Top
05/01/2013

Ne oldum deme!..

Apo, seni bir kez daha kutluyorum. Senin şahsında tüm Kürtçüleri, bölücüleri de kutlamak istiyorum. Hepinize daha nice başarılar diliyorum!
Maçı siz kazandınız.
Maçı takım kaptanı Apo kazandı.
Allah aşkına söyleyin, böyle olacağını bir gün olsun aklınıza hayalinize getirmiş miydiniz?
Türk Devleti artık size yalvarıyor. İmralı Adası'na, o adamın ayağına MİT Müsteşarı gidiyor, pazarlık masaları kuruluyor.
“Sayın Öcalan lütfen, bize anlayış gösterin…”
“Biz de karşılığını size fazlasıyla ödemeye hazırız.”
Bu da yetmiyor ki, yeni ve eski milletvekilleri ile avukatları İmralı'ya gelip gitmeye başlıyor:
“Sayın Başkanım, siz de biraz esnek davarın. Devlet karşınızda diz çöktü. Top şimdi sizde.”
Dahası var!.. Önümüzdeki günlerde Avrupa'dan heyetler İmralı ziyareti yapacak. Apo ile birlikte aynı cezaevinde yatmakta olan beş öteki hükümlünün durumlarını inceleyecek.
Öncesinde onlara yönetim tarafından direktif verilecek:
“Lütfen gavurlara olumsuz bir şey söylemeyin. Burada çok rahat olduğunuzu falan anlatın…”

* * *

Evet sevgili okuyucularım, dünya tersine döndü. Apo, AKP'nin en değerli varlığı oldu! Terör
karşısında teslim bayrağını çekmek zorunda kalan AKP hükümeti, çareyi bu şahısla pazarlık masasına oturmakta buldu.
Türkiye Cumhuriyeti'ne taaa 1984 yılından bu yana kan kusturan, ülkemizi milyarlarca dolarlık maddi yıkıma uğratan bir örgütün başıyla MİT Müsteşarı, şimdi İmralı'da çay kahve muhabbetleri yapıyor.
Pazarlıklar sürüp gidiyor.
Maddi zararımızı bırakalım bir yana…
PKK teröründe can veren on binlerce insanımızı, sivilleri de unutalım…
Tam altı bin şehit verdik biz… General, subay, astsubay, uzman çavuş, er ve polis…
Toprağa verdiğimiz altı bin şehit. Dile kolay.
Onları artık unuttular, İmralı'da Apo'ya yalvarış faslı başladı!

* * *

Varsa yoksa “Aman Sayın Öcalan, gel bize anlayış göster de şu işi bitirelim” ricaları,
yalvarışlar ve sıralanan vaatler. Ama Apo uyanık!.. Apo soruyor:
“Beyler ben örgüte direktif vereyim, iyi de siz bana karşılığında ne vereceksiniz? Bu işler öyle tek taraflı olmaz.”
Bizimkiler de uyanık:
“Şimdiden kesin bir şey söylemek mümkün değil… Ama sana ev hapsi hakkı sağlayabiliriz. İstediğin yerde güzel bir villa tutarız, emrine senin seçeceğin yardımcılar veririz… Şimdi anayasayı değiştirip Başkanlık sistemi getireceğiz. O zaman Türkiye eyaletlere
bölünecek, senin eyaletler özerk yapıya sahip olup kendilerini yönetecek. Seni onlardan
birinden milletvekili seçtiririz, doğrudan Meclis'e gelip Türkiye'yi yönetirsin. Yeter ki sen bize inan, bize güven!..”

* * *

Apo uyanık da, Türkiye'yi yönetenler saf mı?
Elbette değil, onlar katilden daha uyanık. Onlar ellerindeki devlet gücünü kullanıp “Apo'yu dize getirdik, PKK silah bıraktı” propagandası yaptırma peşinde.
Ama onlar Türk milletinin salak olmadığını da çok iyi biliyorlar.
Şimdi açığa çıktı ama o yüzden pazarlıkları gizlice, saklıca yapıyorlar.
Koskoca MİT Müsteşarı'nın ne işi var o katilinyanında!..
O MİT Müsteşarı, Apo'nun ve örgütün iplerinin dışarıda olduğunu bilmez mi? Elbette bilir de, zamanını hükümetin propagandası için harcar.

* * *

Bu örgüt nereden besleniyor?
Kuzey Irak Kürt Yönetimi'nden… Üsleri, merkezleri, silah depoları, her şeyleri orada. Oradan girip eylem yapıyorlar, yeniden oraya gidiyorlar. Birkaç ay önce kaçırdıkları AKP Hakkari İl Başkanı'nı Kuzey Irak'a götürdüler, pazarlık sonrası oradan getirip Türkiye'ye
teslim ettiler!
Şimdi kış mevsimindeyiz. Terör kış aylarında durur çünkü her yer karla kaplıdır. Kış gelince terörist hareket kabiliyetini yitirip ana üslerine, özellikle de Kuzey Irak'a çekilir.
Burada sora sora dilimde tüy bitti, belki sizleri de bıktırdım. Ama bir kez daha soruyorum çünkü çok önemlidir:
Siz AKP hükümetinin, Kuzey Irak Kürt Yönetimi'nin başında olan Barzani denilen herifi, bu konuda bir kez uyardığını hiç duydunuz mu?
Duymadınız çünkü uyarmadılar.

* * *

Devletin Apo karşısında yenilgiyi kabul etmesinin, onunla pazarlık masasına oturmasının, ona önceki gün iki Kürtçü milletvekilini ziyarete göndermesinin bir tek nedeni var:
Bu iktidar Türkiye'yi bölecek. Bu bölme işi elbette ki bugünden yarına olmayacak.
Adımlar gayet dikkatli atılacak, Avrupa ve ABD'nin onayı bir kez daha alınacak ve
Başkanlık sistemi getirildiği anda bölünme süreci ivme kazanacak.
Oynanmakta olan bu oyunu lütfen görünüz, iyi biliniz.
Bu oyun hepimizin üzerinden oynanıyor. Göz göre göre oynanıyor.
Apo şimdi İmralı'da en mutlu günlerini yaşıyor.
Onunla ve örgütüyle dağlarda bayırlarda mücadele eden, vuruşan, mermi yiyen subaylarımız şimdi Balyoz, Ergenekon ve 28 Şubat davalarının sanığı olarak hapis yatmakta.
Apo'ya İmralı'da sağlanan ayrıcalıkların hiçbiri onlara sağlanmıyor.
Hiç kimse gidip onlarla pazarlık etmeye (!), onlara vaatlerde bulunmaya kalkışmıyor.
Apo mutlu, Apo huzurlu. Belki de kendi kendine mırıldanıyor:
“Ulan oğlum Apo ne oldum demeyeceksin, ne olacağım diyeceksin. Birkaç ay öncesine kadar hiç düşünür müydün, bunların senin ayağına geleceğini, sana yalvaracağını!..
Birkaç ay öncesine kadar hiç aklına gelir miydi bu maçı kazacağın…”

İtiraf

Sevgili okuyucularım, dün bizimgazetenin internet sitesinde yer alan görüntülü haber muhteşemdi.
İstanbul Mimar Sinan Üniversitesi öğrencileri, Rektör Prof. Dr. Yalçın Karayağız'ı protesto ediyor.
“AKP'nin uşağı rektör” diye sloganlar atılırken Rektör Bey bakıyor ki iş ciddi, öğrencilerin karşısına çıkmak zorunda kalıyor…
Ve onlara hitaben konuşuyor:
“Bu zamanda bana bir tane rektör söyleyin ki bu dönemde göreve gelmiş olsun, AKP'li rektör olmasın.”
Bu itirafı nedeniyle Rektör Karayağız'ı içtenlikle kutluyorum.
Üniversite yönetimleri artık AKP'nin arka bahçesi. Bunun nedeni şu:
Anayasa uyarınca tüm rektörleri Cumhurbaşkanı seçiyor. Onun önüne YÖK'ten üç rektör adayının isimleri geliyor. YÖK zaten AKP'nin arka bahçesi değil, salonu! Orasının da tüm üyelerini Çankaya'daki şahıs seçiyor.
AKP'nin YÖK'ü Çankaya'ya üç rektör adayı bildiriyor, AKP'nin Cumhurbaşkanı da onlardan en uygun (!) olanını seçip rektör yapıyor.
AKP, üniversite yönetimlerini böylece ele geçirmiş oluyor.
Emme basma tulumba yöntemiyle!..
İşte bu yüzden, bilim yuvası (!) olması gereken üniversitelerden hiçbir konuda ses yok, tepki yok. İktidar Türkiye'yi kasıp kavururken AKP'nin rektörleri ve AKP'nin üniversiteleri sessiz, tepkisiz. Hukuk cinayetleri işleniyor, Türkiye parselleniyor, üniversiteler ortada yok.
Ne biçim üniversite bunlar, kimin üniversitesi bunlar?
Şimdi Başkan, ya da yeniden Cumhurbaşkanı seçilme peşinde koştuğu için “İyi polis, yumuşak ve anlayışlı adam” rolüne soyunan Abdullah Gül'ün seçmece karpuzları bunlar!

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp