Top
11/08/2020

Şimdi sırada Lübnan şovu var!

Sevgili okurlarım ne yaparsanız yapın, bu iktidarı gerçek dışı şovlar yapmaktan alıkoymak asla söz konusu değil…

Karşımızda her fırsatı kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaya kalkışan bir iktidar var.

Bir atasözümüz vardır!

Zeytinyağı gibi suyun üzerine çıkmak.

Her fırsatı şov açısından değerlendirip suyun üzerine çıkmak!..

Bu olanları kaç kişiye yutturduklarını elbette ki bilemeyiz.

Ekonomisi zaten her açıdan batık durumda olan Lübnan, son patlama olayı ile birlikte çok ağır bir darbe aldı.

Başkent Beyrut'un önemli bir bölümü ne yazık ki mahvoldu.

★★★

Bu ülke bir zamanlar Suriye ile birlikte Osmanlı'nın vilayeti idi. Oraları yüzlerce yıl boyunca biz yönettik.

Osmanlı Birinci Dünya Savaşı'nda iyice çöküşe girince Lübnan'da açlık yaygınlaştı.

Sokaklarda her gün yüzlerce kişi sadece açlıktan ölüyor ve cesetleri yerlerde kalıyordu.

Buğday tükenmişti ve getirtecek bir yer yoktu.

Beyrut limanı İngiliz savaş gemilerinin kuşatması altına alınmıştı.

İçeriye deniz yoluyla bir gram yiyecek girmesine izin verilmiyordu.

Açlığın, sefaletin ve o feci tabloların bir bölümünü, o sırada Lübnan'da çeşitli nedenlerle bulunan Falih Rıfkı Atay ve Refik Halit Karay'ın kitaplarından okuyup öğrenebilirsiniz.

İlki Suriye genel valisi Cemal Paşa'nın sağ kolu yedek subay, ikincisi sürgün olup Lübnan'a yerleşen ve sonra Atatürk tarafından affedilen gazeteci.

★★★

O günler gibi olmasa da Lübnan şimdi yine açlığın ve sefaletin eşiğinde…

Çok sayıda ülke yardım gönderiyor ama nereye kadar!

Herkes yapar da Türkiye geri kalır mı, yardıma soyunanlar arasında biz de varız.

Bir uçak dolusu malzeme gitti ama ne olduğu kamuoyuna resmen açıklanmadı.

Şimdi yardım malzemelerini bir an için unutalım ve üç gün öncesine dönelim.

Şov başlıyordu!

★★★

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, iktidarın eline geçen şov fırsatını değerlendirmek amacıyla hemen Beyrut'a gittiler.

Gösterinin en önemli ayağı orada hazırlanmıştı:

Sokakta kendilerini 30 kişilik büyük (!) bir kalabalık karşıladı.

Bazılarının eline Türk Bayrağı tutuşturulmuştu…

Nasıl bağıracakları önceden öğretilmişti…

Bağırmaya başladılar:

“Şükran Turkiya, en büyük Tayyib!..”

Ortada fol yoktu yumurta yoktu ama arkadaşlar bağırtılıyordu!

★★★

Neyse, iki değerli büyüğümüz aynı gün Türkiye'ye dönüş yaptılar…

Ve medyaya konuştular.

Fuat Oktay: “Lübnan'da gönülden gönüle duygu seli yaşadık. Coşkulu bir Tayyip Erdoğan ve Türkiye sevgisi gördük. Yaraları birlikte saracağız.”

Mevlüt Çavuşoğlu: “Yaraların sarılması ve yeniden kalkınma için Türkiye ile çalışma yolunda büyük istekleri var.”

Sonra şunu söylüyorlar…

Mersin ve İskenderun limanlarını, işlemez hale gelen Beyrut Limanı yerine kullansınlar…”

★★★

Sevgili okurlarım, bu sözleri duyunca insanın aklına ister istemez bazı sorular geliyor.

Diyelim ki bu iki limanı Lübnan halkının kullanması için açtınız. Bu işten para alacak mısınız?

Evet…

Mutlaka alacaklar.

Bunların parasız bir iş yapması asla mümkün değildir.

Olay soğuyunca Lübnan hükümetine çağrıda bulunup “Şimdi pamuk eller cebe beyler, limanı kullanan parasını verir” diyecekleri kesin.

Yani bu işi öyle Kızılay menfaatine falan yapacak değiller.

★★★

İkincisi, harabeye dönüşen Beyrut'ta yapılması gereken bir sürü iş var.

Altyapı yapılacak, yollar açılacak, enkaz kaldırılacak, binalar onarılacak falan filan…

Bizimkiler bu parasal kazanca talip olduklarını şimdiden açıklıyor!

Ama unutmasınlar, orası Kaddafi'nin Libya'sı değil.

Zamanında Libya'nın parası boldu, büyük yatırımlar dışında bizim uyanık tüccarları paraya boğuyordu.

Hatta bir seferinde Libya, bir tek firmadan 12 milyon adet deri cüzdan, 16 milyon adet deri kemer satın almıştı!

Rüşveti veren malını kakalıyordu.

★★★

Türkiye'yi şu anda yönetmekte olan sözüm ona tüccarlar şunu iyi bilmeli…

Dünya artık eski dünya değil.

Elin oğlu Lübnan'ın zaten kıt olan olanaklarını öyle önüne gelene yedirmez.

ABD, Fransa, İngiltere, Çin, Japonya, Rusya, Arap ülkeleri ve belki de İsrail, şimdi hepsi aç kurtlar gibi sırada…

Bu işler öyle üç beş kişiyi ellerine Türk Bayrağı verip bağırtarak, nutuk atarak, yandaş medyaya demeçler vererek, gelecek paraların hayali ile “Limanlarımız Lübnan'ın hizmetindedir” diyerek çözülmez.

Bu palavraları bizde birileri yiyebilir de, elin oğlu pek yemez.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp