Top
03/11/2022

Cezaevi mektupları

Sevgili okurlarım, suçlu veya suçsuz yüz binlerce insanı barındıran cezaevlerinden çok sayıda mektup alıyorum, bazılarını burada sizlerle paylaşıyorum.

Hemen belirteyim, mektubunu paylaştıklarımdan hiçbirini tanımıyorum, suçlarının ne olduğunu bilmiyorum.

İşte son birkaç örnek.

İlkini yazan Kırşehir cezaevinden Cemal Ateş. 

★★★

“Saygıdeğer Emin bey öncelikle köşenizde bize yer verip sesimizi duyurduğunuz için çok teşekkürler. Ben şu an Kırşehir E-tipi Kapalı cezaevinde 12 yıldır yatmaktayım. Burası 6. cezaevimdir. 12 yıl süre zarfında bir takım cezaevi sorunlarını ve mağduriyetlerimi anlatmak istiyorum, ben ve yatan arkadaşlarım adına yayınlarsanız çok sevinirim. Sizi takip ediyorum.

Emin bey ben Ankaralıyım. Sincan cezaevinde 4 yıl, kalan 8 seneyi gurbet cezaevlerinde yattım. Yıllar önce yasa çıktı her mahkum kendi memleketinde yatacak diye. Ama ne hikmetse kendi memleketimize ben ve bir çok arkadaşlarım bir türlü gidemiyoruz. Biz içeride mağduruz, ailelerimiz dışarıda mağdur. Senede ancak bir kere gelebiliyorlar.  Bir senede bir kerelik görüşmeyi de ancak 40 dakika yapabiliyoruz. Bütün mahkumlar bu konuda mağduruz.

Telefon görüşümüz de burada haftalık 10 dakikadır. Çoğu cezaevinde hem görüntülü konuşuyorlar hem de en düşük 30 dakika görüşüyorlar.

Adaletin herkese bütün mahkumlara eşit olarak uygulanması gerekmez mi? Kırşehir Cezaevi'ndeki koğuşta 8 kişi yatmaktayız. Bu koğuşun normali 4 kişiliktir. Yemek yediğimiz yere sadece bir küçük masa sığıyor ve 4 kişi oturabiliyor. Yemeği dahi kademeli şekilde yiyoruz. 8 metrekarede bir mahkuma bir metrekare dahi düşmüyor.

Biliyorum suçluyuz ve cezamızı çekiyoruz fakat cezamızı insan gibi yatamaz olduk. İnsan hakkı böyle olmamalı  21 Ekim 2022 tarihli yazınızda ifade ettiğiniz gibi bizler de burada ayda 70 TL ile 100 TL arasında elektrik parası ödüyoruz. Ödemezsek elektriğimiz kesiliyor.

Hiçbir kantin alışverişi yapmadığı halde bile mahkumun aylık gideri en kötü 200 TL den aşağı değil. Temizlik malzemeleri dahil her şeyi kendi imkanlarımızla sağlıyoruz. Verilen yemekler birkaç zeytin, kahvaltılık olarak küçük bir çikolata.

Yemekler az ve karın doyurmuyor. Yani paran yoksa açsın. Bir de T ve L tiplerde mahkumlar telefonla 1 saat görüntülü konuşuyor. Yani haftada 6 gün boyunca 10'ar dakikalık konuşabiliyorlar. E tipinde yatanlar bizler ise haftada 10 dakika görüş yapıyoruz telefonda. Nerde adalet? Adalet sadece bir kavramdan ibaret olan bir kelime mi? Hakkımız olanı istiyoruz. Ailemizle telefon görüşmelerinin uzatılmasını istiyoruz.

Bir de kaldığım koğuşun yatakhanesinde 4 ranza var. 8 kişi kalıyoruz ve kıpraşacak yerimiz yok. Bahçe (koğuşun küçük avlusu) desen sırayla geziyoruz. 4 kişi geziyor sonra diğer 4 kişi. Aynı anda gezmek mümkün değil.

Bu belirtmiş olduğum konular ve daha bunun gibi bir çok konularda ben ve benim gibi çok mahkumlar mağdurdur. Umarım sesimiz siz ve sizin gibi büyüklerimiz sayesinde bu Türkiye devletimize ulaşır. Bunun sonucunda da biz mahkumlar cezaevinde cezaevi sorunlarını düşünmeyi bırakır bir nebze de olsa dileklerimizi düşünmeye fırsat buluruz. Emin bey şimdiden teşekkürlerimi saygı ve sevgilerimi sunarım.

Cemal Ateş. E tipi kapalı cezaevi. Kırşehir.”

★★★

Bir başka mektubu yazan Sadık Çelik Edirne F Tipi Cezaevi'nde yatıyor:

Sayın Çölaşan nasılsınız? Bizlerin durumunu az çok biliyorsunuz. Az çok diyorum çünkü anlatmakla yaşamak aynı şey olmuyor. Yaşayıp anlamanız için illaki hapse girin demiyorum. Zaten AKP'nin ‘sansür yasağı' ile gerçekleri söyleyen ve anlatan herkese hücre hapis yollarını gösterdiler. Biz zaten hapisteyiz. Çıkmayalım diye bol bol hücre cezaları, disiplin cezaları, infaz yakmalar, ekstra hapis cezaları veriyorlar.

Üzerine bir de sokağın hayat pahalılığını hapishaneye de yansıtarak ekstra bir yük bindirdiler. Bu da yetmedi disiplin cezalarının üzerine masraf çıkartacak yöntemler icat etmeye başladılar. Birkaç örnek vereyim. Zaten adaletsiz ve hukuksuz  yargılamalarla hapsedildik. Ailelerimiz Koç ve Sabancı gibi holding sahibi değil. AKP'li dayımız da yok arkamızda. Siyasi tutsak olunca yazıp anlattığımız doğru olsa bile yazmak cesaret ve vicdan istiyor.

Burada elektrik birim fiyatı 2020'de 1 kwh eşittir 0.38 kuruştu. Ayda 73 kwh harcıyorduk ve 27 lira tutuyordu. Eylül 2022 1 kwh 4,22 lira oldu. Şimdi 51 kwh harcıyoruz, ayda 215 lira tutuyor. Yani 10 katı neredeyse.

Ailelerimizin yolladığı iç çamaşırı çorap vs. kabul edilmiyor. Kantinden satın alın diyorlar.

Aile ve akrabalarımızın yolladığı dergi vb. yayınları vermiyorlar. Bayiden satın aldırın ya da paranızla abone olun diyorlar…

2020'de taahhütlü mektup 9 lira, faks 5.5 lira idi. Şimdi faks 12.5 taahhütlü mektup 20 lira oldu…

Selamlar. Sadık ÇELİK.”

★★★

Üçüncü mektubu Rize Kalkandere Cezaevi'nden Mustafa Koç yazıyor.

“Emin Bey, Merhaba, şimdi size yazacağım şeyler ne bir filmin kurgusu ne de bir dizinin senaryosudur. Yaşadığım ve yaşamakta olduğum olaylardan ibarettir.

2018 yılında ben ve nişanlım düğün hazırlığı yaparken alınıp tutuklandık. Nişanlımın dosyası Giresun'da açıldığı için onu gözaltı sürecinde Giresun cezaevine, beni ise Eskişehir cezaevine koydular. Tutukluyken isteğe bağlı sevk olmadığından ben de nişanlım da mahkeme bitene kadar (9 ay) sevk isteyemedik. Mahkeme'nin bitmesiyle nişanlımın bulunduğu cezaevine sevkimi istedim ve cevaben, “Nikah sebebiyle Giresun E Tipi Cezaevi'ne  sevkine, ancak nikahın gerçekleşmemesi durumunda Eskişehir'e iadesine” diye yazılı sevk sonucum geldi ve sevk olundum. Burada nikah için evrakları tamamladık.

Cezaevinde tam nikahımız kıyılacakken (Hiçbir disiplin soruşturmam yokken) beni alıp başka bir cezaevi olan Espiye'ye sevk ettiler. Cezaevi idaresine durumumu anlatsam da dinleyen olmadı. Espiye'de iken gerek İl İnsan Hakları ve gerekse TBMM İnsan Hakları Komisyonu'yla görüşme ve yazışmalar sonucu üç buçuk ay sonra “Pardon” der gibi beni yeniden Giresun'a geri getirdiler.

Nikahımız kıyıldı. Nikahtan sonra ailemize yakın olabilmek için (ailem Manisa'da) sevk yazmayı düşünsek de araya pandemi süreci girdi ve sevkler belli bir süre kapatıldı. Uzun zaman sonra sevklerin yeniden açılmasıyla ailemize yakın olan cezaevlerini eşimle beraber il ve yer sıralaması aynı olacak şekilde yazıp, dilekçemizin altına “Dilekçemin, benimle aynı kurumda olan ve benimle birlikte sevk talebinde bulunan eşimin dilekçesiyle beraber değerlendirilmesini önemle arz ederim” diyerek not düştüm.

Buna rağmen eşimin sevki Balıkesir Kepsut Cezaevi'ne, benimki ise Rize Kalkandere'ye çıktı ve sevk olunduk. Şimdi hem eşimden hem de ailemden yedi aydır ayrıyım. Yazmadığım resmi birim de kalmadı.

Şimdi soruyorum, bunların hepsi bir yanlışlık mı yoksa bir zulüm mü? Bir insanın hayatı ve aile bütünlüğü bu kadar mı hiçe sayılır? Bir insanın eşi onun dünyasıdır. Bizi tahliye etmelerini istemiyoruz, sadece aynı cezaevinde olmak istiyoruz. Bu çağrımı duyacak veya duyurabilecek yüreklere canı gönülden selamlar.

Emin Bey, bizim duvarlar arasında kalan sesimizi duyduğunuz ve duyulmasına vesile olduğunuz için de özel teşekkür ederim size. İyi çalışmalar.

Mustafa Koç. Kalkandere Cezaevi.

Not: Emin Bey, siz yazarsanız ancak öyle sesimiz duyulur yoksa zulüm devam eder gider.”

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp