Top
02/01/2013

Helal olsun Apo’ya!..

Sevgili okuyucularım, bazı gerçekleri, çok acı bile olsa bilmek ve paylaşmak durumundayız. Artık itiraf etme zamanı geldi:
Bu maçı Apo kazandı. Ne yazık ki böyle.
Sadece o değil, terör örgütü kazandı, Kürtçüler kazandı.
Biraz geçmişe, 1998 yılına gidelim.
O zaman Türk Devleti'nin bir ağırlığı vardı. Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Atilla Ateş Hatay'da, Suriye sınırına gidip bir konuşma yaptı.
“Onu Suriye barındırıyor. Suriye gerekeni en kısa zamanda yapmazsa, Türk Devleti olarak
biz yapacağız” dedi.
Devlet kararlıydı. Ne pahasına olursa olsun onu önce Suriye'den çıkartacak, gereğini daha sonra yapacaktı.
Atilla Paşa'nın hemen ardından Cumhurbaşkanı Demirel Meclis kürsüsüne çıktı:
“Bütün dünyaya ilan ediyorum. Sabrımız artık taşmıştır.”
Suriye Apo'yu birkaç gün sonra şutlamak zorunda kaldı… Çünkü
durumun ciddiyeti biliniyordu. Aksi takdirde Türk Ordusu Suriye'ye resmen girecek, donanmamız Akdeniz'de Suriye sahillerini abluka altına alacaktı.
İşin şakası kalmamıştı…
Ve o günkü devlet, devletliğini bütün dünyaya göstermişti.

* * *

Sonrasını hepimiz biliyoruz. Suriye'yi terk etmek zorunda kalan Apo, bazı
ülkelerde tura çıktı. Rusya, Yunanistan, İtalya ve en sonunda Kenya.
ABD'nin yardımı sayesinde Kenya'de enselenip Türkiye'ye getirildi, 1999 yılında İmralı'da
yargılandı ve müebbet hapis cezası aldı.
İdam edilmekten korkuyor, sorgulanırken bülbül gibi şakıyordu. Örgüt ve kendisi hakkında bütün bilgileri verdi.
(Şunu da hiç unutmayalım: Apo'nun örgütüyle yıllarca dağda bayırda vuruşan, onu İmralı'da
sorgulayan kahraman subaylarımız şimdi Balyoz ve Ergenekon davalarının sanıkları! Balyoz sanıkları ağır hapis cezası aldı, Ergenekoncular yakında alacak.)
Bu katil o günlerde düşünse ve kendi kendine deseydi ki:
“Ulan Abdullah, sabırlı ol!.. Gün gelir devran döner. Gün gelir, bizim savaş açtığımız bu Türk Devleti başkalarının eline geçer… Ve onlar benimle pazarlık masasına oturur!..”
Bunu rüyasında görse herhalde hayra yormazdı!

* * *

Evet, gün geldi ve her şey 180 derece tersine döndü.
Devlet başkalarının eline geçti… Kimin?.. Bugünkülerin!
Baktılar ki terörle mücadelenin üstesinden gelemiyorlar, çareyi “Aman dilemekte” buldular.
“Biz ettik Apo, sen etme” dediler.
Önce Oslo'da PKK'lı teröristlerle pazarlık masasına oturdular. Bu olay kamuoyundan gizleniyordu. Toplantının tutanakları örgüt tarafından açıklanınca rezalet ortaya çıktı.
Sonra İmralı'ya haber göndermeye başladılar:
“Sayın Öcalan sen bize yardımcı ol, örgütün silah bıraksın.
Karşılığında biz de sana ve bilumum Kürtçülere istediğin kıyakları yaparız. Ama en önemlisi, sen bizi kırmazsan seni serbest bırakırız…”
Apo kendini yeni gelin gibi naza çekiyordu. Bunun üzerine korkutmayı denediler. İmralı'da ziyaretçi yasakları falan koydular. Baktılar ki olmuyor, yeni bir karar aldılar:
“Biz Sayın Öcalan'la bire bir konuşalım, pazarlığımızı sürdürelim.”

* * *

Bu iktidar Türkiye'yi 10 yılı aşkın bir süredir yönetiyor. Anımsayın, önceleri afra tafra yaparlardı!
“Terörü er ya da geç bitireceğiz!”
Bitiremediler…
Aciz kaldılar ve İmralı'da Apo'nun kucağına düştüler.
Apo dediğiniz adamı öyle küçümsemeyin. Kaçın kurası bir katil.
Önce baş eğdi, sorgusunda bülbüller gibi öttü. Ama anladı ki, bu iktidarın terörü merörü bitireceği yok. İktidar bunlara bir sürü yeni haklar veriyor, “Türk” sözcüğünü anayasa ve
yasalardan çıkarmaya kalkışıyor ama yetmez!..
Apo iyice bastırdı. Bastırdıkça bastırdı.
Ahhh, o İmralı Adası'ndaki masa ve sandalyelerin dili olsa da konuşsalar!.. Neler neler vaat edildi ve ediliyor…

* * *

Valla bunca pazarlık ve bunca yalvarma sonucunda ben olsam, ben de şımarırdım! Şimdi Apo'ya rica ediyorlar:
“Örgütüne söyle, silah bıraksınlar. Biz senin teröristler hakkında hiçbir dava açmayalım, hapistekileri af çıkarıp bırakalım, arkadaşlarını Türkiye dışına gönderelim.
Avustralya olabilir.”
Yapılan pazarlıkları Tayyip bile doğrulamak zorunda kaldı. Zaten saklısı gizlisi kalmamış, işin cılkı çıkmıştı.
Tayyip'in başdanışmanı Yalçın Akdoğan dün şöyle dedi:
“Öcalan hâlâ en önemli aktör.
Örgütün hâlâ en önemli organı.
İmralı ile görüşmeleri sürdüreceğiz. Sonuç almak için samimi bir gayret içinde olacağız. Ciddi bir çalışma yürütülüyor.”
Ancaaak, sözlerinin bir yerinde açık verdi:
“Bu süreçte CHP'nin desteği çok önemli”
Kendi ayıplarını, kendi acizliklerini örtbas edebilmek amacıyla CHP'den medet umuyorlar.
Yakında görürüz, CHP bu oyuna düşer mi, düşmez mi!

* * *

Sevgili okuyucularım, süregelen pazarlıklar nedeniyle, Apo'yu İmralı'da krallar gibi yaşatıyorlar. Ona sağlanan haklar başka hiçbir hükümlüye sağlanmış değil. Adalet Bakanı onun İmralı'daki yaşam koşullarını şöyle açıkladı:
“İmralı Cezaevi dokuz kişilik. Şu anda (Apo'nun onayı ile gelmiş olan) altı hükümlü var. Buna karşın müdür dahil 38 görevli var. Apo özel odasında kalıyor, istediği gazeteleri okuyor.
Pazartesi, çarşamba ve cuma günleri öteki mahkumlarla birer saat sohbet etkinliği yapıyor.
Haftada iki gün basketbol ve voleybol oynuyor.
İmralı kütüphanesinde tam 2.236 kitap var. Okumak serbest.”
Adada altı hükümlü için bir doktor var, onun çağrısıyla uzman doktorlar gelip gerekeni yapıyor.
Bakın bakalım öteki hapishanelerce yatmakta olan 122 bin kişiye, bu haklar kaç kişiye tanınmış!
Bu hususları CHP İzmir milletvekili Aytun Çıray'ın soru önergesine Adalet Bakanı Sadullah Ergin imzasıyla gelen yazılı yanıttan öğrendik. Çıray ayrıca bir soru daha sormuş ve ona verilen yanıt ilginç:
“Hükümlünün (Apo'nun) 23 Ekim 2012 tarihi itibariyle son altı ay içinde kardeşiyle görüştüğü, avukatı veya ziyaretçisiyle görüşmesinin olmadığı bildirilmiştir.”
Sadullah Bey, katille pazarlık masasına oturan devlet görevlilerinden hiç söz
etmiyor! O halde pazarlıklar İmralı'da değil de, başka bir yerde mi
sürdürülüyor?.. Ya da soru önergelerinde bile bu husus gizleniyor mu?
Önemli bir şey daha var. Bakan Bey yazılı yanıtında şöyle diyor:
“Askeri ve sivil personel ile hükümlüler, İmralı Adası'ndaki tek mutfaktan çıkan aynı yemekleri yemektedir.”
O yemekler dört dörtlük komando yemeği. Demek ki Apo iyi besleniyor, çok iyi yemekler yiyor. (Darısı öteki hapishanelerin başına!)

* * *

Abdullah Öcalan'la yapılan pazarlıklar, bugünkü iktidarla birlikte Türk Devleti'nin de aczi
ve çaresizliğinin somut göstergesidir.
Madem pazarlık masasına oturacaktınız, niçin 10 yıl beklediniz? Geçmiş 10 yıl içerisinde herhalde en az 500 şehit verdik. Hükümetin amacı çok açık ve şimdiden biliniyor:
PKK'nın karşısında teslim bayrağını tam çekmek için, örgüte ve Apo'ya verilmiş söz var.
Cezalarda indirim çıkarıp onu ev hapsine alacaklar.
Onun için diyorum ki “Apo bu maçı sen kazandın, helal olsun.”

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp