Top
07/06/2022

İki ayrı tek parti dönemi…

Sevgili okurlarım bu ülkede tam 20 yıldan bu yana süregelen bir tek parti iktidarı var.

Bugüne kadar her fırsatta eleştirdikleri ve kendilerince alay ettikleri bir başka tek parti iktidarı vardı ya…

Süre olarak ona yaklaştılar!

O iktidar 1923-1950 arasında 27 yıl görevde kalmıştı.

Türkiye o devirde gerçekten büyük badireler atlatmış, zor durumlar yaşamıştı. 1929'da başlayan dünya ekonomik krizi, hemen ardından, kısa süre sonra patlayan İkinci Dünya Savaşı…

Ülkemizin özellikle insan kaynaklarını savaşlarda yitirmiştik ama bir yandan da sanayileşme hamlemizi sürdürüyor, yurdu demir ağlarla örüyorduk…

Dünya ekonomisi açmazlara girmiş, adına Hitler denilen adam adeta çıldırmış ve ordusu Trakya'da sınırlarımıza dayanmıştı.

Bütün engelleri zorla olsa aştık.

★★★

Ancak o günkü tek parti dönemi bugünküne benzemiyordu…

O zaman arkamızda Arap şeyhleri, Suudi Arabistan, Katar vesaire gibi hırsızlar ülkeleri yoktu.

Yolsuzluk yapmak, ihaleleri yandaş müteahhitler arasında paylaştırmak gibi kavramlar yoktu.

Devletin ve milletin parası kutsaldı.

Size küçücük bir örnek vereyim.

Atatürk'ün en yakın silah arkadaşlarından Ali Çetinkaya Bayındırlık Bakanı…

Bir demiryolu köprüsünün yapımı tamamlanıyor. İlk tren geçecek.

Çetinkaya inşaatı biten köprünün mühendis ve müteahhitlerine talimat veriyor:

“İlk tren geçerken topluca köprünün altında duracaksınız!”

Eğer malzemeden çalınmışsa, eğer yapım hataları falan varsa köprü çökecek ve hepsi altında kalıp can verecek…

Sıkıysa yolsuzluk yap, sıkıysa malzemeden çal!

Dedim ya, devletin ve milletin parası onların gözünde kutsaldı.

Onlar İstiklal Mücadelesinden çıkmış, nice badireler atlatmış kadrolardı…

Bugünkü tek parti döneminin sürekli nutuk atıp pembe hayaller dağıtan yalancı pehlivanlarına pek benzemezlerdi!

Sevgili okurlarım, bir ülkeyi sürekli zam yaparak, devletin ve milletin fabrikalarını, limanlarını, arazilerini sağa sola peşkeş çekerek yönetmek dünyanın en kolay işidir.

Geçmişin tek parti döneminde böyle rezaletler yoktu.

Her şey tam tersine idi…

Yani onlar yapan adamlardı.

Bugünküler ise yıkan ve satan kadrolar.

Kibirli, lüks ve şatafat içerisinde yüzen, devlet malı deniz diyenler…

O kadar büyüktürler ki (!) hiç kimseye hesap veremezler.

Kendilerine sorulan sorulara yanıt vermeleri de söz konusu değildir.

★★★

İlk örnek:

Burada birkaç kez sordum ama yanıt veremediler, tık yok.

Ukrayna'nın başkenti Kiev havalimanında iki adet dev askeri nakliye uçağımız savaşın başladığı günden bu yana ‘esir' kalmış durumda.

Oysa Kiev havalimanı açık, uçaklar şakır şakır inip kalkıyor.

Bu uçaklarımız dünya şampiyonu güreşçimiz Koca Yusuf adıyla biliniyor.

Savaş başlayalı üç ay oluyor ama bizim uçakların akıbeti meçhul!

Uçaklarımızın durumu nedir?

Tek parti iktidarı Koca Yusuf'ları esaretten kurtarmak için ne yapıyor? Yoksa Ukrayna'ya söz geçiremiyor mu?

Belki kurtardılar da bizim haberimiz mi yok?

Ya da iki uçağımızı artık gözden çıkarmış durumda mıyız?

Herhangi bir uçağın pist üzerinde böyle aylarca atıl bekletilmesinin o uçağa büyük zarar vereceğini ve çürümesine neden olacağını bütün havacılar ve pilotlar söylüyor.

★★★

İkinci örnek:

Rusya-Ukrayna savaşı başladıktan sonra başta Odesa olmak üzere Ukrayna'nın Karadeniz'e çıkış limanları kapandı.

Dolayısıyla bizim de o limanlarda bekleşen ticari gemilerimiz, şileplerimiz var…

Gemilerimiz oralarda bekleşiyor.

Çoğu buğday ve bitkisel yağ yüklü.

Onları oradan çekip kendi limanlarımıza getirmemiz her nedense mümkün olmuyor.

Oysa bize hem buğday, hem de bitkisel yağ gerekiyor.

★★★

Ukrayna limanlarında 22 gemimizin beklediği doğru mu?

O gemilerde hangi mallar ve kaç personel var?

Onların sağlık durumu nedir, nasıl ve hangi koşullarda besleniyorlar, aileleri ne yapıyor?

Bakınız, bu basit soruları da burada birkaç kez sorduğum halde herhangi bir yanıt verilmedi.

Biz bu soruları meraktan sormuyoruz ki…

★★★

Emin Çölaşan'ın notu:

Dün bu yazıyı yazdıktan sonra medyaya bir haber düştü. Milli Savunma Bakanı Akar, aylardan beri çürümeye terk edilen iki Koca Yusuf uçağımız ve bekletilen gemilerimizle ilgili olarak Ukraynalı meslektaşı ile bir telefon görüşmesi yapmış!

Acaba Ukraynalı ne dedi!

Geç olsun da güç olmasın, umarım iş artık bir sonuca bağlanır.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp