Top
12/12/2012

Kitleler yarın Silivri’de…

Sevgili okuyucularım, AKP iktidarı Türkiye'de inanılmaz bir uygulama gerçekleştirdi. Toplumun korkutulması, sindirilmesi ve sesinin kısılması gerekiyordu. Bu nasıl olacaktı? İki adet oyuncak buldular ve dibine kadar kullandılar.

İki ayrı dava yarattılar:
Ergenekon ve Balyoz.
Kendilerinden olmayan asker ve sivil kişileri toplayıp içeri attılar. Birkaç yıl öncesini anımsayın. İstanbul'da Zekeriya Öz isimli bir savcı vardı. Polise emirler verir, insanların ev ve işyerlerini sabah güneş doğmadan bastırtır, herkesi yaka paça gözaltına aldırıp bizzat sorgular, sonra da hakim ve savcıları bu iktidar tarafından özenle seçilen özel yetkili
mahkemeler herkesi tutuklardı.
Ergenekon ve Balyoz davaları, bu iktidarın toplumu sindirmek için kullandığı en önemli sopa oldu.
Balyoz davasında Türk Ordusu'nun seçkin komutanlarını tutukladılar, cezaları kestiler ve işi bitirdiler. Şimdi sırada Ergenekon davası var!

* * *

Ergenekon'da gözaltı ve tutuklama süreci 2007'nin yaz aylarında, Tayyip'in nefret ettiği yazar Ergün Poyraz'la başladı ve devam etti.
Subaylar, astsubaylar, gazeteciler, rektörler, üniversite hocaları, siyasi parti başkanları ve herkes birbiri ardına tutuklandı.
Peki ama neydi bu olay? Emirlerindeki yandaş medyanın gaz verdiği, bir sürü yalan ve iftira ile üzerine gittiği “Ergenekon silahlı terör örgütü (!)” neyin nesiydi?
Yine birkaç yıl öncesine gidelim.
Yalanlar o zaman “Kazılarda insan kemikleri bulundu, BOTAŞ'ın asit kuyularına insanları atıp eriterek öldürmüşler… Ergenekon örgütü Ankara'da Kent Otel'de örgütlenmiş” biçiminde idi. Aylarca bu yalanları savurdular.
Sonra ortaya çıktı ki, öldürülen ve kemikleri bulunan bir kişi bile yoktu.
Çukurlarda bulunanlar at, eşek, kuş, inek kemikleri idi.
Kent Otel'de benimle birlikte yüzlerce kişinin katıldığı yemeklerde böyle bir konu asla gündeme gelmemişti. Şimdi ortalıkta ne kemikler kaldı, ne de Kent otel!..
Çamurları herkese sıçrattılar, yalan ve iftira atmaktan bıkmadılar.

* * *

“Ergenekon silahlı terör örgütü (!)” davasında masum insanlar yıllardır tutuklu. Bu gizli örgüt davalarını biz Türkiye'de çok yaşadık. O örgütlerin mensupları mahkemelerde slogan atar, örgütü över, bir şey yaptıysa aslanlar gibi kabul ederdi.
Bu nasıl bir gizli, hem de silahlı terör örgütü imiş ki, bir kişi bile suçu kabullenmedi. İçlerinden bir babayiğit (!) çıkıp mahkemeye “Evet, örgütümüz vardı ve şunları yaptık, var mı itirazınız” demedi.
Bir kişi ortaya çıkıp suçunu itiraf etmedi, bir kişi çözülmedi.
Tam tersine, sanıkların çoğu birbirleriyle ilk kez o duruşma salonunda tanışma fırsatı buldu! Birbirini tanımayan insanlar aynı örgütün üyesi oldukları iddiasıyla tutuklanmıştı.
Şimdi burada çok önemli sorular sorayım:
Madem ortalıkta böylesine bir gizli ve silahlı terör örgütü vardır, bunlar hangi eylemleri yapmışlar?
Cinayet, adam kaçırma, fidye isteme, silahla yaralama, para elde etmek için silah veya uyuşturucu kaçakçılığı… Darbe!.. Hangisini yapmışlar, ya da yapmaya teşebbüs etmişler?
Dahası var:
Bu gizli örgütün (!) mensupları yıllardır yargılanıyor. Peki örgütün başı kim, kıçı kim? Madem gizli örgüttür, hücreleri olması gerekir. Nerede o hücreler?
Örgütün merkezi neresi?
Kurucusu ve liderleri kim?
Toplantılarını nerede yapmış?
Mahkeme bu soruların hangisine yanıt buldu, hangilerini açığa çıkarmayı başardı? Hiçbirini!
Üstelik MİT'e, Genelkurmay'a resmen soruldu, gelen yanıtlarda bu gizli örgütün varlığından haberdar olmadıkları ortaya çıktı.

* * *

Ama iş bu kadarla da bitmiyor. Baktılar ki Ergenekon davasında bir şey
çıkmıyor, bu kez Cumhuriyet gazetesinin bahçesine atılan üç el bombası ile
Danıştay baskınını da bu davaya yamamaya karar verdiler.
Danıştay saldırısını gerçekleştiren Alparslan Arslan bile Ergenekon sanığı yapıldı.
Amaç kamuoyunun gözünü boyamak ve “İşte, Alparslan bile Ergenekoncudur” diyebilmekti. Ancak bunların hiçbiri tutmadı.
Daha da beteri var.
Bu davada 44 gizli tanık dinlendi ve iş tam bir komediye dönüştü. Gizli tanıklardan bazıları, aynı zamanda davanın sanığı idi ve yargılanıyordu!
Gizli tanıkların tamamına yakını hapiste idi. Bazısı cinayetten, bazısı küçük oğlan çocuklarına tecavüzden, yeğenine fuhuş yaptırmaktan, ablasını öldürmekten hapis cezası almış çeşitli tiplerdi. Üstelik hiçbiri somut bir şey söyleyemedi.
Bunlar mahkemeye uluorta çağrılıp gizli tanık yapılmadan önce hepsine güvence verilmişti:
“Sen bizim istediğimiz doğrultuda konuş, sana hem hapiste kıyak yapıp rahat ettiririz, hem de bir yolunu bulup erken tahliye edilmeni sağlarız…”
Gizli tanıkların bazılarının kimliği biliniyordu ama isimlerini yazmamız yasaktı.
Bu herifler duruşmalarda her türlü yalanı söylediler, her türlü iftiraları savurdular.
Bunların sözlerine itiraz eden sanıklar mahkeme heyeti tarafından uyarıldı ve çeşitli cezalar verildi. 16 celse duruşmalara katılmama gibi!
Mahkeme acaba bu türde gizli tanıkların dedikodularını dikkate alarak mı ceza verecek?

* * *

Gerek Balyoz ve gerekse Ergenekon davalarında çok ilginç bir gelişme daha yaşandı. Şu veya bu biçimde sanıkların lehine karar veren hakimlerin tamamı, AKP'nin HSYK'sı tarafından görevden alındı. Bazıları örneğin çocuk mahkemelerine sürüldü, bazıları emekliye ayrılmak zorunda kaldı. Her iki davada da sanıkların savunma hakkı sonuna kadar kısıtlandı. Balyoz'da Türk Ordusu'nun seçkin komutanlarına hapis cezaları yağdırıldı, aynı şey çok yakında Ergenekon'da olacak.

* * *

Bütün bu aşamalarda on binlerce kişinin telefonları dinlendi. İnanılmazdır ama dinlenenler arasında Ankara ve İstanbul'un Cumhuriyet Başsavcıları da vardı. Telefon dinleme yoluyla topluma bir korku daha salınmış oldu.
AKP'nin belli savcı ve hakimlerle birlikte Fethullahçı polisler eliyle yürüttüğü korkutma, sindirme ve suskunlaştırma operasyonu, itiraf edelim ki, bir ölçüde başarıya ulaştı.
Bütün bunlar olurken niceleri intihar etti, niceleri yıllardır Silivri'de çile çekiyor. Bazıları hapiste vefat etti. Bazıları hasta, tedavi görüyor. (Bu konuda bazı bildiklerimi yazmak istemiyorum.)

* * *

Son durum şöyle: Savcı ve hakimler tarafından bu davada incelenmesi gereken milyonlarca sayfa bilgi ve belge var. Perşembe günü savcı esas hakkında
mütalaasını okuyacak ve her sanığa ağır hapis cezası verilmesini isteyecek. (Bir olasılık, savcı bu kadar sayfayı okuyamadığını belirtip ek süre isteyebilir.) Sonra sanıklara göstermelik bir savunma hakkı tanınacak. Sinirler gergin, bu aşamada duruşma salonunda yine tartışmalar yaşanacak ve olaylar çıkacak.
Bu milyonlarca sayfayı hangi savcı ve hakim acaba ne zaman okudu, nasıl okudu? Cezalar neye göre verilecek, bilinmiyor!

* * *

Sevgili okuyucularım, sivil toplum kuruluşları ve büyük kitleler yarın için ayakta.
Silivri Cezaevi duruşma salonu önünde yarın büyük kalabalıklar toplanacak ve adaletsizliği, yargının böylesine siyasallaşmasını ve iktidara bağımlılığını protesto edecek.
Polis ve jandarma acaba yolları kesip o kalabalığın duruşma salonu önüne gelmesini
engelleyecek mi?
Tutuklular arasında CHP'nin iki (Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal-Ergenekon), MHP'nin bir milletvekili (Engin Alan-Balyoz) var. Gönül isterdi ki, Kılıçdaroğlu ile Bahçeli de yarın orada olsunlar.
Olmamaları hiç önemli değil. Büyük kitleler, sıradan vatandaşlar onların bu görevini de üslenmiş durumda.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp