Top
05/10/2012

Suriye rezaleti

Yıl 1914. Birinci Dünya Savaşı başlamış. Türkiye ile Almanya müttefik. Almanya bizi savaşa sokmak istiyor. Osmanlı'nın başında Sadrazam Sait Halim Paşa var ama en güçlü adam Harbiye Nazırı ve Başkomutan vekili Enver Paşa. İki yıl önceki Balkan Savaşı'ndan yenik çıkmışız. Ordu güçsüz. Osmanlı'nın savaşta tarafsız kalmasını isteyenler çoğunlukta. Günün birinde, İngiliz Donanması tarafından kovalanan dönemin en güçlü iki Alman zırhlısı (isimleri sonradan Yavuz ve Midilli olarak değiştirilen) Goben ve Breslau Çanakkale Boğazı'ndan girip bize sığınıyor. Almanya'nın savaştığı İngiltere, Fransa ve Rusya bu zırhlıların geri çevrilmesini, mürettebatın derhal Almanya'ya gönderilmesini istiyor. Bunun üzerine güya bir çözüm bulunuyor!

Osmanlı'nın bu iki gemiyi satın aldığı açıklanıyor!
Oysa gemiler yine Alman Amirali Suchon'un
komutasında. Yapılan tek şey bunlara Türk Bayrağı
çekmek ve Alman mürettebata fes giydirmek!
Günün birinde bu iki gemi “Manevra yapmak” için Karadeniz'e açılıyor ve iki Rus limanını, Sivastopol ve Odesa'yı bombardıman ediyor. Bu arada birkaç küçük Rus gemisini batırıyor. Manevra emri kendilerine Enver Paşa tarafından  veriliyor da, bombardıman emrini kimin verdiği bugün bile belli değil. Çok büyük olasılıkla, Alman amiral Suchon bu işi kendiliğinden yapıyor. Amacı Osmanlı'yı Almanya yanında savaşa sokmak. Enver Paşa bu bombardıman haberini Bakanlar Kurulu üyelerine “Bir oğlumuz oldu” diye duyuruyor ve felaket başlıyor. Savaşa giren Osmanlı, Anadolu dışındaki bütün topraklarını yitiriyor. Rus Ordusu Erzurum'a kadar giriyor, Suriye, Irak, Filistin, her yer elimizden çıkıyor. Sonuç acıklı! 1918 yılında savaş bittiğinde mağlubuz. Önce Mondros teslim anlaşması, sonra Sevr imzalanıyor ve anavatan bile elimizden çıkıyor. Neyse ki Mustafa Kemal isimli bir kahraman
çıkıyor da bu ülkeyi küllerinden diriltiyor, yoktan var etmeyi başarıyor.

* * *

Bu olayı niçin yazdım? Osmanlı, emperyalizmin her türlü oyununa açıktı. O yıllarda Almanya'nın hatırına ve belki farkına bile varmadan savaşa girip mahvolmuştu.
Emperyalizm yine karşımızda. Ama şimdi başrolde Almanya yok. Enver Paşa'nın yerini Tayyip, Almanya'nın yerini ABD aldı. Enver, Almanya'nın taşeronluğunu yapardı, Tayyip, ABD'nin taşeronu oldu. Şimdi olaylar değişik bir biçimde alevlendi.
Akçakale'ye düşen top mermisiyle beş vatandaşımız öldü. Bunun affedilir bir yanı yoktur. Ancak şimdi kafalarda sorular oluşuyor: Bu bombayı Türkiye tarafına kim salladı? Suriye Ordusu mu, yoksa orada orduyu uzun süredir uğraştıran terörist muhalifler mi? Ben Suriye muhalefetinden biri olsaydım, yapacağım en önemli işlerden biri, Türkiye'yi Suriye ve Esad rejimine karşı daha beter kışkırtmak amacıyla böyle bir olay kurgulamak olurdu. Elimde toplarım, tüfeklerim, füzelerim, ağır silahlarım var. Salla mermileri ve bombaları Türkiye sınırından içeri, öldür birkaç kişiyi, ver bütün bahaneleri eline ve hazır asker gibi bekleyen Tayyip'i kızıştır!
Onun istediği de zaten buydu. Bu fırsat şimdi eline altın tepsi içinde sunuldu.

* * *

Sevgili okuyucularım, Tayyip bundan kısa süre öncesine kadar Esad'la al gülüm ver gülüm ilişkisi içindeydi. Karılı kocalı görüşürler, öpüşüp koklaşırlar, birbirlerine övgü düzerlerdi. Günün birinde ABD devreye girip bizimkine haber uçurdu:
“Bak Tayyip, biz bu Esad rejimini devirmeye karar verdik. Bundan sonra sen de Esad'ın düşmanı olacaksın. Ona göre davran!..”
Ve bizimki, Suriye'yi düşman ilan etti.
Kimin çıkarları uğruna?
Türkiye'nin değil ABD ve Batı dünyasının çıkarları uğruna!.. Çünkü Esad rejimi Türkiye'ye hiçbir düşmanlık sergilememişti.
Bize bu onursuzluğu yaşattılar ve yaşatmaya devam ediyorlar.

* * *

Hemen burnumuzun dibinde Kuzey Irak Kürt Devleti var. Başında iki paralık, Barzani isimli bir sahtekar var. Türkiye'nin en büyük düşmanı. Ama neylersiniz ki, Barzani özellikle ABD'nin adamı. PKK terör örgütünün ana üsleri o herifin topraklarında. PKK'yı koruyup barındıran da o herif. Fakat gelin görün ki, Tayyip Barzani'nin topraklarına askeri harekat düzenlemek bir yana, onun en büyük dostu!
Düşmanımızın dostu!.. Binlerce şehidimizin sorumlusu olan o aşağılık yaratığın dostu!.. Bu herif son olarak birkaç gün önce AKP kongresinde Tayyip'in özel konuğu olarak boy gösterdi, sırıtarak çıktığı kürsüde Kürtçe nutuk verdi… Ve salondaki o bilinçsiz, lümpen güruhlar ona çılgınca sloganlar attı:
“Türkiye seninle gurur duyuyor!”
Utanmazlığın, onursuzluğun, sorumsuzluğun, ihanetin ve rezilliğin bu kadarını hiç görmemiştik.

* * *

Türk Ordusu, Suriye'ye girer mi? Hiç sanmıyorum ama girerse hiç şaşırmayın. Eğer ABD emir verirse girer, vermezse girmez. Girmeye “Bütçe” uygun değil. Savaş demek para demek. Sonra akaryakıta, doğalgaz ve elektriğe, vergilere falan yeniden zam yapmaları gerekir. Dün Meclis'ten Suriye'ye sınır ötesi operasyon için
tezkere çıkardılar…Ve önündeki en basit siyasi gerçekleri bile görme yeteneğinden yoksun olan Devlet Bahçeli, partisine yine “Evet” oyu verdirdi. Seçim öncesinde burada defalarca yazdım, MHP'ye oy vermeyi düşünen seçmenleri uyardım:
“Verin oylarınızı, yüzde 10 barajını aşırın ve MHP'yi Meclis'e sokun. MHP mutlaka
Meclis'te olmalıdır. Aksi takdirde AKP daha da güçlenecektir.”
Ama açıkça söylüyorum, itiraf ediyorum ve şimdi özür diliyorum… Bay Devlet Bahçeli'nin AKP iktidarına böyle baston, stepne, koltuk değneği olacağını
aklıma bile getirmemiştim. Bu ilk değil, kaçıncı destek!..
Böyle muhalefet partisi olur mu? Olursa işte böyle olur.

* * *

Burada tarafsız-dürüst olmak zorundayız. Türkiye, Suriye'deki Esad yönetiminden bugüne kadar herhangi bir düşmanlık görmedi. Sadece Suriye karasularına giren bir uçağımız düştü. O olayın aslını da bugüne kadar öğrenme olanağımız ne yazık ki olmadı. Ama Türkiye, komşu ülkelerine aylardan beri açıkça düşmanlık sergiliyor. Esad'a karşı savaşan Özgür Suriye Ordusu'nun ana karargahı İstanbul'da. Bunları Türk Devleti'nin ve milletinin parasıyla Tayyip vesaire destekliyor. Bu ordunun komutanı olan Abdülhamit Ömer Zekeriya kod isimli şahıs önceki gece İstanbul'dan bir Arap televizyonuna canlı yayında bağlandığında, üzerinde general üniforması ile konuşuyordu. Komşu bir ülkenin yönetimini devirmeye kalkışan üniformalı bir adam İstanbul'daki karargahta! İnanılır şey değil. Irak'ta işlediği cinayetler nedeniyle idama mahkum edilen Haşimi isimli firari, şimdi İstanbul'da hükümet tarafında korunupbesleniyor. Kendisine lojman verildi, devlet parasından maaş bağlandı, korumalar tahsis edildi. Bütün bu utanç tabloları Tayyip'le birlikte onun
Hariciye Nazırı Davutoğlu Ahmet'in eseridir. Bu şahıs Osmanlı'dan bu yana gelmiş geçmiş en çapsız Hariciye Nazırıdır.
Şimdi bir sürü afra tafra yapıp hava basacaklar. Yalan üretim makineleri yine devreye sokulacak, Türk milletini kandırmak için ortalığa yüzlerce yalan, propaganda amacıyla yayılacak. Suriye olayı Türkiye'ye durup dururken yeni düşmanlar kazandırdı.Hezimetle demeye dilim varmıyor ama,
korkarım ki bu olay Türkiye'nin dünyaya daha da beter mahçup olmasıyla sonuçlanacak.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp