Top
01/12/2019

Köşelerde 30 yıl!

Sevgili okurlarım belli tarihler vardır, gerek özel ve gerekse meslek yaşamında insanın unutması mümkün değildir. Bazılarını mutluluk veya hüzünle anımsarız, bazılarında dua ederiz. Benim için de öyledir.

Bugün günlerden 1 Aralık 2019…

Bundan tam 30 yıl önce, 2 Aralık 1989'da Hürriyet'te ilk köşe yazım yayınlanmıştı. Demek ki köşe yazarlığımda bu uzun yıllar boyunca birlikte olmuşuz.

Daha öncesinde Milliyet ve Hürriyet'te yüzlerce, belki binlerce haberim, yazı dizim, özel röportajım çıkmış ve nice gazetecilik ödülleri kazanmıştım.

Satış rekorları kıran kitaplar yazmıştım. Ama açık söylemek gerekirse bütün amacım köşe yazarı olabilmekti.

Adına köşe yazarlığı denilen kavram, o yıllarda bugün olduğu gibi ucuz değildi. Önüne gelen torpille veya siyasi destekle köşe yazarı olamıyordu.

★★★

1989 yılı başlarında Turgut Nereden Koşuyor isimli kitabım çıkmış ve satış rekorları kırıp yüz binlerce satmıştı. O sırada Hürriyet'in başında rahmetli Çetin Emeç vardı. İlk kez ona bu isteğimden söz etmiştim. “Kitap yazıyorum, yüz binler okuyor. Köşe yazılarım da okunur” demiştim ve Çetin Bey uygun karşılamıştı. Doğrusunu isterseniz kabul etmeyeceğini tahmin ediyordum.

Gazetenin başına bir süre sonra Çetin Bey'in yerine Rahmi Turan abimiz ekibiyle geldi. Akgün Tekin, Mehmet Türker, Hasan Kılıç, Doğan Satmış…

Köşe yazarı olmayı kabul ettirmek çok zordu. Bu konuda o zamanki patronumuz Erol Simavi'den onay alındı. Haftada sadece iki gün yazacaktım. Köşenin belli bir yeri ve sayfası olmayacak ve arka sayfalarda rast gele dolaşacaktı.

Rahmi Abi, “Sana benden de bir gün, haftada üç kez yaz” dedi.

Yazmaya başladım. Okuyucu tuttu… Ve bu koşul kendiliğinden delindi! Kısa süre sonra yazılarım her gün çıkmaya başladı.

★★★

Sevgili okurlarım, 42 yıllık gazetecilik yaşamımda ve özellikle köşe yazısı yazmaya başladığım 30 yıldan bu yana sizi hiç kandırmadım. Yalan yazmadım. Bana emanet edilen bu köşeyi bir gün olsun kişisel çıkarlarım doğrultusunda kullanmadım.

Hep ülkemin ve ulusumun çıkarlarını ön planda tuttum. Bir sürü pisliği belgeledim, pek çok kişi ve kurumla tek başıma kalsam bile boğuştum. Ben yazdım, belgeledim, onlar mahkemeye verdi!

Zamanımın çoğu adliye koridorlarında geçti.

Üzerine gittiklerimin tamamı güçlü kesimler, ülkeyi yöneten egemenlerdi. Cumhurbaşkanları, başbakanlar, siyasetçiler, para babası iş adamları, vurguncular ve yalaka gazeteciler… Bugün de öyle!

Bunlarla uğraşmak kolay iş değildir. Ellerinde çok büyük maddi ve manevi güç vardır. En ufak bir açığınızı yakalasalar hayatınızı kaydırırlar.

Egemenlerin yanında asla yer almadım, fakir fukaraya, güçsüzlere, garibana saldırmadım.

İktidarların ve hiç kimsenin yağcısı, yalakası olmadım, döneklik yapmadım.

Hiç kimse adına tetikçilik de yapmadım.

★★★

En büyük kavgalara giriştiğim kimselerden, üzerine gittiğim kesimlerden biri bile ortaya çıkıp, “Ey Emin Çölaşan, sen de zamanında şu iş takibini yapmadın mı, gazetecilik gücünü kullanıp şu avantayı almadın mı, falancalara yalakalık etmedin mi, şunun bunun adamı olmadın mı, güçlülerin karşısında boyun eğmedin mi, aldığın direktifler doğrultusunda yazılar yazmadın mı” diye soramadı.

Zaten en küçük bir açığım olsa, beni bu meslekte yaşatmazlardı. Bırakın gazetecilik yapmayı bir yana, utancımdan sokağa bile çıkamazdım.

★★★

Bugüne kadar binlerce köşe yazısı yazdım. Hepsinin altına bugün de imzamı atarım.

Yanıldığım hiç olmadı mı? Ufak tefek hatalar dışında bir kez oldu. Örneğin AKP iktidarının 2005 yılında YTL'ye geçemeyeceğini, geçerse özür dileyeceğimi yazmıştım. O konuda yanıldım ve özür dilemek zorunda kaldım. Hepsi bu kadardır.

★★★

2 Aralık 1989 tarihli ilk köşe yazımda “Çiçeği burnunda” bir köşe yazarı olarak şöyle demiştim:

“Gazetecilik zor iştir. Zor olduğu kadar da ciddi bir iştir. Gazeteci sorunların ve toplumun aynasıdır. Yeter ki gücünü haklıdan ve doğrulardan yana kullansın…

Sanırım bugüne kadar yazdıklarımla, haberler, diziler, söyleşiler, röportajlar ve kitaplarımla sizi fazla sıkmadım. Şimdi en büyük dileğim bundan sonra da sıkmamak. Bunun için çaba harcayacağım. Sizlerden alacağım güçle her zaman ezilen insanlarımızın, haksızlığa uğrayanların yanında olacağım. Devleti ve milleti soyanların ve buna göz yumanların, kendi çıkarından başka hiçbir şey umursamayan namussuzların ömrüm boyunca karşısında oldum, onlarla kavga verdim. Bundan sonra da aynı tutumu sürdüreceğimden lütfen hiç kuşkunuz olmasın.”

Gerçekten de gücümü hep siz sevgili okurlarımdan aldım. Bu gücü hiçbir zaman kötüye kullanmadım. Sayenizde ayakta durmayı başardım.

Lekesiz, şaibesiz, onurla ve açık alınla.

42 yıllık gazetecilik yaşamımda neler yaptıysam, Hürriyet'te 30 yıl önce ilk köşe yazılarımda ne dediysem, sanırım o çizgiden bir gün olsun sapmadım.

Sonuçta kovuldum ama dönek olmadım, baş eğmedim, ilkelerimden ödün vermedim, omurgasız kalmadım.

Aynı ilkeleri şimdi, 10 yıldan bu yana amiral gemisi SÖZCÜ'de sürdürdüğümü sizler biliyorsunuz.

Mustafa Kemal'in bir askeri olarak…

Hiç kuşkunuz olmasın bundan sonra da, ayakta kalabildiğim sürece böyle olacak.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp