Top
15/02/2020

İlle de saray

Sevgili okurlarım, bu iktidar, en başta partili cumhurbaşkanı olmak üzere sarayları, saraylarda yaşamayı çok seviyor.

Haklılar, anaları her birini Osmanlı padişahları gibi saraylarda doğurup büyütmüştü!

Osmanlı sevgileri de oradan geliyor olsa gerek.

Ankara'daki meşhur, 1150 odalı ve salonlu görkemli sarayı (vatandaşa kapalı olsa bile) artık hepimiz biliyoruz.

Ancak Recep bu kadarla yetinemezdi.

Şimdi kendisine Marmaris Okluk'ta görkemli bir yazlık saray yaptırıyor. İçine dışına trilyonlar harcandı, bitmek üzere.

Bundan sonra yaz tatillerinin bir bölümünü orada geçirecek.

Bunların saray düşkünlüğü o derecede ki, günlük olağan toplantılarını bile artık devletin Dolmabahçe Sarayı'nda yapıyorlar.

★★★

Ancak saray tutkuları bununla da bitmiyor…

Şimdi beyefendi ve ailesi için Bitlis'in Ahlat İlçesi'nde, Van Gölü'nün hemen kıyısında göle nazır yeni bir saray daha yapılıyor.

Ahlat sarayının ne işe yarayacağını, maliyetinin ne olduğunu bilen yok.

Beyefendi istedi ve yapılıyor.

Bir yanda bunlar olurken milletin açlıktan, işsizlikten, yolsuzluklardan imanı gevremiş, işsiz sayısı beş milyonu geçmiş, kime ne!

Yazık değil mi devletin ve milletin saraylara dökülen bu paralarına?

★★★

İşin daha da ilginç bir yanı var…

Anayasa Mahkemesi, bu Ahlat sarayının yapımını öngören yasa hükmünü geçtiğimiz yılın ocak ayında iptal etmişti.

Şimdi Meclis'te yeni bir uygulama yapıldı ve yeni hazırlanan torba yasanın içine tıkıştırılan bir madde ile sarayın yapılması bir kez daha kabul edildi.

AKP ve MHP oylarıyla!

Çoluk çocuklarıyla birlikte eski ve yeni saraylarında güle güle yaşasınlar, tadına varsınlar. Başka ne diyeyim!

Sevgili okurlarım, Recep Bey'in İslam ülkesi Pakistan gezisinde, görkemli karşılama törenleri yapıldı. Öğrenciler devletin emriyle sokağa dökülmüştü. Ellerinde Türk Bayrakları ve pankartlar vardı:

“Yaşasın Türkiye Pakistan kardeşliği… İki ülke, tek millet… İkinci ülkenize hoş geldiniz…”

Pakistan'ın güdümlü gazeteleri de manşetler atmıştı:

“İslam dünyasının lideri ülkemizde!”

Bunun nasıl bir liderlik olduğu bilinmese de, Recep Bey'in mutlaka çok hoşuna gitmiş olmalıdır!

★★★

İki ülkenin liderleri öpüşüp koklaştılar, kameralara poz verdiler, bir sürü konuda yeni anlaşmalar imzalanacağını bildirdiler.

Ancak…

Ben Recep Bey'in yerinde olsam, fırsat bu fırsattır deyip Pakistan'dan küçücük bir istekte bulunurdum:

“Ey benim sevgili din kardeşlerim, madem beni İslam dünyasının lideri olarak görüyorsunuz, o halde benim de sizden küçük bir ricam olacak!.. Biliyorsunuz, bizim KKTC köşeye sıkıştı. Siz, Katar ve Azerbaycan dahil hiçbir ülke KKTC'yi tanımıyor. Bu nasıl dostluk, nasıl dindaşlık?

Madem ki ben sizin liderinizim, gelin de şu bizim KKTC'yi tanıyıverin! Şimdi ben burada iken yapın açıklamanızı, bitirin şu işi!..”

Recep Bey bunları söylemiş midir?

Elbette ki hayır!

O, dindaşlığın falan nasıl bir palavra, nasıl bir yutturmaca olduğunu hepimizden iyi bilir.

Sevgili okurlarım, Türkiye'nin (Roma) Vatikan'da bir büyükelçisi var. Adı Lütfullah Göktaş…

Recep Bey'in yakın adamı. Diplomat olmadığı halde büyükelçi yapıldı. Aynen Merve Kavakçı, Egemen Bağış ve benzerleri gibi.

Bay büyükelçi dinler arası diyalog uzmanı, ilahiyatçı ve Fetullah'a ait Zaman gazetesinin eski yazarı…

Bu zat Vatikan'da görev yapıyor ama fazla bir işi gücü olmadığı anlaşılıyor.

Birkaç gün önce kendi sosyal medya hesabından attığı tweeti şaşkınlıkla okudum. Aynen şöyle:

“İtalya'da ‘caffe' dediğiniz zaman önünüze zaten espresso gelir. Ve de ‘single' olarak gelir.

Espresso deme gafletinizi ‘single' nitelemesiyle katmerleştirip yabancı bir turist olduğunuzu buralarda dünya alem herkese ilan etmenize gerek yok. Yapmayın şunu.”

★★★

Büyükelçi haklı!..

Çünkü Roma'ya giden bizim görgüsüz turistler son derece cahil. Kafelere gidip oturdukları zaman single espresso istiyorlar, İtalyan garsonlar da onlara içlerinden gülüyor.

Böylece, onların turist olduğu ortaya çıkıyor.

Monşer büyükelçi demek ki vatandaşlarımızın bu duruma düşmesinden üzüntü duymuş, “Yapmayın şunu” diye uyarıda bulunmak zorunda kalmış!

Yani “Ülkemizi rezil etmeyin” demek istiyor.

Büyükelçi dediğin, işi fazla olmayınca, vatandaşın ve ülkesinin sorunlarına karşı işte böyle duyarlı olmalı!

Recep Bey onu o koltuğa boş yere oturtmadı ya…  

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp