Top
08/10/2019

Suriye bataklığına bir daldık ki!..

Sevgili okurlarım, her şey 2011 yılında başladı. Suriye'de iç karışıklık çıkmıştı.

AKP iktidarı inceledi ve durumdan vazife çıkarmaya karar verdi. Yapılan hesap şöyle idi:

“Beşar Esad ağaçtaki çürük elmadır. Bir silkelersek yıkılır, sonra hem Suriye'ye çökeriz, hem bütün dünyada ve Ortadoğu'da ağırlığımızı koymuş oluruz!”

Hükümetin başında Recep Bey…

Ve Dışişleri Bakanı olarak Davutoğlu Ahmet Bey!

Bu ikili derhal kolları sıvayıp devreye girdi.

Bir fiske vursalar Esad yıkılacak, bunlar ise “Fatih” olacaktı!..

Çok sayıda anlamsız ve tutarsız işe girdiler. Olanları burada saymaya hiç gerek yok.

Bir sürü ülke ile durup dururken papaz oldular.

Bütün amaçları Suriye olayını “İç siyaset malzemesi” olarak kullanmaktı. Suriye'ye dalacaklar, ele geçirip iç siyasette oy avcılığına soyunacaklardı!

★★★

Bu aşamada önümüze yeni haritalar, hiç bilmediğimiz yeni sözcükler ve kavramlar çıktı.

İdlib, Münbiç, El Bab, Afrin, Fırat'ın doğusu vesaire…

Askeri operasyonlara giriştiler, nice şehitler verdik.

Rus uçağını düşürdük. Davutoğlu “Emri ben verdim” dedi.

Ne yaptıklarını, neyin peşinde olduklarını kendileri de bilmiyordu.

★★★

Suriye'deki kargaşa nedeniyle milyonlarca Suriyeli Türkiye'ye kaçtı. Bugün başımıza bela olan işte onlardır. Şu anda kaç milyon kişi olduklarını kimse bilmiyor.

Bunlar için milyarlarca dolar para harcadık.

Türkiye'nin dört bir yanına dağıldılar, ülkemizin bütün ekonomik ve sosyal dengelerini altüst ettiler.

★★★

Dahası var!.. Bizimkiler Türkiye'de nutuk atarken bağırıyordu:

“Suriye bizim eski vilayetimizdir. Orada hakkımız vardır. Çok yakında inşallah Cuma namazını Şam'da kılacağız!”

Hem komik, he de acı olayları aynı anda yaşıyorduk.

Hesapları açıktı:

“Esad gidicidir. Onun yerine bizim adamlarımızı getireceğiz!”

Fakat gelin görün ki adam sağlam çıktı.

Ülkesi o kargaşa ortamında harabeye döndü ama Esad yıkılmadı. Yerinde duruyor.

★★★

Şimdi kafalarında yine aynı fikirler dolanıyor…

Niyetleri Suriye'ye dalıp özellikle Fırat'ın doğusu denilen bölgede egemenlik kurmak. Ancak bu kez bir farklılık var.

Recep Bey yine devrede ama Davutoğlu Ahmet Bey yok. İkisinin arasına iç siyasette kara kedi girdi.

Şimdi belli konularda hep Recep Bey'i dinlemek zorunda kalıyoruz. Yine sağa sola posta koyuyor:

“Bu iş en kısa zamanda bitecek…”

“Belki yarın, belki yarından da yakın…”

“Sabrımız arık iyice taştı, ona göre haaa…Bir gece ansızın gelebiliriz…”

“Bizi kimse durduramaz…”

Bir yanda bunları söylüyor ama öbür yanda gözü kulağı ABD'de…

ABD ne diyecek, ne yapacak, doğrusu onu bilemiyor, sonuçta bir fiyasko olmasından endişe ediyor.

★★★

Şimdi Suriye'yi fethedecekler ya, fetih dediğiniz olay sadece askeri açıdan olmaz.

Gaziantep Üniversitesi Suriye'de fakülteler açacakmış, TOKİ binlerce konut yapacakmış.

Sonra hastaneler ve okullar açarlar, bölgenin bütün altyapısını onarıp Suriye halkının hizmetine sunarlar! Türk Milletine de yine avucunu yalamak düşer.

Yandaş medyanın manşetlerini şimdiden görür gibiyim…

“ABD sahadan kaçtı…”

“Teröristlere hadlerini bildirdik, çil yavrusu gibi dağıldılar…”

“Sayın Cumhurbaşkanımız yeni bir destan yazdı…”

“Suriye'nin fethi tamamdır…”

Yetti artık, girecekseniz girin de kurtulalım be kardeşim!

★★★

Sevgili okurlarım, geçen yıllar boyunca, kendi elleriyle yarattıkları bu Suriye rezaletine oluk gibi para harcadılar.

Yüz milyarlarca dolar.

Sonuç sıfıra sıfır, elde var sıfır.

Türkiye Cumhuriyeti ve “Devlet adamlığı” açısından bakıldığında tam bir fiyaskodur. 

İstiklâl Harbini kazanmıştık. Lozan görüşmelerinde Musul olayının karara bağlanması mümkün olmamıştı. Bazı çevreler Atatürk'e baskı yapıyordu:

“Paşam sok ordumuzu oraya, Musul'u da İngilizlerden alalım.”

Ama Atatürk bir maceracı değildi. Musul için İngiltere ile girişilecek bir savaşın zorluklarını biliyordu. O kadar gücümüz yoktu.

Maceraya girmedi.  

Musul, Milletler Cemiyeti kararıyla İngiltere'ye bırakıldı.

★★★

Ortadoğu, dünyanın en tehlikeli bataklıklarından biridir. O bataklığa adım atanın çıkması biraz zor olur.

Entrika, hile, yalancılık, kirlilik, ihanet ve çeşitli çıkar hesapları hep oradadır ve tarih boyunca bu durum hiç değişmemiştir.

Şimdi bu bataklıkta biz varız. Zor bir süreç olacak.

Şehitler vereceğiz, yine çok büyük paralar harcayacağız, bir sürü azar işiteceğiz de, acaba ne uğruna!

Sonunu hep birlikte göreceğiz!

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp