Top
Ege Cansen

Ege Cansen

cansen@sozcum.com

20/01/2019

Faizin fendi AKP’yi yendi

‘Fend' Farsça bir sözcüktür. Anlamı, kurnazlık hatta hile içeren oyun ustalığıdır. “Kadının fendi, erkeği yendi” özdeyişi, kadın-erkek çekişmelerinde ilk bakışta daha güçlü gibi duran erkeğin, kadının fendi ile başa çıkamayıp yenildiğini söyler. Cümle âlemin bildiği gibi AKP, hem dinen hem ilmen faize karşıdır. Hele hele konu enflasyonla mücadeleye geldiğinde AKP'nin çok kesin bir görüşü vardır. “Enflasyonu düşürmek için faizleri yükseltmek yanlıştır çünkü yüksek faiz enflasyonun sonucu değil sebebidir” der.

Derdi derdi de, ne oldu? Merkez Bankası “Trump ateşi döviz bacasını sarınca” faizi bir seferde %6.25 artırma kararı aldı. AKP'nin gıkı çıkmadı. Faizci iktisatçılar, Hazine ve Maliye Bakanı'nı “Faizi erken indirirsen enflasyonu patlatırsın” diye iyice korkutmayı başardılar. Geçen aylarda, enflasyon aylık olarak bayağı düştüğü halde Merkez Bankası faizi indirmeye cesaret edemedi. Buna rağmen AKP'nin gıkı yine çıkmıyor.

FAİZ ENFLASYON İLİŞKİSİ NEDİR, NASIL ÇALIŞIR

Laf aramızda, her ne kadar “Faiz sebep, enflasyon sonuçtur” önermesi esastan yanlışsa da, faizin iki yönden enflasyonu beslediği de bir gerçektir. Birincisi, faizin bir maliyet unsuru olmasıdır.

İktisatta “maliyet ittirmeli (cost pushed) enflasyon” diye bir kavram vardır. Mesela bu yıl, nasıl döviz fiyatının yükselmesi ithal girdi fiyatlarını artırınca, ÜFE'yi (Üretici Fiyat Endeksi) bir ayda %11 yükseltip, yıllığını %46'nın üstüne çıkarttıysa, aylık %3 faizli kredi de maliyeti ve dolayısıyla enflasyonu hoplatır. Unutmayın, zaten enflasyon ölçüsü olarak kullanılan TÜFE'yi raydan çıkaran ÜFE'dir. Faizlerin ayrıca “vadeli satılan malların fiyatına gömdürülmüş vade farkının” vade sonundaki peşin fiyata yapılacak zammı belirleme gibi özelliği de vardır. Bunu, hayatının uzun bir bölümünü, yüksek enflasyon ortamında iş yapmış ticaret erbabı çok iyi bilir.

Gelelim işin esasına. “Enflasyonu düşürmek için faizi yükseltmek” talebi baskılayarak enflasyonu düşürme mekanizmasıdır.

Talep baskı altına alınınca “talep çekmeli” (demand pulled) enflasyon yavaşlar, hatta durur. Çünkü faiz yükselince, firmalar getirisi faizden düşük olan yatırımları ekonomik olmadığı için yapmaz. Hane halkı da yaşam konforunu yükseltmek için “ev-araba-dayanıklı mallara” yapmayı planladığı yatırım harcamalarını erteler.

Bir ekonomide yatırım harcamaları kısılınca tüketim de düşer. Sonunda milli gelir artışı durur, hatta düşer. Bu da enflasyonla mücadelenin ödenmesi gereken bedelidir.

AKP'NİN BALAYI YILLARI VE FAİZLER

2002-2008 arasında Türkiye'de TL cinsinden mevduat ve kredi faizleri, reel olarak, tarihi en yüksek seviyededir. İşin tuhafı, aynı yıllarda milli gelir büyümesi ve enflasyon düşmesi de eş zamanlı olarak yaşanmıştır.

Bu tablo “enflasyonu düşürmek için yatırım ve tüketim talebini baskılamak amacıyla yüksek faiz uygulamak şarttır” diyen teoriye ilk bakışta aykırıdır. Acaba gerçekten AKP'nin balayı yılları olan bu dönemde “enflasyon, yüksek faizle” mi düşmüştür? Tabii ki hayır!

Bu çelişik tablonun açıklaması şudur: Türkiye'de enflasyonu ve büyümeyi TL faizi değil “döviz fiyatı/faizi”, onu da “sermaye hareketi” belirler. Türkiye'de TL faizini yükseltmenin tek amacı “sıcak döviz” girişi sağlamaktır. AKP bunu yaşayarak öğrenmiştir.

Son söz: Kedi, fare yakalamayı kitaptan öğrenmez.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları