyle bir topluluğa açılmıştı.

Ellerinden koskoca bir Saray var.

Bütün toplantıları, açıklamaları orada yapıyorlar, emirler oradan çıkıyor.

Neden ilk kez Çankaya'yı kullanmak zorunda kaldılar?

Tahminimi söylüyorum:

Saray iyice ilaçlanmıştı… Ya da ilaçlanma aşamasında idi.

Düşündüm, bunun başka bir açıklamasını kafamda bulamadım. Varsa söylesinler.

★★★

Krizin henüz en başındayız…

Yanılmayı dilerim ama işin gidişi hiç de parlak ve olumlu olmayacak.

Hasta sayıları ve ölüm sayıları giderek artacak ve biz millet olarak acayip bir gizlilik süreci yaşamaya devam edeceğiz.

Dikkat ediniz:

Ölümlerin hangi il veya ilçemizde olduğu bile kesinlikle gizleniyor.

Bu yanlış bir tutum.

Şimdi diyecekler ki “Biz panik olmasın diye ölüm yerlerini gizli tutuyoruz!..”

İyi de kardeşim, hadise zaten başlamış… Neyi, kimden gizleyeceksiniz, karşılığında ne kazanacaksınız!

★★★

Evet, Recep Bey'in uzun konuşmasını hep beraber dikkatle dinledik… Sokağa çıkmayın, ellerinizi yıkayın gibi eski şeyleri tekrarladı.

En önemli bölümünü patronlara verilecek parasal destek oluşturmuştu. Garibanlara, küçük iş yerlerine değil!

Belki bazı büyük patronlar onu dinledikten ve 100 milyarlık desteği öğrendikten sonra “İyi ki korona çıktı” demiştir!

★★★

Yani patronlar kurtarılacak!

Tamamdır, onlar kurtarılsın.

Ya küçük işletmelerde çalışanlar ne olacak?

En düşük emekli maaşının 1500 lira olması ve emeklilere bayram ikramiyesinin nisan ayında verilecek olması dışında toplumun geniş kesimlerine vaat edilen hiçbir husus yok.

Oysa, Türkiye genelinde şu anda on binlerce küçük işletme kapatılmış durumda.

Sayısını bilmiyoruz ama buralarda çalışmakta olan yüz binlerce kişi, hiçbir yasal güvenceleri olmadan şu anda sokağa terk edildi ve işsiz…

Bu insanlar ne olacak, onlar için ne gibi önlemler alınacak, hiç kimse bilmediği gibi, Recep Bey de bu
konuya nedense hiç değinemedi zira o da bilmiyor.

Yani Recep Bey yuvarlak lafları önündeki elektronik aygıttan bir saate yakın bir süre okudu, Allah dedi, peygamberimizden örnekler verdi ama suya sabuna dokunmaktan ve gariban kesimi için alınması gereken önlemleri gündeme getirmekten özellikle kaçındı.

Sevgili okurlarım, varsayalım günün birinde bir şeyler hissetmeye başladınız. Ateşiniz ve solunum güçlüğünüz var, öksürüyorsunuz.

Bunları hissedenler için sağlık kuruluşları var ama gelin görün ki onların da derdi kendi başlarını aşmış.

Malzemeleri eksik, ya da hiç yok… Yeni örgütlenme henüz oturmuş değil. Devlet ve üniversite hastanelerinde acil olmayan ameliyatlar bile daha önceki haftalardan bu yana zaten ertelenmiş durumda.

Korona için yeterli laboratuar malzemesi de yok.

Vatandaş yukarıdaki belirtileri göstermeye başlayınca nereye, hangi sağlık kuruluşuna başvuracak?

İşte, bilmecenin en kritik boyutu bu.

Nereye gideceğiz?

Gittiğiniz hastaneler çok acil bir vaka değilseniz sizi içeri almıyor, kapıdan çeviriyor. Onlar da haklı, kargaşa sürüyor.

Allah korusun, gazeteciyiz ama böyle bir durum olduğu takdirde nereye başvuracağımızı biz de bilmiyoruz.

★★★

Bir Alo 184 hattı kurmuşlar, şikayeti olan arasın diyorlar!

Karşınıza telesekreter çıkıyor, birkaç soru soruyor ve sonrasında sadece bir tek cümle:

“En yakın sağlık kuruluşuna gidin!”

En yakın sağlık kuruluşuna gidiyorsunuz, ya olanakları yetersiz, ya da başka bir nedenle çaresiz kalıyorsunuz.

Birileri Sağlık Bakanı için çok olumlu sözler söylemeyi sürdürüyor. Doğrudur, kendisini ilk kez tanıdık ama babacan, açık sözlü biri olduğu izlenimini edindik…

Ancak, şu anda sağlık sistemi yetersiz ve iyi örgütlenmiş değil.

Şu olumsuz gidişi örgütlemeyi başardığı takdirde başarıya ulaşacaktır…

Zira işin henüz en başındayız.

Umarım yanılırım ama bizi her açıdan çok daha sıkıntılı günler bekliyor.

İtalya, İspanya, İran gibi olmayalım da!

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp