Top
Ege Cansen

Ege Cansen

cansen@sozcum.com

28/03/2021

CHP, belediyelerle iktidara yürüyor

Son yerel yönetim seçimlerinde CHP, başta İstanbul, Ankara, İzmir olmak üzere önemli kentlerin belediye başkanlıklarını kazandı. Bu sonuç CHP'ye hem moral verdi hem de kendini seçmene gösterme fırsatı çıkardı. Şöyle düşündüler: Eğer yerel yönetimlerde başarılı olursak, genel seçimleri de kazanabiliriz. Bunu, belediyeciliği ile övünen AKP de gördü. Rakibin nefesini ensesinde hissetti. Bunun üzerine onlar da gelecek seçimi kazanma stratejisini “CHP'li belediyeleri iş yapamaz hale sokmak” olarak tespit etti. CHP de boş durmadı. Yeni iletişim kampanyasını ete kemiğe büründürmek amacıyla “yerel yönetimleri ülkenin genel sorunlara çözüm geliştirmekle” görevlendirdi. Bu tutumun son örneği Türk ekonomisinin yüzde 80'ini temsil eden 22 kentin belediye başkanının bir araya gelip  “ülkenin su yönetimi” konusunu tartışmasıdır. Bu çalışmanın sonuç bildirgesini de 23 Mart'ta gazetelerde verdikleri tam sayfalık “Başka bir su yönetimi mümkün” başlıklı bir ilanla kamuya duyurdular. İşin ilginç yanı, AKP iki gün önce Katar ile Türkiye arasında su yönetimi anlaşması imzalamış ve Resmi Gazete'de ilan etmişti.

DEVLET SU İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ KURULMALIDIR

Türkiye ile Katar arasında imzalanan anlaşmanın başlığı “entegre su kaynakları yönetimi, su tesisleri yönetimi, kıyı ve geçiş suları yönetimi”dir. Su yönetimi ile “kıyı ve geçiş suları yönetimi” arasında ilişkiyi çözemedim Aklıma “Kanal İstanbul” inadı geldi. Gelelim belediye başkanlarının açıklamasına. İlanı birkaç defa okudum. Böyle uzun metinleri bir okuyuşta kavrayamıyorum. Sonunda anladım ki, yerel yönetimler, merkezi hükümetin yetkilerine ortak olmak istiyor. Bunda da anlaşılmayacak bir şey yok. Okumam bitince hafiften kelim attı. Aklıma “Devlet Su İşleri kurulmalıdır” başlıklı bir ironik yazı kaleme almak geldi. Çünkü belediye başkanlarının yaptığı 10 maddelik (Musa'ya gelen 10 emir gibi) somut adımlar önerisinin birincisi şöyle diyordu: “Su yönetimiyle ilgili koordinasyonsuzluk ortadan kaldırılmalı, kurumlar arasında yetki ve sorumluluk karmaşasına son verilmelidir”. Bu maddedeki “su” kelimesini çıkarın, yerine mesela “tohum”, “hayvancılık” veya “imar” koyun, hiç fark etmez. Her düzenleme (reform mu desem acaba?) konusuna bu öneriyle başlayabilirsiniz. Türkiye'de su ile ilgili her şeyin (sadece barajların değil) sorumlusu, yetkilisi ve koordinatörü 1954'te kurulmuş Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü'dür. Esas karmaşa bu yapı değiştirilirse çıkar. Belediyecilere bunu hatırlatmak isterim.

KOORDİNASYON BAKANLIĞI

Bülent Ecevit, koordinasyon kelimesi yerine “eşgüdüm” sözcüğünü kullanırdı. O da eşgüdümsüzlükten yakınırdı. 1950-1960 arasında başbakanlık yapan Adnan Menderes, hükümetteki  koordinasyonsuzluktan o kadar bezmişti ki; saygın devlet adamı Sebati Ataman'ı 1958 yılında “Koordinasyon Bakanı” olarak atamıştı. Hasbelkader ben de bu koordinasyon işinden nasibimi almışımdır. 1980'den önce Koç Holding'de “Sanayi İşleri Koordinatörü” unvanıyla çalışmıştım. Ülkenin bütününü ilgilendiren herhangi bir faaliyet için teşkilat kurarken çözülmesi gereken temel sorun, yönetimin ne kadar merkezi, ne kadar ademi merkezi olunacağını belirlemektir. Su ile ilgili olarak alınacak kararlar, ağırlıklı olarak yerel yönetime bırakılırsa kaynak kullanım verimi düşer, maliyet artar.

Son söz: Merkezileşmeden, ademi merkeziyete geçilemez.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları