Top
11/04/2013

Tayyip’in ağzında bir yalan sakızı!

Sevgili okuyucularım, bundan yaklaşık 10 yıl önceydi. Liradan altı sıfırın atılması konusunda Hürriyet'teki 11 Eylül 2003 tarihli yazımda aynen şu ifadeyi kullanmıştım:
“Şimdi burada iddialı olarak yazıyorum. Eğer yaşar da 2004 yılı sonunu görürsek ve Törkiş liradan altı sıfır atılmış olursa, ben bu hükümetten ertesi günkü yazımda özür dilemeyi görev bilirim…”
Gördüğünüz gibi, son derece iddialı bir cümle kullanmıştım.
2005 yılı başında paramızdan altı sıfır atıldı ve ben mahçup oldum.
Bu işlem kesinleşmeden hemen önce de, 2 Aralık 2004 tarihli yazımda, bu konuda şöyle özür diledim:
“Bugüne kadar binlerce köşe yazısı yazdım. Hepsinin altına bugün de imzamı atarım.
Yanıldığım olmadı mı?
Bir kez oldu.
Örneğin geçen yıl eylül ayında hükümetin 2005 yılında YTL'ye geçemeyeceğini (dolayısıyla paradan altı sıfırın atılamayacağını), geçerse özür dileyeceğimi yazmıştım.
O yazıda yanıldım ve şimdi özür dilemeyi görev biliyorum. (Gazetecilik yaşamım boyunca) Yanılgım bu kadardır.”
Tablo net olarak ortada.
Bir konuda büyük konuşup iddialı bir şey yazmışım ve aradan geçen zaman içerisinde bu yanılgım ortaya çıkmış…
Ve ben de tahminimin yanlış çıktığını görünce hatamı kabul edip mertçe, hem de yazımda özür dilemişim.

* * *

Yazılarımla rahatsız ettiğim Tayyip uzun süredir bu konuya sarıldı, yalan söylemeye başladı.
Son iki yıl içerisinde yurtiçi ve yurtdışında yaptığı en az 10 konuşmasında şu lafları etti:
“Ünlü bir köşe yazarı var. Paradan altı sıfır atarsak Taksim'e çıkıp eşek gibi anıracağını söylemişti. Şimdi herhalde evinde anırıyordur!..”
İşte 27 Şubat 2013 günü Viyana'da yaptığı konuşmanın bant çözümü:
“O büyük geçinen köşe yazarlarından biri köşesinde ne yazmıştı
biliyor musunuz. Taksim meydanında eşek gibi anırırım demişti. Bu altı sıfır tutmaz demişti. Siz kim olduğunu bilirsiniz. Bunlar sözlerinin eri olmadığı için oraya çıkıp tabii anırmadı. Ama şu an köşesinde o görevi ifa ediyor.”
Burada kendisine birkaç kez sordum:
“Anıracağını söyleyen köşe yazarı kimdir? Niçin ismini açıklamıyorsun?”
O yazar ben değilim… Bir başka yazar da o sözleri söylemiş değil.
O halde niçin isim veremiyor?..
Çünkü yalan söylüyor…
Çünkü biliyor ki, isim verse dava konusu olacak ve yalanı ortaya çıkınca tazminat ödeyecek.
Uğur Dündar da dünkü yazısında bu konuyu gündeme getirmiş “Tayyip'in anırma” olayı konusunda şöyle demişti:
“Şu nezih (!) üslûba bakar mısınız. Bunları söyleyen kişi sokakta kavgaya tutuşmuş biri değil, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Başbakanı.
Hakaret davası açılmasın diye isim veremiyor ama herkes bu sözlerle Emin Çölaşan'ı kast ettiğini anlıyor.
Çünkü değişik yerlerde yaptığı konuşmalarda aynı nezih (!) üslûpla Emin Çölaşan'ı diline doladığı ve hedef haline getirdiği biliniyor…”

* * *

Dün sabah Uğur'la konuşup ona teşekkür ettim. Öğlen yemeğe çıkmıştım, dönüşte masamın üzerinde bir soru önergesi buldum.
CHP Konya Milletvekili Atilla Kart'ın önergesi.
Şimdi bu önergeyi sizlere aynen iletiyorum:
“TBMM Başkanlığına.
Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sn. R.Tayyip Erdoğan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını Anayasa'nın 98 ve İçtüzüğün 96. maddeleri gereğince saygıyla talep ederim.
Atilla Kart.
CHP Konya Milletvekili.
Türkiye'nin toplumsal barışa, itidale, sorumluluğa ve sağduyuya ihtiyacının olduğu bir dönemde, Başbakan R.Tayyip Erdoğan'ın her geçen gün “Edep” sınırlarını zorlayan söylemleri, “temel bir sorun” olarak karşımıza çıkmaktadır.
Başbakan'ın üslubu tolere edilebilir sınırları çoktan aşmıştır. Başbakan'ın düzeysiz üslubu maalesef Türkiye siyasetinin önünü tıkamakta ve krize yol açmaktadır.
Bu durumun en dramatik örneklerinden birisi “Emin Çölaşan” ile ilgili olarak dile getirdiği bir
ifadede ortaya çıkmaktadır.
Başbakan son olarak TÜMSİAD Genel Kurulunda; “….O günlerin ünlü köşe yazarlarından biri ‘Bunlar altı sıfırı atsın, ben Taksim'de anıracağım demişti. Herhalde şimdi bulunduğu yerde o işi yapıyordur…” diyerek yine doğrudan Emin Çölaşan'ı hedef almıştır.
Başbakan, benzeri içerikteki konuşmayı bir ay kadar evvel Viyana'da uluslararası düzeydeki bir toplantıda da dile getirmişti.
Demokrasi, eleştiriye tahammül, siyasi etik, ahlak ve Devlet Adamlığı adına son derece düşündürücü ve kaygı verici bir tabloyla karşı karşıyayız.
Adı geçen yazar “Anırmak” ifadesini kullanmadığını açıklamıştır. Esasen, kullanmış ise kayıtlarda olması gerektiği açıktır.
Böyle bir durum olmadığına göre, bu ifadenin kullanılmadığı sabittir.
Nitekim, adı geçen yazar, bu iddialı söyleminden sonra köşesinde özür dilediğini de açıklamıştır.
Hal böyle olmasına rağmen Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının “Yalan söylemeye tenezzül ederek ve devam ederek” aynı ithamı sürdürmesi ne kadar ibret verici ve düşündürücü bir olaydır.
Hele, bu ifadeyi ısrarla kullanması, siyaset düzeyi anlamında kaygı vericidir.
Vahim olan bir diğer husus şudur:
“Kişisel İntikam” duygularından kurtulamayan, yapılan açıklama ve düzeltmelere rağmen “İftira etmeye, yalan söylemeye” devam eden bir Başbakanın toplumsal barışı tesis
etmesinin söz konusu olamayacağı gerçeğidir.
Başbakan bir taraftan da kişileri hedef göstererek suç işlemekte ve nüfuz suiistimalinde bulunmaktadır.
Doğrudan soruyoruz:
(1) Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına “Yalan söylemek” yakışır mı?
(2) Yukarıda sözü edilen kelimenin (Anırmanın!) ısrarla dile getirilmesinin edeple, siyasi etikle ve Devlet Adamlığıyla bağdaşır bir yönü olabilir mi?
(3) “Nefret söylemi” niteliğinde olan bu tür düzeysiz söylem ve ithamları, bundan böyle de sürdürmeye tenezzül edecek misiniz?”

* * *

Hiç kuşkunuz olmasın, Tayyip bu soru önergesine yanıt veremeyecektir.
Veremez!..
Çünkü devletin olanaklarıyla kürsülere çıkıp nutuklar atan, kendisini bir şey zannedenlere hava basan, işine gelmeyince korkup sütre gerisine çekilen bu şahıs, bu olayda olduğu gibi Türk Milletini sürekli yalan söyleyerek kandırmaya kalkışmaktadır.
Eğer “Ben yalan söylemiyorum, bir köşe yazarı eşek gibi anıracağını söylemişti” diyorsa, şu sorulara açık, net ve hiç kıvırtmadan yanıt vermek zorundadır:
O köşe yazarı kimdir? Emin Çölaşan mı? Anırmaktan hangi yazısında söz etmiş?
O değilse, yazan kimdir ve ismi nedir?
Anırma yazısı nerede, ne zaman çıkmış?
Ya çıkmalı kürsüye ve o yazıyı elinde sallayarak iddiasını kanıtlamalı, ya da özür dilemelidir.
Burada bir kez daha vurguluyorum:
Böyle biri yok. Eğer var olduğunu iddia ediyorsa, o ismi açıklasın ve iddiasını kanıtlasın.
Almış ağzına bir sakızı, her çıktığı kürsüde onu çiğniyor, insanların gözünün içine baka baka resmen yalan söylüyor.
Ya yakın çevresinden birileri Tayyip'i işletmiş, ya da hayal aleminde yaşıyor.
Türkiye böylelerinin eline kalınca, böylesinden başbakan olunca, işte böyle oluyor!

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp