Top
05/12/2019

Bilançoyu gizliyorlar!

Sevgili okurlarım, 2011 yılında Arap baharıyla birlikte pek çok Arap ülkesinde yönetimlerine karşı protestolar başlamıştı.

Bu süreçten Suriye de nasibini aldı.

Suriye'nin çeşitli kentlerinde Esad yönetimine karşı protestolar düzenleniyordu.

ABD bunu fırsat bildi ve hiç hoşlanmadığı, kucağına bir türlü oturtamadığı Esad'ı devirmek için bu kozu kullanmaya karar verdi.

Ancak onu tek başına devirmesi mümkün değildi. Birilerinin yardım etmesi gerekiyordu….

Ve Türkiye seçildi.

★★★

ABD yönetiminden Türkiye'yi yönetenlere peş peşe mesajlar gelmeye başladı:

“Biz Esad'ı devirmeye karar verdik. Yanımızda yer almanızı bekliyoruz. Devrildiği andan itibaren siz de payınıza düşeni alacaksanız!..”

Pay ne idi?

Türkiye'nin Şii Esad rejimini devirip Suriye'de ve dolayısıyla Ortadoğu'da egemen kılınması…

Ve Suriye petrollerinden, payına düşeni alması.

İşin pek çok ayrıntısı vardı ama ana hatları bunlardı.

★★★

O sırada Recep Tayyip Erdoğan Başbakan, Ahmet Davutoğlu ise Dışişleri Bakanı.

ABD açısından bakıldığında iki adet çok değerli, işe yarar eleman!

Bizimkiler bu Ortadoğu bataklığına gözleri kapalı daldılar.

Esad rejimi ülkesindeki ayaklanmalarla boğuşuyor, biz ise Esad karşıtlarını kaşımayı sürdürüyorduk!

Suriye'nin büyük bir bölümü bu süreç sonrasında şimdi DEAŞ dedikleri irticacı örgüt IŞİD' le birlikte PKK'nın eline geçti.

Ülke bu çatışmalar sonrasında gerçek bir harabeye döndü.

★★★

Bizimkiler ise adeta havada uçuyordu!

– Önümüzdeki birkaç hafta içerisinde Cuma namazımızı inşallah Şam'daki Emeviye camisinde kılacağız…

– Suriye bizim eski toprağımızdır, oradaki haklarımıza yeniden kavuşacağız…

Askerimiz Suriye'ye girdi, nice şehitler verdik.

Rus uçağını düşürdük, Rusya ile papaz olduk.

Ayrıca Ortadoğu'dakiler başta olmak üzere neredeyse bütün İslam ülkeleriyle aramız bozuldu.

Çok daha önemlisi…

Suriye'den ülkemize beş milyondan fazla sığınmacı akın etti.

İnanılmaz bir rakamdı.

Bunları beslemek ve barındırmak da bize düşmüştü!

Bu iş için para lâzımdı. Başta AB olmak üzere çeşitli kuruluşlara ve ülkelere yalvarma sürecine girdik:

“Bize para verin!..”

Ama adamlar istediğimiz rakamları vermiyordu.

★★★

Türkiye'nin her yerine dağılan sığınmacılar ülkemizin bütün ekonomik ve sosyal dengelerini altüst etti.

Öbür yanda ise, Suriye'de üslenen IŞİD ve PKK yeniden hortladı.

Ordumuz yeniden Suriye'ye girip operasyon yapmaya başladı.

Haklı veya haksız, Türkiye Cumhuriyeti olarak neredeyse bütün dünyayı (İslam ülkeleri dahil) karşımıza almayı başardık!

Yapayalnız bırakıldık.

★★★

Askeri harekâtlar pahalı iştir.

Örneğin öyle bombalar var ki, tanesinin fiyatı bin doları geçiyor.

Bir de başımıza açılan Suriyeli sığınmacılar sorununu düşünün, milyarlarca dolar paramız gitti, halen de gidiyor.

★★★

Şuna inanmanızı isterim…

Başımıza kendi ellerimizle açtığımız bu Suriye belası yüzünden harcadığımız ve halen de harcamakta olduğumuz paraların her kuruşu Türk vatandaşlarının cebine yansıyor.

Ne olarak?

Yeni vergiler ve zamlar olarak…

Bu işin bedelini biz ödüyoruz… Ve daha çook ödeyeceğiz!

★★★

Sevgili okurlarım, burada daha önce birkaç kez sorduğum soruyu şimdi bir kez daha aynen sormak istiyorum:

Aradan geçen yıllar boyunca biz bu iş için büyük kayıplar verdik…

Hem maddi, hem de (daha önemlisi) manevi olarak…

Sorum şu:

Biz bu Suriye işinden bugüne kadar milletçe ne kazandık, herhangi bir kazancımız oldu mu?

Lütfen çok dikkat ediniz, bu soru çok önemlidir… Lütfedip açıklasınlar!..

Ama yanıt veremiyorlar.

Başımıza durup dururken çorap örenlerin Türk Milletinden gizlediği “Büyük sır” işte budur.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp